ana sayfa
türkü sözleri
türkü notaları
türkü hikayeleri
gönül verenler
bağlama-nota
ozanlarımız
halk müziği
konser-tv
kitaplık
yazılar
sözlük
arşiv
linklerimiz
görüşleriniz
site içinde ara

Güncellemelerden haberdar olmak için
e-mail listemize üye olunuz. 

İsim: 
E-mail: 
            

  

Ozan İhlasi Şiirleri 12


Seyyahıma Giderim

Ben zamanın içindeki pervane
Döne döne semahıma giderim
Ben benden ötede aşka divane
Ebediyet dergâhıma giderim

Secdeyinen öpüşünce bu tenim
Dolaşıyor yeri göğü bedenim
Görünmeze yâr olmaktır nedenim
Ziya saçan o mâhıma giderim

Şölvelenir biçim biçim gözümde
Derdi derun râhı vardır özümde
Kendi gizli yüzü ise yüzümde
Kudretiyle ben şâhıma giderim

Ermişlerin ereğinde mânâsı
Belli değil la-mekândır binası
Doğmamıştır yoktur onun anası
Gece gündüz seyyahıma giderim

Her maddede her mânâda var gizli
Arıyorum yâr içinde yâr gizli
Derinlerde beni yakan har gizli
Ezel ebed ervâhıma giderim

Hakikattir mutlak mülkün sahibi
Damlasının görünmezken bil dibi
İHLÂSÎ’yim ilim irfan edebi
Aldım şimdi felahıma giderim...>>


Sır O Toprağın Altında

Nice cevher nice nimet
Var o toprağın altında
Doğan canlı ölü bir et
Gör o toprağın altında

Taviz vermez eğilmez baş
Mezar yerin olsa da taş
Yatar yere yavaş yavaş
Zar o toprağın altında

Heba etme sen bu canı
Unutma hiç geçmiş anı
Kayıp ettin imtihanı
Kar o toprağın altında

Yer sallanıp yırtılırken
Sevap ecir tartılırken
Düz yaşayan kurtulurken
Har o toprağın altında

Bilinmeyen bir yoldasın
Acep nice bir haldasın
Bakmışsın ki boş saldasın
Zor o toprağın altında

Kimi şaşkın kimi üzgün
Okunacak bütün yazgın
Cehennemde ateş azgın
Şer o toprağın altına

Bir gayedir yaratılış
Anlam yükle durma çalış
Vardığında iyi alış
Sır o toprağın altında

Âdem dâhil onu bunu
Bitmeyecek yolun sonu
Mezardan da öte konu
Dur o toprağın altında

Topladığın malın var ya
Şimdi onlar sana parya
Faydasızmış bil angarya
Ver o toprağın altında

İnsanoğlu gafil yaşar
Bir telaştır herkes koşar
Dil dolaşır kelam şaşar
Kör o toprağın altında

BEKİR yoktur boş yarenlik
Düşün şöyle sen bir anlık
Uçsuz bucaksız karanlık
Sar o toprağın altında...>>


Sicilleme 1

Gelmişiz gideceğiz âlemlerin şahına
Kulun aklı ermez ki ezelin ervahına
Ram olmuşuz doğuştan esrarlı seyyahına
Girmeli pir ü pakça o şahın dergâhına
Gecesine sığındım ulaştım sabahına
Güneşi ziya saçar pervanede mahına
Âlemdeki mahlûkat dönerken semahına
Safını kendi seçer gitmeden cenahına
Nice cevher yüklemiş beyincik külahına
Çizgiden şaşmayanı erdirir felahına
Gülü güzel yaratmış bülbül düşer ahına
Gül dikene sarılmış varıp da penahına
Yüreğime saplansa of demem hiç mıhına
Derde derman istersen teslim ol cerrahına
Kapılma bu dünyanın süslü cilvegahına
Bulursun menzilini girsen güzergâhına
Varınca amelini serersin tezgâhına
Yanlış yerlere değil, bağlan sen agâhına
Niyaz eyle, secdede eğil tam salahına
Ondan başka neyin var girme gayrullahına
Murat et dile candan, yalvar Hayrullah’ına
Oyalanma dünyada, seyreyle meddahına
Nice çareler vermiş kulunun iflahına
Nazarındasın her dem sığın Maşallah’ına
Şefaatin iste, sen git Resulallah’ına
İyisini o bilir sığın İnşallah’ına
Güvenme başkasına, yürü İllallah’ına
Âlem tabi olmakta Hak Bi-iznillah’ına
Kudreti ayan beyan dön Azizallah’ına
Her meydanda galipsin güven Seyfullah’ına
Derde derman ondadır sığın mazallah’ına
Maksuduna ulaşır giren seyrangahına
İHLASÎ çoktan teslim yaratan Allah’ına...>>


