Ozan İhlasi Şiirleri 12
Seyyahıma Giderim
Ben zamanın içindeki pervane Döne döne semahıma giderim Ben benden ötede aşka divane Ebediyet dergâhıma giderim
Secdeyinen öpüşünce bu tenim Dolaşıyor yeri göğü bedenim Görünmeze yâr olmaktır nedenim Ziya saçan o mâhıma giderim
Şölvelenir biçim biçim gözümde Derdi derun râhı vardır özümde Kendi gizli yüzü ise yüzümde Kudretiyle ben şâhıma giderim
Ermişlerin ereğinde mânâsı Belli değil la-mekândır binası Doğmamıştır yoktur onun anası Gece gündüz seyyahıma giderim
Her maddede her mânâda var gizli Arıyorum yâr içinde yâr gizli Derinlerde beni yakan har gizli Ezel ebed ervâhıma giderim
Hakikattir mutlak mülkün sahibi Damlasının görünmezken bil dibi İHLÂSÎ’yim ilim irfan edebi Aldım şimdi felahıma giderim...>>
Sır O Toprağın Altında
Nice cevher nice nimet Var o toprağın altında Doğan canlı ölü bir et Gör o toprağın altında
Taviz vermez eğilmez baş Mezar yerin olsa da taş Yatar yere yavaş yavaş Zar o toprağın altında
Heba etme sen bu canı Unutma hiç geçmiş anı Kayıp ettin imtihanı Kar o toprağın altında
Yer sallanıp yırtılırken Sevap ecir tartılırken Düz yaşayan kurtulurken Har o toprağın altında
Bilinmeyen bir yoldasın Acep nice bir haldasın Bakmışsın ki boş saldasın Zor o toprağın altında
Kimi şaşkın kimi üzgün Okunacak bütün yazgın Cehennemde ateş azgın Şer o toprağın altına
Bir gayedir yaratılış Anlam yükle durma çalış Vardığında iyi alış Sır o toprağın altında
Âdem dâhil onu bunu Bitmeyecek yolun sonu Mezardan da öte konu Dur o toprağın altında
Topladığın malın var ya Şimdi onlar sana parya Faydasızmış bil angarya Ver o toprağın altında
İnsanoğlu gafil yaşar Bir telaştır herkes koşar Dil dolaşır kelam şaşar Kör o toprağın altında
BEKİR yoktur boş yarenlik Düşün şöyle sen bir anlık Uçsuz bucaksız karanlık Sar o toprağın altında...>>
Sicilleme 1
Gelmişiz gideceğiz âlemlerin şahına Kulun aklı ermez ki ezelin ervahına Ram olmuşuz doğuştan esrarlı seyyahına Girmeli pir ü pakça o şahın dergâhına Gecesine sığındım ulaştım sabahına Güneşi ziya saçar pervanede mahına Âlemdeki mahlûkat dönerken semahına Safını kendi seçer gitmeden cenahına Nice cevher yüklemiş beyincik külahına Çizgiden şaşmayanı erdirir felahına Gülü güzel yaratmış bülbül düşer ahına Gül dikene sarılmış varıp da penahına Yüreğime saplansa of demem hiç mıhına Derde derman istersen teslim ol cerrahına Kapılma bu dünyanın süslü cilvegahına Bulursun menzilini girsen güzergâhına Varınca amelini serersin tezgâhına Yanlış yerlere değil, bağlan sen agâhına Niyaz eyle, secdede eğil tam salahına Ondan başka neyin var girme gayrullahına Murat et dile candan, yalvar Hayrullah’ına Oyalanma dünyada, seyreyle meddahına Nice çareler vermiş kulunun iflahına Nazarındasın her dem sığın Maşallah’ına Şefaatin iste, sen git Resulallah’ına İyisini o bilir sığın İnşallah’ına Güvenme başkasına, yürü İllallah’ına Âlem tabi olmakta Hak Bi-iznillah’ına Kudreti ayan beyan dön Azizallah’ına Her meydanda galipsin güven Seyfullah’ına Derde derman ondadır sığın mazallah’ına Maksuduna ulaşır giren seyrangahına İHLASÎ çoktan teslim yaratan Allah’ına...>>
