ana sayfa
türkü sözleri
türkü notaları
türkü hikayeleri
gönül verenler
bağlama-nota
ozanlarımız
halk müziği
konser-tv
kitaplık
yazılar
sözlük
arşiv
linklerimiz
görüşleriniz
site içinde ara

Güncellemelerden haberdar olmak için
e-mail listemize üye olunuz. 

İsim: 
E-mail: 
            
      Aşık Miskini (Sait Küçük)
   Miskini    

  Sevenlere gönül verdim
  Yola çevirdiler beni
  Damla bile değil idim
  Göle çevirdiler beni





Miskini'yi eğittiler
Dane dane öğüttüler
Dil bilmezdim öğrettiler
Dile çevirdiler beni

 
   1964 yılında Kars'ın Kağızman ilçesinde doğdu. Asıl adı Sait Küçük'tür. İlk ve ortaöğrenimini Kağızman'da yüksek öğrenimini ise Kars'ta tamamladı. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Sosyal Bilimler Bölümünü bitirdi.

Kuzeydoğu Anadolu aşıklık geleneği ve şiiriyle büyüdü. Şiir yazmaya ve bağlama çalmaya ortaokul yıllarında başladı.

İlk serbest şiiri 1984 yılında Milliyet Sanat dergisinde yayımlanarak "Genç Şairler Antololisi"'nde yer aldı. Sadık Miskini mahlasıyla Folklor, Edebiyat, Nefes, Cem, Türk Edebiyatı, Aşık Veysel dergilerinde halk şiirleri yayınlandı.

Ayrıca çeşitli sanatçılar tarafından bestelenip söylenen şiirleri/türküleri özellikle 1990'lı yılların ikinci yarısından sonra Arif Sağ, Songül Karlı, Seher Dilovan, İsmail Özden gibi sanatçılar tarafından okunarak geniş çevrelerde duyuldu.

Şiirle olan ilgisinin yanında yöre türkülerinin derlenmesi, yöre aşıklarının eserlerinin başka kaynaklara aktarılması gibi çalışmalarda da bulunmaktadır.Kağızman folklor derneğinin kurucularından ve başkanlarından olan Sait Küçük "folklor derneğinin sesi" isimli bir gazete çıkardı.

Daha çok heceyle yazdığı şiirlerle bilinen Miskini, bunun yanında divan şiiri, serbest şiir gibi öteki türleriyle de ilgilenmekte ve yazmaktadır. Ayrıca her şeyi ile Kağızman'ı anlatan "Kağızmana Ismarladım Nar Gele" isimli kitabı hazırlayan üç kişiden birisidir Miskini. Evli ve iki çocuk babası olan miskini halen Kars'in Kağızman ilçesinde yaşamaktadır.



Eserlerinden bazıları:

Çevirdiler Beni

Sevenlere gönül verdim
Yola çevirdiler beni
Damla bile değil idim
Göle çevirdiler beni

Tohumu döl eylediler
Dikeni gül eylediler
Yari bülbül eylediler
Güle çevirdiler beni

Serimi sevdaya saldım
Gah boşandım gahi doldum
Muhabbet arısı oldum
Bala çevirdiler beni

Miskini'yi eğittiler
Dane dane öğüttüler
Dil bilmezdim öğrettiler
Dile çevirdiler beni



İnsanlığa Yürüyorum

Sevgi ile yola çıktım
İnsanlığa yürüyorum
Nefret kalesini yıktım
İnsanlığa yürüyorum

Bir güzellik var yolumda
Dostluk türküsü dilimde
Barış bayrağı elimde
İnsanlığa yürüyorum

Saygı yasa sevgi yasa
Ne bir elem ne bir tasa
Dikenlere basa basa
İnsanlığa yürüyorum

Yari aldım yakınıma
Eşlik etti akınıma
Aşk doldurdum çıkınıma
İnsanlığa yürüyorum

Sadık Miskini'dir adım
Muhabbete doyamadım
Hızlı tempo koşar adım
İnsanlığa yürüyorum



Dokunma

Eğer bülbül değil isen
Güle dokunma dokunma
Yaprağını yaralarsın
Dala dokunma dokunma

Mansur isen çekil dara
Can bağışla güzel yara
Kusuru kendinde ara
Ele dokunma dokunma