Sicilleme 2

Fikri bozuk kötü insan yıkılmış bir han gibi
Kucak açmaz mazlumlara zalim Firavun gibi
Türlü türlü renge girer gerçeği şeytan gibi
Nadan olur kıymet bilmez kalpleri kıran gibi
Sıfatını gören kaçar zehirli yılan gibi
Fitne saçar ortalığa vahşi bir sırtlan gibi
Doğrulukla işi olmaz yük taşır palan gibi
Karanlıktır bütün işi ağaramaz tan gibi
Marifeti karıştırmak selamı bühtan gibi
Sözünde lezzet olmaz özünde yavan gibi
Görünüşü tatlı amma acıdır soğan gibi
Fırsat kollar art niyetle saldırır doğan gibi
Baykuş olup ören seçer bağ olmaz vatan gibi
Kuzgun gibi leşe konar burnu pislikten çıkmaz
Evliya sanar kendini nefsi pis evran gibi

Adam değil hoyrattır bu, bilmez can kıymetini
Duruşuyla belli eder, anla zihniyetini
Düşünmeden kırar döker, gönül vilayetini
Gördüğünde kul sanırsın, pürmelal heybetini
Gözü kördür, kulak sağır, çözmez Hak hikmetini
Kırmaz artık ram olmuş, benlik esaretini
Edep bilmez, erkân bilmez almaz nezaketini
Taş kesilmiş o yüreği, bağlar merhametini
Eşe dosta söz verse de, görmen sadakatini
Meclisleri karıştırır, seyret rezaletini
Bürününce hoyratlığa siler zarafetini
Kinin kusar ömür boyu, atmaz husumetini
Zanneder kendi çok bilir, yok eder devletini
Hesap günü gelecektir kaçışı yok hesaptan
Sen de yolcusun dünyada bu yolda kervan gibi

Kimler kondu kimler göçtü yolcuyu yol ettiler
Şah oldu sultan oldular hepsi salda gittiler
Can verirken bedeninden yanıp yanıp tüttüler
Nice mağrur gezenleri kefene bürüttüler
Benim diyen fanileri benlikte erittiler
Koydular da dar odaya orada çürüttüler
Omuzdan omuza verip gelmeze yürüttüler
Malı mülkü kaldı ele kapısın kapattılar
Güvenme şöhrete şana mağruru ağlattılar
Dilbaz idi bülbül gibi çenesin bağlattılar
Gözü gülerdi cihana yaşını çağlattılar
Ahirinde mayan olan toprağına kattılar
Hakk’a tabi olmayanı nefsinde öğüttüler
Helalden arar İHLASÎ, uzak değil tüm nimet
Menziline ereceksen, yolu var Kur’an...>>


Soldu Ömrüm

Bir gülşendi soldu ömrüm
Seni bekleye bekleye
Bekledikçe dertle doldum
Derdi ekleye ekleye

Hazan düştü gazel döktüm
Kaderime boyun büktüm
Daha on beşimde çöktüm
Gamı yükleye yükleye

Döner dedim bekledim ben
Derdi derde ekledim ben
Sırtıma dağ yükledim ben
Yolu yoklaya yoklaya

Yar yoluna canım üzdüm
Didelerden yaşı süzdüm
Hasretinle yandım gezdim
Ölüm koklaya koklaya

İHLASÎ’yim düştüm zâra
Ne diyeyim böyle yâra
Gark oldum ben intizara
Sırrın saklaya saklaya...>>


Soldum Gezdim

Bir ummandan bir ummana
Bahri gibi daldım gezdim
Sığamadım şu cihana
Dağdan dağa saldım gezdim