Sicilleme 2
Fikri bozuk kötü insan yıkılmış bir han gibi Kucak açmaz mazlumlara zalim Firavun gibi Türlü türlü renge girer gerçeği şeytan gibi Nadan olur kıymet bilmez kalpleri kıran gibi Sıfatını gören kaçar zehirli yılan gibi Fitne saçar ortalığa vahşi bir sırtlan gibi Doğrulukla işi olmaz yük taşır palan gibi Karanlıktır bütün işi ağaramaz tan gibi Marifeti karıştırmak selamı bühtan gibi Sözünde lezzet olmaz özünde yavan gibi Görünüşü tatlı amma acıdır soğan gibi Fırsat kollar art niyetle saldırır doğan gibi Baykuş olup ören seçer bağ olmaz vatan gibi Kuzgun gibi leşe konar burnu pislikten çıkmaz Evliya sanar kendini nefsi pis evran gibi
Adam değil hoyrattır bu, bilmez can kıymetini Duruşuyla belli eder, anla zihniyetini Düşünmeden kırar döker, gönül vilayetini Gördüğünde kul sanırsın, pürmelal heybetini Gözü kördür, kulak sağır, çözmez Hak hikmetini Kırmaz artık ram olmuş, benlik esaretini Edep bilmez, erkân bilmez almaz nezaketini Taş kesilmiş o yüreği, bağlar merhametini Eşe dosta söz verse de, görmen sadakatini Meclisleri karıştırır, seyret rezaletini Bürününce hoyratlığa siler zarafetini Kinin kusar ömür boyu, atmaz husumetini Zanneder kendi çok bilir, yok eder devletini Hesap günü gelecektir kaçışı yok hesaptan Sen de yolcusun dünyada bu yolda kervan gibi
Kimler kondu kimler göçtü yolcuyu yol ettiler Şah oldu sultan oldular hepsi salda gittiler Can verirken bedeninden yanıp yanıp tüttüler Nice mağrur gezenleri kefene bürüttüler Benim diyen fanileri benlikte erittiler Koydular da dar odaya orada çürüttüler Omuzdan omuza verip gelmeze yürüttüler Malı mülkü kaldı ele kapısın kapattılar Güvenme şöhrete şana mağruru ağlattılar Dilbaz idi bülbül gibi çenesin bağlattılar Gözü gülerdi cihana yaşını çağlattılar Ahirinde mayan olan toprağına kattılar Hakk’a tabi olmayanı nefsinde öğüttüler Helalden arar İHLASÎ, uzak değil tüm nimet Menziline ereceksen, yolu var Kur’an...>>
Soldu Ömrüm
Bir gülşendi soldu ömrüm Seni bekleye bekleye Bekledikçe dertle doldum Derdi ekleye ekleye
Hazan düştü gazel döktüm Kaderime boyun büktüm Daha on beşimde çöktüm Gamı yükleye yükleye
Döner dedim bekledim ben Derdi derde ekledim ben Sırtıma dağ yükledim ben Yolu yoklaya yoklaya
Yar yoluna canım üzdüm Didelerden yaşı süzdüm Hasretinle yandım gezdim Ölüm koklaya koklaya
İHLASÎ’yim düştüm zâra Ne diyeyim böyle yâra Gark oldum ben intizara Sırrın saklaya saklaya...>>
Soldum Gezdim
Bir ummandan bir ummana Bahri gibi daldım gezdim Sığamadım şu cihana Dağdan dağa saldım gezdim
Nedir felek nedir derdin Çölden çöle beni sürdün Tas dolusu zehir verdin Bir göl oldum doldum gezdim