Kaşların yay çatıyorsa
Kirpiğin ok atıyorsa
Yüzün sirke satıyorsa
Bala dokunma dokunma

Dost cemine gelmiyorsan
Gelip öğüt almıyorsan
Saz çalmayı bilmiyorsan
Tele dokunma dokunma

Miskini'yim geçer çağlar
Hasretlik bağrımı dağlar
Dokunursan Kerem ağlar
Küle dokunma dokunma



Ara

Behey gönül bir öğüdüm var sana
Saygıyı sevgiyi insanda ara
Kem rakipler sargı sarmaz yarana
Var git dermanını cananda ara

Sevdanın esrarı gizlidir canda
Alınıp satılmaz hiçbir dükkanda
Keramet bulunmaz cahil insanda
Kerameti ehl-i irfanda ara

Asi olup el aleme bulaşma
Kavga edip hiç kimseye dalaşma
Arı gibi yayla yayla dolaşma
Muhabbet balını lisanda ara

Miskini kamilden nasihat alır
Atana kalmayan sana mı kalır
Derelerin taşı değersiz olur
İnciyi yakutu ummanda ara



Aşk İle

Gelin muhabbet edelim
Birliğe doğru gidelim
İkiliği terk edelim
Aşk ile dostlar aşk ile

Bir ikrâra bağlanalım
Bir aşk ile dağlanalım
Semah dönüp eğlenelim
Aşk ile dostlar aşk ile

Kenetlensin ellerimiz
Şekerlensin dillerimiz
Kaynaşsın gönüllerimiz
Aşk ile dostlar aşk ile

Miskini der bir olalım
İr olalım dir olalım
İnsanlığa yar olalım
Aşk ile dostlar aşk ile



Boş Gelir Gider

İlim öğrenmekte gözü olmayan
İrfan meclisine boş gelir gider
Ariflerin verdiğini almayan
Duygusuz sezgisiz taş gelir gider

Talip olmayanlar dosta eremez
Muhabbetin goncasını deremez
Yol ehli olmayan yolu süremez
Her işi hayaldir düş gelir gider

Aşkın meydanında çalınır sazlar
Dökülür nağmeler bal olur sözler
Güzeli çirkini seçmeyen gözler
Bakar olsa bile şaş gelir gider

Miskini gerçeğe aşık olmazsa
İnsan-ı kamilden dersin almazsa
Tanıyıpta kend’özünü bilmezse
Kara cahillere eş gelir gider


 DERDİ BENDEN

Umutsuzdur garip başım
Kim umudu derdi benden
Ben yolcuyum dert yoldaşım
Sorma kardaş derdi benden

Düşmedi dilimden dilek
Yar yolunda oldum helek
Talancıydı zalim felek
Gül koymadı derdi benden

MİSKİNİ neşeden kaçtım
Gözyaşımı yere saçtım
Ben dertten bir dükkân açtım
Almadılar derdi benden



SULAR KATMA ELİN PİŞMİŞ AŞINA

Sular katma elin pişmiş aşına
Sen kendi çorbanı pişirmeye bak
Destek olma kötülerin işine
İnsanlığa gönül düşürmeye bak

Hünerin var ise yüksel semaya
Semayı keşfeyle el at fezaya
Aşkın her zerresi bedel deryaya
Yeter ki bendinden taşırmaya bak

MİSKİNİ sözünü alana satar
Gerçeği gözeten bala yağ katar
Nefretin çiçeği dikendir batar
Sevgi güllerini döşürmeye bak



YAR SAÇLARIN İKİ ÖRÜK EYLEMİŞ

Yar saçların iki örük eylemiş
Birin sola atmış birin sağ yana
Kâkülünü köze körük eylemiş
Ferman kılmış ölü yana sağ yana

Halkalanmış karakaşı yay gibi
Müjgan oklarından sinem zay gibi
Hub cemali güneş gibi ay gibi
Şavkından az kaldı bahça bağ yana

MİSKİNİ bağrımı hasretlik dağlar
Figanımdan alev ağlar o-d-ağlar
Tesir-i aşkından yarıldı dağlar
Korkarım ardından yanardağ yana



DOST

Var bir ilme hizmet eyle
İlim işin başıdır dost
Kuru davayı terkeyle
İyi niyet taşı dur dost

Cehdetmeyen yol süremez
Sürüp menzile eremez
Her göz gerçeği göremez
Çoğu insan şaşıdır dost