Nedir felek nedir derdin
Çölden çöle beni sürdün
Tas dolusu zehir verdin
Bir göl oldum doldum gezdim

Çektim senin her kahrını
Çözemedim ben dehrini
Kimseler bilmez behrini
Senden derdi aldım gezdim

İHLÂSÎ’yim dedim aman
Yüreğim kış başım duman
Yandım yakıldım bir zaman
Gül misali soldum gezdim...>>


Sor Felek

İçimde hasreti gözümde yaşı
Görmeyenden yar olur mu sor felek
Tertemiz aşkımın yoluna başı
Vermeyenden yar olur mu sor felek

Muhtaçmış bu gönül güzel bir eşe
Hüzünle dolaştım kalmadı neşe
El ele tutuşup yanan ateşe
Girmeyenden yar olur mu sor felek

Postayı bekledim teli bekledim
Günü aya ayı yıla ekledim
Hasreti sırtıma şelek yükledim
Sormayandan yar olur mu sor felek

Perişan halimin sensin nedeni
Bir bilsen içimden kopup gideni
Beraber ölüme iki bedeni
Sermeyenden yar olur mu sor felek

Can arardım can bulurdum gözünde
Ateş oldun İHLASÎ’nin özünde
Neden durmaz bu vefasız sözünde
Durmayandan yar olur mu sor felek...>>


Sor Sızılara

Sende gizlenir de sendedir çare
Gel de ilacını ver sızılara
Kader seni yazdı cana kırk pare
Kan ağlar her yanı sor sızılara

Dağlara kar yağar bana ayazı
Ervah-ı ezelden karadır yazı
Hatırla ahdini gel bazı bazı
Gelince istersen sar sızılara

Hazan geldi soldu al yeşil bağlar
İHLASÎ’nin sırtındaki şu dağlar
Canan ağlar canı ağlar can ağlar
Sardırdın garipçe yar sızılara...>>


Su Bağladım Arkım Aktı Tersine

Dolaştım gurbeti gezdim bir zaman
Su bağladım arkım aktı tersine
Gönül dağlarıma çöktü boz duman
Gidemedim yolum çıktı tersine

Felek vurdu dallarımı budadı
Bozuldu kalmadı ağzımın tadı
Ömrüm sona geldi doldu miadı
Yaktı ateşimi yaktı tersine

Muhannette esir etti kul etti
Bağladı da dillerimi lal etti
Üzerimde geçe geçe yol etti
Ele güldü bana baktı tersine

Acı zehir doldurdu da koynuma
Nice hile kattı benim oynuma
Boyunduruk vurdu ince boynuma
Çarmıhlara gerdi taktı tersine

Kaç elekten eleyip de süzdürdü
Gülem dedim yokluk ile üzdürdü
Dara çekti Mansur gibi yüzdürdü
Kalkam dedim yere çaktı tersine

İHLASÎ yim hatır gönül yıkmam ben
Umman varken hiçbir göle akmam ben
Nefsim için insanlıktan çıkmam ben
Dik durdukça beni yıktı tersine...>>


Suç Senin

Kabahati kul kendinde arasın
Bir belaya ulaşırsan suç senin
Bin bilirsen bir bilene sorasın
Kibirlenip yılışırsan suç senin

Zaman bozuk güven yoktur kul kötü
Çiçek güzel arı şaşkın bal kötü
Gidişat hoş değil şimdi hal kötü
Boş boşuna çalışırsan suç senin

Bilinmez dünyanın ahir zamanı
Kurulalı döner durur kirmanı
Elbet gelir geçer ömrün harmanı
Kötülüğe alışırsan suç senin

Hiç kimseye verme kötü yanını
Acımazlar acıtırlar canını
Gezme ayıların kokmuş inini
Necasete bulaşırsan suç senin

İHLÂSÎ der değirmenin çarkı var
Yer altında akarsuyun arkı var
Herkes insan adamlığın farkı var
Cahillerle dolaşırsan suç senin...>>


Suyu Akınca Gör

Bahar gelir kar eriyip güle suyu akınca gör
Yatağına küskün olan hele suyu akınca gör
Enginlerden o ummana dile suyu akınca gör
Yâre doğru büklüm büklüm yola suyu akınca gör