Çektim senin her kahrını Çözemedim ben dehrini Kimseler bilmez behrini Senden derdi aldım gezdim
İHLÂSÎ’yim dedim aman Yüreğim kış başım duman Yandım yakıldım bir zaman Gül misali soldum gezdim...>>
Sor Felek
İçimde hasreti gözümde yaşı Görmeyenden yar olur mu sor felek Tertemiz aşkımın yoluna başı Vermeyenden yar olur mu sor felek
Muhtaçmış bu gönül güzel bir eşe Hüzünle dolaştım kalmadı neşe El ele tutuşup yanan ateşe Girmeyenden yar olur mu sor felek
Postayı bekledim teli bekledim Günü aya ayı yıla ekledim Hasreti sırtıma şelek yükledim Sormayandan yar olur mu sor felek
Perişan halimin sensin nedeni Bir bilsen içimden kopup gideni Beraber ölüme iki bedeni Sermeyenden yar olur mu sor felek
Can arardım can bulurdum gözünde Ateş oldun İHLASÎ’nin özünde Neden durmaz bu vefasız sözünde Durmayandan yar olur mu sor felek...>>
Sor Sızılara
Sende gizlenir de sendedir çare Gel de ilacını ver sızılara Kader seni yazdı cana kırk pare Kan ağlar her yanı sor sızılara
Dağlara kar yağar bana ayazı Ervah-ı ezelden karadır yazı Hatırla ahdini gel bazı bazı Gelince istersen sar sızılara
Hazan geldi soldu al yeşil bağlar İHLASÎ’nin sırtındaki şu dağlar Canan ağlar canı ağlar can ağlar Sardırdın garipçe yar sızılara...>>
Su Bağladım Arkım Aktı Tersine
Dolaştım gurbeti gezdim bir zaman Su bağladım arkım aktı tersine Gönül dağlarıma çöktü boz duman Gidemedim yolum çıktı tersine
Felek vurdu dallarımı budadı Bozuldu kalmadı ağzımın tadı Ömrüm sona geldi doldu miadı Yaktı ateşimi yaktı tersine
Muhannette esir etti kul etti Bağladı da dillerimi lal etti Üzerimde geçe geçe yol etti Ele güldü bana baktı tersine
Acı zehir doldurdu da koynuma Nice hile kattı benim oynuma Boyunduruk vurdu ince boynuma Çarmıhlara gerdi taktı tersine
Kaç elekten eleyip de süzdürdü Gülem dedim yokluk ile üzdürdü Dara çekti Mansur gibi yüzdürdü Kalkam dedim yere çaktı tersine
İHLASÎ yim hatır gönül yıkmam ben Umman varken hiçbir göle akmam ben Nefsim için insanlıktan çıkmam ben Dik durdukça beni yıktı tersine...>>
Suç Senin
Kabahati kul kendinde arasın Bir belaya ulaşırsan suç senin Bin bilirsen bir bilene sorasın Kibirlenip yılışırsan suç senin
Zaman bozuk güven yoktur kul kötü Çiçek güzel arı şaşkın bal kötü Gidişat hoş değil şimdi hal kötü Boş boşuna çalışırsan suç senin
Bilinmez dünyanın ahir zamanı Kurulalı döner durur kirmanı Elbet gelir geçer ömrün harmanı Kötülüğe alışırsan suç senin
Hiç kimseye verme kötü yanını Acımazlar acıtırlar canını Gezme ayıların kokmuş inini Necasete bulaşırsan suç senin
İHLÂSÎ der değirmenin çarkı var Yer altında akarsuyun arkı var Herkes insan adamlığın farkı var Cahillerle dolaşırsan suç senin...>>
Suyu Akınca Gör
Bahar gelir kar eriyip güle suyu akınca gör Yatağına küskün olan hele suyu akınca gör Enginlerden o ummana dile suyu akınca gör Yâre doğru büklüm büklüm yola suyu akınca gör
