ana sayfa
türkü sözleri
türkü notaları
türkü hikayeleri
gönül verenler
bağlama-nota
ozanlarımız
halk müziği
konser-tv
kitaplık
yazılar
sözlük
arşiv
linklerimiz
görüşleriniz
site içinde ara

Güncellemelerden haberdar olmak için
e-mail listemize üye olunuz. 

İsim: 
E-mail: 
            
        Ceylani
 
Ceylani 
  Yarım sensin güzel, yarı da benim
    Firar etti aklım duy beni beni
    Beden senin için, senindir canım
    Aşıktan deliden say beni beni

        Senden ayrı durmak zulüm çektirir
        Dert bağıma bir bir fidan diktirir
        Aklıma geldikçe yaşlar döktürür
        Ceylani perişan vay beni beni
 


    Ceylani'nin asıl adı Bülent Ceylan'dır. Mahlasını soyadından almıştır. Ceylani 18 Eylül 1974 yılında Sivas'ın Gemerek İlçesi'nin Çepni Kasabası'nda doğdu. Aynı ilçenin Bulhasan Köyü'ndendir. Burası Emlek Yöresi köylerindendir. Babası Bekir, annesi Rukiye'dir. Babası öğretmen ve uzun yıllardır yurtdışında çalışmaktadır.

Küçük yaşlarda Kayseri'ye taşındı. İlk-orta ve lise öğrenimini Kayseri'de tamamladıktan  sonra Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni kazandı ve Sivas'ta öğrenimine başladı. Okul bitirince doktor olarak görevine başladı.

Bağlamaya ilkokul yıllarında merak saldı. Babası ona bir bağlama aldı ve kendi kendine öğrenmeye başladı. Belli bir kimseden eğitim almadı. Çevre köylerindeki ve eski ilçeleri olan Şarkışla'daki aşıkların sözlerinden etkilendi. Gerek babasının Aşık Veysel, Ali İzzet, Sefil Selimi ile sohbetlerini anlatması, gerekse türkülerini çalıp söylemesi ondaki isteği daha da artırdı. Şiir yazmaya lise yıllarında merak saldı. İlk yıllarda şiirlerini başkalarının mahlasını kullanarak okudu. Şiirleri ve besteleri bulunmaktadır. Emlek Yöresi aşıklarının özelliği olan irticalen çalıp-söyleme geleneğini sürdürmektedir. Tek ayak şiirlerden ziyade çift ayak şiirlere sıklıkla yer vermiştir. Yine kelime başı kafiyeli şiirleri bulunmaktadır.

 


Eserlerinden bazıları:

ÖZLEM

Yarım sensin güzel, yarı da benim
Firar etti aklım duy beni beni
Beden senin için, senindir canım
Aşıktan deliden say beni beni

Türkün türküm olmuş dudakta dilde
Kavuşmaz yaraymış aşk olan kulda
Mızrabım perişan dermansız elde
Aşkın hançeriyle oy beni beni

Sohbetin balmıdır, ağzın dürümü
Çayların suları senden duru mu
Yoluna koymuşum garip serimi
Zülfikar elinde kıy beni beni

Adın özlem midir bilmem sılamı
Çok yeldim peşinden buldum belamı
Hayalin gönlümde dilde kelamı
Gençlik ömrüm gitti zay beni beni

Bazı tok gezelim bazı bazı aç
Sende bizden doldur sen de bizden iç
Sanma yaralayan okundaki uç
Gözün üstündeki yay beni beni

Senden ayrı durmak zulüm çektirir
Dert bağıma bir bir fidan diktirir
Aklıma geldikçe yaşlar döktürür
Ceylani perişan vay beni beni


CAFER AĞA

Öküzü hayli zorlamış
Geriyon mu Cafer Ağa
Sırtında gönü kalmamış
Görüyon mu Cafer Ağa

Akdağ'da nacak yaptırır
Nakış koymayıp döktürür
Gelinlere kök söktürür
Yoruyon mu Cafer Ağa