Arı gülden güle konar çiçek çiçek gezer dalı
Esrarı var bilinmeyen inleyerek yapar balı
Süsler gelin gibi mevsim yeşil yaprak ince dalı
Bulutun bağrı yüklüdür çile suyu akınca gör

Rahmet vermiş gani gani tüm kullarına yetirir
Kara toprak her ne düşse sinesinde yer bitirir
Düşündükçe cümle âşık olan aklını yitirir
Menzildeki Hak çeşmesi göle suyu akınca gör

Nazar eyler yerler gökler gece gündüzdür demeden
Ne güzel yaratmış bilsen yoktan dünyayı var eden
İHLASÎ’yim aramam ben bu minvalde yoktur neden
Sahralar yeşile döner çöle suyu akınca gör...>>


Süyüm Süyüm

Gurbet elde bu gözyaşım
Dökülüyor süyüm süyüm
Dağ misali yürek başım
Sökülüyor süyüm süyüm

Ömür mevsim zaman arı
Gezdirdi bin bir diyarı
Kaç kirmende ömrüm varı
Bükülüyor süyüm süyüm

Aktım kaderin arkına
Varamadım hiç farkına
Neyim var felek çarkına
Takılıyor süyüm süyüm

İHLASÎ çöl sözü vaha
Gün anlam yükler sabaha
Tatlı canım bir çarmıha
Çekiliyor süyüm süyüm...>>


Şaşı Bakar

Kimi şaşı bakar vicdanı kördür
Kimine göz gerek doğru görmeye
Kimi vicdanında hür müdür hürdür
Kimine öz gerek özden vermeye

Bazısında yoktur edeb-i lisan
Bazısında sade görünüm insan
Bazısı eylüldür bazısı nisan
Kimine düz gerek bize girmeye

Bahar olmak başka gül vermek başka
Ağaç olmak başka dal vermek başka
Arı olmak başka bal vermek başka
Kimine söz gerek gülü dermeye

Cevher inen taşı hiç kıyas etmem
İHLÂSÎ kötüyle durup yol gitmem
İnsanım insana girince bitmem
Kimine yüz gerek Bir’e ermeye...>>


Şaşırmadan Gidesin

Gönül bu dünyaya geldin giderken
Doğru yoldan şaşırmadan gidesin
Yaptığının bedelini öderken
Başın öne düşürmeden gidesin

Güreşmek istersen nefsinle güreş
Pehlivan arasan nefsinde bir eş
Yıkıp da ezersen batmaz o güneş
Boşa güneş aşırmadan gidesin

Ölmeden ölene gönlümü serdim
Serince bir kaptan bir kaba girdim
İHLÂSÎ ummana damladan erdim
Akan arkı taşırmadan gidesin...>>


Şereftir

Bir gönül ırmağı çağlıyor görsem
Girerim içinde yüzmek şereftir
Bir çocuk kenarda ağlıyor görsem
Beraber bu canı üzmek şereftir

Bendeki tefekkür bendeki mânâ
Gökyüzünü gezdim geldim cihana
Değer verdim insan olan insana
Mert ile yan yana gezmek şereftir

Elli gördüm yüz okudum kendimce
Hatim ettim cüz okudum kendimce
Baştan sona biz okudum kendimce
Maddeden mânâyı süzmek şereftir

Dolsun şu gönlümde sevgi selesi
Açar mı her dağda gönül lalesi
Bazen Bekir oldum bazen İHLÂSÎ
Hak yola bu canı ezmek şereftir...>>


Şiârım

Kendi yörüngemde hayat çizgimde
Yunusça bir göle dalmak şiarım
Sözümde özümde gönül ezgimde
Yunusça ne varsa almak şiarım

Huyunu suyunu bir de sözünü
Kırk yıl taşıdığı odun közünü
Bizlere yol olmuş sevgi özünü
Yunusça gönlümde bulmak şiarım

Sabırla sükûnu bir de ilimi
Sakınırdım kem sözlerden dilimi
Bir damlaya muhtaç olan halimi
Yunus’un gölünden dolmak şiarım

Güneş gibi her gün ziya saçmaya
Hakk’a doğru kanat çırpıp uçmaya
Sevgi gülleriyle kucak açmaya
Yunusça gülde al olmak şiarım