Arı gülden güle konar çiçek çiçek gezer dalı Esrarı var bilinmeyen inleyerek yapar balı Süsler gelin gibi mevsim yeşil yaprak ince dalı Bulutun bağrı yüklüdür çile suyu akınca gör
Rahmet vermiş gani gani tüm kullarına yetirir Kara toprak her ne düşse sinesinde yer bitirir Düşündükçe cümle âşık olan aklını yitirir Menzildeki Hak çeşmesi göle suyu akınca gör
Nazar eyler yerler gökler gece gündüzdür demeden Ne güzel yaratmış bilsen yoktan dünyayı var eden İHLASÎ’yim aramam ben bu minvalde yoktur neden Sahralar yeşile döner çöle suyu akınca gör...>>
Süyüm Süyüm
Gurbet elde bu gözyaşım Dökülüyor süyüm süyüm Dağ misali yürek başım Sökülüyor süyüm süyüm
Ömür mevsim zaman arı Gezdirdi bin bir diyarı Kaç kirmende ömrüm varı Bükülüyor süyüm süyüm
Aktım kaderin arkına Varamadım hiç farkına Neyim var felek çarkına Takılıyor süyüm süyüm
İHLASÎ çöl sözü vaha Gün anlam yükler sabaha Tatlı canım bir çarmıha Çekiliyor süyüm süyüm...>>
Şaşı Bakar
Kimi şaşı bakar vicdanı kördür Kimine göz gerek doğru görmeye Kimi vicdanında hür müdür hürdür Kimine öz gerek özden vermeye
Bazısında yoktur edeb-i lisan Bazısında sade görünüm insan Bazısı eylüldür bazısı nisan Kimine düz gerek bize girmeye
Bahar olmak başka gül vermek başka Ağaç olmak başka dal vermek başka Arı olmak başka bal vermek başka Kimine söz gerek gülü dermeye
Cevher inen taşı hiç kıyas etmem İHLÂSÎ kötüyle durup yol gitmem İnsanım insana girince bitmem Kimine yüz gerek Bir’e ermeye...>>
Şaşırmadan Gidesin
Gönül bu dünyaya geldin giderken Doğru yoldan şaşırmadan gidesin Yaptığının bedelini öderken Başın öne düşürmeden gidesin
Güreşmek istersen nefsinle güreş Pehlivan arasan nefsinde bir eş Yıkıp da ezersen batmaz o güneş Boşa güneş aşırmadan gidesin
Ölmeden ölene gönlümü serdim Serince bir kaptan bir kaba girdim İHLÂSÎ ummana damladan erdim Akan arkı taşırmadan gidesin...>>
Şereftir
Bir gönül ırmağı çağlıyor görsem Girerim içinde yüzmek şereftir Bir çocuk kenarda ağlıyor görsem Beraber bu canı üzmek şereftir
Bendeki tefekkür bendeki mânâ Gökyüzünü gezdim geldim cihana Değer verdim insan olan insana Mert ile yan yana gezmek şereftir
Elli gördüm yüz okudum kendimce Hatim ettim cüz okudum kendimce Baştan sona biz okudum kendimce Maddeden mânâyı süzmek şereftir
Dolsun şu gönlümde sevgi selesi Açar mı her dağda gönül lalesi Bazen Bekir oldum bazen İHLÂSÎ Hak yola bu canı ezmek şereftir...>>
Şiârım
Kendi yörüngemde hayat çizgimde Yunusça bir göle dalmak şiarım Sözümde özümde gönül ezgimde Yunusça ne varsa almak şiarım
Huyunu suyunu bir de sözünü Kırk yıl taşıdığı odun közünü Bizlere yol olmuş sevgi özünü Yunusça gönlümde bulmak şiarım
Sabırla sükûnu bir de ilimi Sakınırdım kem sözlerden dilimi Bir damlaya muhtaç olan halimi Yunus’un gölünden dolmak şiarım