Doğruyu söyle kandırma
El âlemi dolandırma
Duru suyu bulandırma
Bu iş fitne işidir dost

Bencilliği elden bırak
Kötülükten gel ol ırak
Kinden arın sevmeye bak
Sevgi dirlik aşıdır dost

Bir olanı paralayan
Dostu dosttan aralayan
Seni beni yaralayan
Nifakçının taşıdır dost

Hakkı hakikati bilmek
Arayıp özünü bulmak
Erdemli bir insan olmak
MİSKİNİ’nin düşüdür dost



YÜCELENME İNSANOĞLU

Yücelenme insanoğlu
Bir gün alçağa dönersin
Gazel döker ömür bağı
Kuru yaprağa dönersin

Saç ağarır bel bükülür
Yüz kırışır diş dökülür
Damarlardan kan çekilir
İhtiyar çağa dönersin

Bakan olmaz yüzlerine
Sızı düşer dizlerine
Perde iner gözlerine
Dumanlı dağa dönersin

Felek yağmalar yapını
Varisler böler tapunu
Azrail çalar kapını
Kara toprağa dönersin

Gel öğüt al MİSKİNİ’den
Toprak olur çürür beden
Bir hasenet yap ölmeden
Ölsen de sağa dönersin



ERBAB-I CEHALET

Erbab-ı cehalet ordu misali
Varır bir hışm ile fünûn üstüne
Kalem ne durursun neşret bu hali
Balçık çekenler var günün üstüne

Devr-i zamanede bak n’oldu işler
Ayaktan dönmedir şimdiki başlar
Cahil fırsat buldu kâmili taşlar
Bilmem ne diyeyim bunun üstüne

Kurnazlar kazancı haramda gördü
Dümenler çevirdi vurgunlar vurdu
Servetler kazandı varlığa erdi
Siyaset yapanlar dinin üstüne

Yeni yetmelerin aklı çalındı
Karanlık ışığa üstün kılındı
Sırtı eğri deve doğru bilindi
Çıkacak kalmadı onun üstüne

MİSKİNİ’yim kime yazsam arzuhal
Özlediğim günler hep oldu hayal
Zindana çevrildi nurlu istikbal
Gelindi akıbet sonun üstüne



ÜÇ HECELİ

Can yakar
Canan bu
Pek nubar
Huban bu

Al yanak
Bal dudak
Gerdan ak
Nuran bu

Çeşmi çay
Yüzü ay
Kaşı yay
Keman bu

İşvekâr
Neşvekâr
Ne şeker
Bayan bu

Ahtıma
Bahtıma
Tahtıma
Sultan bu

MİSKİN dur
Dostluk kur
Yar budur
Yaran bu




  Dağlar Oy Dağlar

Diledim ki nazlı yare gideyim
Her yandan çevirdi yolumu dağlar
Gurbet elde garip kaldım nideyim
Kırdı kanadımı kolumu dağlar

Ayrılan güler mi nazlı yarinden
Küle döndüm hasretinden narından
Kurtulmadım tipisinden karından
Perişan eyledi halimi dağlar

Şimdi sevdiğimin gözü yollarda
Kalıp eğlenemem ıssız bellerde
Sadık Miskini'ye yaban ellerde
Reva mı gördünüz ölümü dağlar



Divane Desinler Bana

Ko ben dosta kul olayım
Divane desinler bana
Kerem gibi kül olayım
Efsane desinler bana

Seherde bağa ineyim
Gülün dalına konayım
Çark edip semah döneyim
Pervane desinler bana

Miskini der be hey canım
Çekilir damardan kanım
Toprağa karışır tenim
Virane desinler bana


Kabristan

Bugün yolum düştü bir kabristana
Gördüm ki nicesi ölmüş yatıyor
Nicesinin otlar bitmiş üstünde
Niceleri toprak olmuş yatıyor

Ecel pençesini vurmuş yüzlere
Acımamış gelinlere kızlara
Sürmeler çekilen ela gözlere
Kara karıncalar dolmuş yatıyor

Yaylalarda koyun kuzu yayanlar
Malın mülkün hesap edip sayanlar
Ben falanım ben filanım diyenler
Uyanmaz uykuya dalmış yatıyor