Ateş de kor olur korda yanardım
Yanarken of demez O’nda kanardım
Külümden dertlere şifa sunardım
Yunusça dermanı salmak şiarım

Sererdim postumu gel otur diye
Kendini kendinde bil otur diye
İHLASÎ ihlâs da bul otur diye
Göreni görende bulmak şiarım...>>


Talandır İşi

Fitneyi belle
Bölendir işi
Kırk çeşit dille
Yalandır işi

Lafı çok sayar
Hem de pek ayar
Görmeden soyar
Talandır işi

Niyeti de boş
O şeytana eş
Ortama ateş
Salandır işi

Çarıktır yüzü
Çürüktür özü
Doymaz ki gözü
Alandır işi

Uzak Mevla’dan
Kaçın beladan
Gizli zuladan
Çalandır işi

İHLASÎ ibret
Edeple sabret
Bunlar garabet
Bulandır işi...>>


Talibim

Beni anlayacak çıkmadı daha
Aşkın içindeki aşka talibim
Bir ömürdür arar dururum daha
Cennet-i alada köşke talibim

O yerdedir O göktedir görene
Çok yakındır O’na varıp erene
İlaç olur İlm-i ledün yarene
‘’La tahzen’’ denmişti keşke! Talibim

Damardan yakındır sel gibi akar
Kalbimizde ne var ne yok O bakar
Yanar dağı bile bil ki Hak yakar
Mağma gibi bir bileşke talibim

Anlamazsın bir zerrede var olur
Sığmaz ki cihana cihan dar olur
‘’Ol’’ deyince hemen nurdan nur olur
Ney sesinde çıkan meşke talibim

Ateşi ateşte yaktım yanmadı
İçimdeki ateş O’nsuz sönmedi
İçtim kevserini içim kanmadı
İHLASÎ sevdaya başka talibim...>>


Tam Değil

Hayal ettim hedef koydum kendime
Gidemedim sezgilerim tam değil
Bir Elif’ten söz doldurdum bendime
Söylesem de ezgilerim tam değil

Seyran edip şu gördüğüm âlemi
Karanlığa ışık saçan şulemi
Nakşeyledim bitirdim de kalemi
Döndüm baktım çizgilerim tam değil

Kemâlât ehliyle girdim yarıştım
Bilmediğim bir ummana karıştım
Yenmek için ben nefsimle uğraştım
Baktım amma yazgılarım tam değil

Bir divan kurulmuş girdim oturdum
Neyim varsa o meclise götürdüm
Gönlümün çölünde güller yetirdim
İHLÂSÎ’yim bezgilerim tam değil...>>


Tam Olmaz

Seherin söktüğü uyku zamanı
Kalkmayınca sözde zaman tam olmaz
Sulara gark olmuş bütün ummanı
Yakmayınca özde iman tam olmaz

Kervan yolda bir menzile göç gider
Ey pehlivan kuvvet gider güç gider
Gizli gizli çürür beden iç gider
Bakmayınca bize güman tam olmaz

Kimi mağrurlanır dünya varına
Kâr ederim sanır hep zararına
Bir damla değilsen göl kenarına
Akmayınca gizde ferman tam olmaz

İHLÂSÎ servetin kaç arşın bezdir
Kader kalemine var yazı yazdır
Boşuna yük taşı emanet gezdir
Çıkmayınca düzde durman tam olmaz...>>


Taş Düştü Bana

Yine bir dumanlı dağa dönmüşüm
Farkındayım yine kış düştü bana
Hasretinden yanıp yanıp sönmüşüm
Cenge girmiş gibi iş düştü bana

Ne boran eksildi ne tipi bende
Yüreğim buz tuttu bil ki her günde
Ne bu gün mutluyum ne de o dünde
Mutluluk beklerken yaş düştü bana

Sanma ki yaşarım sersefil hayat
İstersen bin kere ölümü dayat
Ben perişan halde sense rahat yat
Ellere vefalı taş düştü bana

Kader denen azgın selin arkında
Döndüğünün BEKİR zaten farkında
Bak feleğin çemberinde çarkında
Dolaşan divane baş düştü bana...>>