Güneş gibi her gün ziya saçmaya Hakk’a doğru kanat çırpıp uçmaya Sevgi gülleriyle kucak açmaya Yunusça gülde al olmak şiarım
Ateş de kor olur korda yanardım Yanarken of demez O’nda kanardım Külümden dertlere şifa sunardım Yunusça dermanı salmak şiarım
Sererdim postumu gel otur diye Kendini kendinde bil otur diye İHLASÎ ihlâs da bul otur diye Göreni görende bulmak şiarım...>>
Talandır İşi
Fitneyi belle Bölendir işi Kırk çeşit dille Yalandır işi
Lafı çok sayar Hem de pek ayar Görmeden soyar Talandır işi
Niyeti de boş O şeytana eş Ortama ateş Salandır işi
Çarıktır yüzü Çürüktür özü Doymaz ki gözü Alandır işi
Uzak Mevla’dan Kaçın beladan Gizli zuladan Çalandır işi
İHLASÎ ibret Edeple sabret Bunlar garabet Bulandır işi...>>
Talibim
Beni anlayacak çıkmadı daha Aşkın içindeki aşka talibim Bir ömürdür arar dururum daha Cennet-i alada köşke talibim
O yerdedir O göktedir görene Çok yakındır O’na varıp erene İlaç olur İlm-i ledün yarene ‘’La tahzen’’ denmişti keşke! Talibim
Damardan yakındır sel gibi akar Kalbimizde ne var ne yok O bakar Yanar dağı bile bil ki Hak yakar Mağma gibi bir bileşke talibim
Anlamazsın bir zerrede var olur Sığmaz ki cihana cihan dar olur ‘’Ol’’ deyince hemen nurdan nur olur Ney sesinde çıkan meşke talibim
Ateşi ateşte yaktım yanmadı İçimdeki ateş O’nsuz sönmedi İçtim kevserini içim kanmadı İHLASÎ sevdaya başka talibim...>>
Tam Değil
Hayal ettim hedef koydum kendime Gidemedim sezgilerim tam değil Bir Elif’ten söz doldurdum bendime Söylesem de ezgilerim tam değil
Seyran edip şu gördüğüm âlemi Karanlığa ışık saçan şulemi Nakşeyledim bitirdim de kalemi Döndüm baktım çizgilerim tam değil
Kemâlât ehliyle girdim yarıştım Bilmediğim bir ummana karıştım Yenmek için ben nefsimle uğraştım Baktım amma yazgılarım tam değil
Bir divan kurulmuş girdim oturdum Neyim varsa o meclise götürdüm Gönlümün çölünde güller yetirdim İHLÂSÎ’yim bezgilerim tam değil...>>
Tam Olmaz
Seherin söktüğü uyku zamanı Kalkmayınca sözde zaman tam olmaz Sulara gark olmuş bütün ummanı Yakmayınca özde iman tam olmaz
Kervan yolda bir menzile göç gider Ey pehlivan kuvvet gider güç gider Gizli gizli çürür beden iç gider Bakmayınca bize güman tam olmaz
Kimi mağrurlanır dünya varına Kâr ederim sanır hep zararına Bir damla değilsen göl kenarına Akmayınca gizde ferman tam olmaz
İHLÂSÎ servetin kaç arşın bezdir Kader kalemine var yazı yazdır Boşuna yük taşı emanet gezdir Çıkmayınca düzde durman tam olmaz...>>
Taş Düştü Bana
Yine bir dumanlı dağa dönmüşüm Farkındayım yine kış düştü bana Hasretinden yanıp yanıp sönmüşüm Cenge girmiş gibi iş düştü bana
Ne boran eksildi ne tipi bende Yüreğim buz tuttu bil ki her günde Ne bu gün mutluyum ne de o dünde Mutluluk beklerken yaş düştü bana
Sanma ki yaşarım sersefil hayat İstersen bin kere ölümü dayat Ben perişan halde sense rahat yat Ellere vefalı taş düştü bana