Ölümün eline geçmiş canları
Toprağa karışmış nazik tenleri
Nice yiğitleri pehlivanları
Kara yer altına almış yatıyor

Ufacık mezarlar sanki yok olmuş
Toprağı erimiş taşı yıkılmış
Analar atalar bir bir çekilmiş
Sıra Miskini'ye gelmiş yatıyor


Dostun Dergahı

Dostun dergahına tövbeyle giren
Doğru iman eyler mümin sayılır
Körletip nefsini zincire vuran
Eline beline emin sayılır

Bulunmaz değeri gevher taşının
Tadına doyulmaz dostluk aşının
İyilik nişanı iyi kişinin
Kötülük nişanı kemin sayılır

Sadık Miskini der dostu zikreyle
Yediğine içtiğine şükreyle
Derin düşün hele bir yol fikreyle
Yaradan kim bu yer kimin sayılır



Bilim Gerçeğidir Bildiğim Benim

Bana derler niçin namaz kılmazsın
Aşkın namazıdır kıldığım benim
Kuru lafa dogma söze inanmam
Bilim gerçeğidir bildiğim benim

Bana gönül kâbe aşk ibadettir
Dostlar bal arısı bal muhabbettir
Boşandığım kibir ile nefrettir
İnsan sevgisidir dolduğum benim

Miskini’yi yakan aşk ataşıdır
Aşk ile görmeyen kördür şaşıdır
Benim yitirdiğim benlik taşıdır
Birlik gevheridir bulduğum benim



Hey Koca Dünya

Sual etsem bilen olmaz yaşını
Kocalar kocası hey koca dünya
Gezdim durdum toprağını taşını
Eyledin ömrümü zay koca dünya

Yan yana yatıyor beyle maraba
Çürümüş bedenler dönmüş turaba
Çok şehirler gördüm olmuş haraba
Kaç ocak söndürdün say koca dünya

Birin kondurdun da birin göçürdün
Ecel şerbetini tas tas içirdin
Güzel sevenlerin aklın kaçırdın
Nicesin del’ettin vay koca dünya

Yaptın her zulümü elden koymadın
Mazlumlar ah çekti ahın duymadın
Nice yiğitleri yedin doymadın
Yede Miskini’yi doy koca dünya



Beni Barış İçin Ölenden Sayın

İlmin hizmetine geldim erenler
Beni noksanını bilenden sayın
Başımın tacıdır dostlar yarenler
Onlarla ağlayıp gülenden sayın

Dinlerim kamilin verdiği emri
İkrarım ikrârdır sözlerim nemri
Gönül gözüm toktur değilim cimri
Sofrası meydanda olandan sayın

Benim dinim aşktır başka dinim yok
Kıblem dost yönüdür başka yönüm yok
Cihanda kimseye zerre kinim yok
Kalbinin pasını silenden sayın

Sadık Miskin’i der eylerem zarı
Baş koyduğum yoldan dönmezem geri
İnsanlığa kurban ettim bu seri
Beni barış için ölenden sayın



GEÇ OTUR KARŞIMA

Geç otur karşıma ey peri sûret
Eyleyim methini saz perdesinden
N’olur ak sinenden ver bana murat
Azat kıl mızrabı naz perdesinden

Mah cemalin gönlüm için beytullah
Yaparım hizmetin usanmam vallah
Bin rakibim olsa demem eyvallah
Silmişim korkuyu göz perdesinden

Sen gül-i gül-zârsın bense andelip
Gel girme kanıma bağrımı delip
Ben bir MİSKİNİ’yim güzele talip
Çalarım âşıklık öz perdesinden





YETER AYRILIK

Gurbet bana mekân oldu
Yeter ayrılık ayrılık
Gül dalında diken oldu
Batar ayrılık ayrılık

Kurumaz gözümün nemi
Çekerim kederi gamı
Azrail gibi yakamı
Tutar ayrılık ayrılık

Hasretlik dolaşır kanda
Tahammül kalmadı bende
Ölüm derler ölümden de
Beter ayrılık ayrılık

MİSKİNİ'yim bahtım kara
Kavuşamam nazlı yara
Bir diyardan bir diyara
Atar ayrılık ayrılık



SULTANIM

Kaşın mihrabımdır gözlerin kâbem
Ateş-i aşkından hal-ı harebem
Ayağın altında hak-i turabem
Lütfeyle yüzüme bas geç sultanım