Ters Öğüt Destanı

Gariban görürsen acıma sakın
Vur tekmeyi ona güldürme e mi
Gözyaşını döküp ciğerin yakın
Kır elini gözün sildirme e mi

Seni sevenlerin çalış kastına
Fırsat verme at kazığı dostuna
Ölür ise saman doldur postuna
İçinden gül amma bildirme e mi

Sevenlerden eksik etme havanı
Evine barkına düşür şivanı
Büyüklerin tepesine divanı
Kur çıkmasın sesi aldırma e mi

Dara düşmüş ise fırsatı verme
Başını ezip geç zordaysa görme
Âlim meclisine sakın ha girme
Düşeni tepele kaldırma e mi

Yetimi yoksulu aman güldürme
Ekmeğini aç olana böldürme
Süründür başını çabuk öldürme
Rahatla huzura daldırma e mi

Ekmeğin yediğin sulan eşine
Her olur olmazın dolan peşine
Yıkadıkça tükür dostun leşine
Öyle dua edip çıldırma e mi

Uygula yazdığım zorda kalırsan
İHLASÎ nasihat ettim alırsan
Benim gibi böyle adam bulursan
Kırıp da gülünü soldurma e mi...>>


Toprak İle İnsan Aynı Değil mi

İki varlık bir birini tamamlar
Toprak ile insan aynı değil mi
Bu esrarı evvel çözen imamlar
Toprak ile insan aynı değil mi

Bağrın açar yatak olur gidene
Yetişir tabiat hep dane dane
Bakar mısın insandaki madene
Toprak ile insan aynı değil mi

Birinde ne varsa diğeri aynı
İnsanla toprağın ciğeri aynı
Madeni maddesi değeri aynı
Toprak ile insan aynı değil mi

Kabul eder aksa necaset irin
Üstünü örtüyor pisliğin kirin
Sesi çıkmaz yükle bu kara yerin
Toprak ile insan aynı değil mi

Bu bilmece İHLÂSÎ’yi bitirir
Ne yüklesen ikisi de götürür
İnsan toprak toprak insan yetitir
Toprak ile insan aynı değil mi...>>


Toprak Olacak

Doğadaki canlı bu bendeki ten
Sonsuza yürüyüp toprak olacak
Yer altında saklı olsa da maden
Çıkınca eriyip toprak olacak

Tüm canlıyı üzerinde büyütür
Değirmeni harıl harıl öğütür
Gidenleri sinesinde uyutur
Gelenler farıyıp toprak olacak

Yüz yaşa uzun der elliye kısa
Her beden sarılsa altın libasa
Belki ince bir dert belki de tasa
Ağ beze bürüyüp toprak olacak

Kimi doğar kimi ölür habire
Kök çürüyüp yaprak düşünce yere
İHLÂSÎ de bir gün girip kabire
Sonunda çürüyüp toprak olacak...>>


Tuttular

Bu dünyada dost bildiğim insanlar
Yiyip içer iken başa tuttular
Yaren olup çok güldüğüm insanlar
Çıkar kesilince kışa tuttular

Selam verdiklerim canda canlarım
Düşman olsa ben bunları anlarım
Yanımdan ayrılmaz en yakınlarım
Fırsatı bulunca taşa tuttular

Bilmem ki bu düzen böyle mi işler
Gezip dolaşsa da hep canlı leşler
Özüme dokunur sahte gülüşler
Her dem gözlerimi yaşa tuttular

Kimi yüreğimi yaktı kavurdu
Kimi yere düştüm tekme savurdu
Kiminin küfürle dolmuş avurdu
Bedenimi hep ataşa tuttular

Kırk tur atıp ince boynun bükenler
En inceden her dem yağı çekenler
İHLÂSÎ'ye sahte yaşlar dökenler
Dönünce çemberden dışa tuttular...>>


Bu bölümde toplam 350 adet Ozan İhlasi şiiri bulunmaktadır.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14

 

 



anasayfa l notalar l sözler l bağlama l hikayeler l gönül verenler
halk müziği l ozanlar l yazılar l kitaplık l konser-tv l linklerimiz l görüşleriniz

Herhangi bir konuda yazışmak için: turkuler@turkuler.com