Kader denen azgın selin arkında Döndüğünün BEKİR zaten farkında Bak feleğin çemberinde çarkında Dolaşan divane baş düştü bana...>>
Ters Öğüt Destanı
Gariban görürsen acıma sakın Vur tekmeyi ona güldürme e mi Gözyaşını döküp ciğerin yakın Kır elini gözün sildirme e mi
Seni sevenlerin çalış kastına Fırsat verme at kazığı dostuna Ölür ise saman doldur postuna İçinden gül amma bildirme e mi
Sevenlerden eksik etme havanı Evine barkına düşür şivanı Büyüklerin tepesine divanı Kur çıkmasın sesi aldırma e mi
Dara düşmüş ise fırsatı verme Başını ezip geç zordaysa görme Âlim meclisine sakın ha girme Düşeni tepele kaldırma e mi
Yetimi yoksulu aman güldürme Ekmeğini aç olana böldürme Süründür başını çabuk öldürme Rahatla huzura daldırma e mi
Ekmeğin yediğin sulan eşine Her olur olmazın dolan peşine Yıkadıkça tükür dostun leşine Öyle dua edip çıldırma e mi
Uygula yazdığım zorda kalırsan İHLASÎ nasihat ettim alırsan Benim gibi böyle adam bulursan Kırıp da gülünü soldurma e mi...>>
Toprak İle İnsan Aynı Değil mi
İki varlık bir birini tamamlar Toprak ile insan aynı değil mi Bu esrarı evvel çözen imamlar Toprak ile insan aynı değil mi
Bağrın açar yatak olur gidene Yetişir tabiat hep dane dane Bakar mısın insandaki madene Toprak ile insan aynı değil mi
Birinde ne varsa diğeri aynı İnsanla toprağın ciğeri aynı Madeni maddesi değeri aynı Toprak ile insan aynı değil mi
Kabul eder aksa necaset irin Üstünü örtüyor pisliğin kirin Sesi çıkmaz yükle bu kara yerin Toprak ile insan aynı değil mi
Bu bilmece İHLÂSÎ’yi bitirir Ne yüklesen ikisi de götürür İnsan toprak toprak insan yetitir Toprak ile insan aynı değil mi...>>
Toprak Olacak
Doğadaki canlı bu bendeki ten Sonsuza yürüyüp toprak olacak Yer altında saklı olsa da maden Çıkınca eriyip toprak olacak
Tüm canlıyı üzerinde büyütür Değirmeni harıl harıl öğütür Gidenleri sinesinde uyutur Gelenler farıyıp toprak olacak
Yüz yaşa uzun der elliye kısa Her beden sarılsa altın libasa Belki ince bir dert belki de tasa Ağ beze bürüyüp toprak olacak
Kimi doğar kimi ölür habire Kök çürüyüp yaprak düşünce yere İHLÂSÎ de bir gün girip kabire Sonunda çürüyüp toprak olacak...>>
Tuttular
Bu dünyada dost bildiğim insanlar Yiyip içer iken başa tuttular Yaren olup çok güldüğüm insanlar Çıkar kesilince kışa tuttular
Selam verdiklerim canda canlarım Düşman olsa ben bunları anlarım Yanımdan ayrılmaz en yakınlarım Fırsatı bulunca taşa tuttular
Bilmem ki bu düzen böyle mi işler Gezip dolaşsa da hep canlı leşler Özüme dokunur sahte gülüşler Her dem gözlerimi yaşa tuttular
Kimi yüreğimi yaktı kavurdu Kimi yere düştüm tekme savurdu Kiminin küfürle dolmuş avurdu Bedenimi hep ataşa tuttular
Kırk tur atıp ince boynun bükenler En inceden her dem yağı çekenler İHLÂSÎ'ye sahte yaşlar dökenler Dönünce çemberden dışa tuttular...>>
Bu bölümde toplam 350 adet Ozan İhlasi şiiri bulunmaktadır.
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
|