Canımı adadım senin yoluna
Karıştım giderim aşkın seline
Mansur misaliyim zülfün teline
Celladım ol beni as geç sultanım

MİSKİNİ’yim ecel yakam tutunca
Yüklenir berhanem vadem yetince
Mezarım üstünde otlar bitince
Bir serinlik eyle es geç sultanım



İNSAN İSEN GEL BERİYE

Biz her canın cananıyız
Canan isen gel beriye
Biz muhabbet insanıyız
İnsan isen gel beriye
Hayvan isen dön geriye

Divanımız aşk divanı
İhsanımız can ihsanı
Meydanımız mert meydanı
Merdan isen gel beriye
Şeytan isen dön geriye

MİSKİNİ vahdet bağında
Yanar aşkın çerağında
Ulu dostlar otağında
Yaran isen gel beriye
Düşman isen dön geriye



TAŞA TUTTU EL BENİ

Bülbül oldum muhannetin bağına
Dikeniyle yaraladı gül beni
Bir zalim avcının düştüm ağına
O da etti kendisine kul beni

Çekirdek misali toprağa girdim
Kök saldım yeşerdim filizler sürdüm
Burç bağladım çiçek açtım bar verdim
Bar verdikçe taşa tuttu el beni

MİSKİNİ’yim cihan ile barıştım
Dostu sevdim düşmanınan yarıştım
Damla iken nehirlere karıştım
Bir meçhula sürükledi sel beni



PEK USANDIM ÖLÜM SENDEN

Âdem’i Havva’yı yedin
Pek usandım ölüm senden
Ne ihtiyar ne genç dedin
Pek usandım ölüm senden

Saydın geldin günü ayı
Aldın anayı babayı
Üzdün hısım akrabayı
Pek usandım ölüm senden

Rengini soldurdun gülün
Tadını zehrettin balın
Ne kız koydun ne de gelin
Pek usandım ölüm senden

Canlar götürdün üst üste
Acı verdin eşe dosta
Ne sağ koydun ne de hasta
Pek usandım ölüm senden

MİSKİNİ’ye ağız attın
Orta yaşta gelip çattın
İyalımı kan ağlattın
Pek usandım ölüm senden


SAHTEKÂR

Anlatayım sahtekârın işini
Helal kâra haram katar sahtekâr
Fırsat bulsa anasının ipini
Çıkarır pazara satar sahtekâr

Yalan söyler el âlemi kandırır
Kandırır da ateşlere yandırır
Hile ile değirmenin döndürür
Şeytan yatağında yatar sahtekâr

Zarar verir yarenine dostuna
Minareyi çalar almaz üstüne
Aç kurt gibi girer kuzu postuna
Tuttuğu koyunu yutar sahtekâr

Küllah takar bir de cübbe sarınır
Namaz kılar mümin gibi görünür
Namus şeref kispetine bürünür
Böylece mevkiye yeter sahtekâr

Övgüler yağdırtır şehire köye
Ün eyler hacıyım hocayım diye
Kurnazlıkta taş çıkartır tilkiye
Babasına kazık atar sahtekâr

MİSKİNİ eyledi fasıl-ı kelâm
Kelamı kâğıda devşirdi kalem
Meydanda yüzüne tükürür âlem
Utancından yere batar sahtekâr



YARA YİNE ESKİ YARA

Devran yine aynı devran dost yok yaren yok
Bir menfaat gözetmeden selam veren yok
Saplanır zulmün hançeri mazlum sineye
Yara yine eski yara merhem süren yok
Sargı saran yok

Riyakâra zeval olmaz doğru ezilir
Hak diyenin künyesine ölüm yazılır
Pir Sultan Abdal asılır Nesim’yüzülür
Puştlukla dönen dolabı bakıp gören yok
Hesap soran yok

Büyük insan küçüğü yer balık misali
Zenginler neşe içinde fakir tasalı
SADIK MİSKİNİ dünyaya kadem basalı
Görür hile çeker çile arka duran yok
Bir güldüren yok

 


 

 



anasayfa l notalar l sözler l bağlama l hikayeler l gönül verenler
halk müziği l ozanlar l yazılar l kitaplık l konser-tv l linklerimiz l görüşleriniz

Herhangi bir konuda yazışmak için: turkuler@turkuler.com