Alekse'li Abdal Kekeç
Kağnısına diker dikeç
Ormancı geliyor ha kaç
Duruyon mu Cafer Ağa

Sakar kıratın varıdı
Yılkıda kurtlar yer idi
Hem kırıdı hem dorudu
Yürüyon mu Cafer Ağa

Kâbe görmezden ezeli
Çokça severdi güzeli
Şarap sofrası düzeli
Vuruyon mu Cafer Ağa

Hafiye dokudu bezi
Üzerine yazdı yazı
Namaz da kılardı bazı
Seriyon mu Cafer Ağa

Hac'a gitmişti bir sefer
Adı oldu Hacı Cafer
Aha sana tam bir nefer
Arıyon mu Cafer Ağa

Dedem idi kendileri
Sevmez bey-efendileri
İmam olup kandıralı
Eriyon mu Cafer Ağa

Ahirette huzur bulsun
Bu hasretlik bende kalsın
Yerin Cennet mekan olsun
Varıyon mu Cafer Ağa

Beni saymazdın toruna
Daha göremem yarına
Ceylani 'yi sen bağrına
Sarıyon mu Cafer Ağa


AŞIKLIK

Aşıklık sevdadır gönülden gelir
Tekerleme ile aşık olunmaz
Aşığın bağrında bir ateş durur
Döküp söndürecek ırmak bulunmaz

Türküsü gazeli güzele amma
Bedenden dışarda gezene sanma
Bal vermez her çiçek her dala konma
Çayırdan çimenden şerbet solunmaz

Dereler ırmaklar akmaz boşuna
İnceden kar yağar aşık başına
Doldurup mavzeri sıksan döşüne
Elenir sinesi yine bölünmez

Ceylani duy beni sözümü dinle
Dinlediğin sözü iyice anla
Sazını teslim et kendi elinle
Aşık olmayanın sazı alınmaz


AĞAMA

Büyük ağam sıra bizde mi şimdi
Şimdi kullar nerde sen nerde kaldın
Azaldı malların biraz aşındı
Şimdi mallar nerde sen nerde kaldın

Balınan yağınan besleniyordun
Ben ağayım deyin sesleniyordun
Ala karlı dağa yaslanıyordun
Şimdi hallar nerde sen nerde kaldın

Taş çektirdin atlarınan yoluna
Faydan yoktur emrindeki kuluna
Hep asıldın köyündeki duluna
Şimdi dullar nerde sen nerde kaldın

Seçimde oy için gelirler ilden
Hiçbir sual soran olur mu kuldan
Eller ne görünür ne bilir haldan
Şimdi eller nerde sen nerde kaldın

Bir torba un verdin oy aldın gittin
Aldığın oyları söyle ne ettin
Vatanı milleti kimlere sattın
Şimdi keller nerde sen nerde kaldın

Ceylani sen gayri sus biraz uslan
Yaşın kemal oldu ardına yaslan
Eskinin itleri olmuşlar aslan
Şimdi yallar nerde sen nerde kaldın


SİVAS

Zalım idin, soğuk idin, kış idin
Dağlarında gezdim yorgunum biraz
Çok ağladım, çok dolandım üşüdüm
Seni unutmadım dargınım biraz

Nerenden vuruldun nedir bu akan
Kızıldağ'dan coşmuş besbelli ki kan
Ateşlere düşsün bağrını yakan
Bir bulut başımda durgunum biraz

Al'İzzet-Veysel'i, Hüseyin Selim
Aşıkların vardı kimden bu zulüm
Başına hal geldi sağ olan kulun
Daha ne gelecek gerginim biraz

Ceylani topraktan kaynayıp çıkar
İnceden öz olur ırmağa akar
Filize fidana suyunu döker
Binleri büyütür gürgünüm biraz
  BABAMA

Gurbette hasretlik çökmüş üstüme
Gözlerim ağlıyor elim ağlıyor
Söylemem eşime yakın dostuma
Sözlerim ağlıyor dilim ağlıyor

Hallarımı bilen kullar sayılı
Dertleri sorarsan bir bir kayılı
Ayaklar nasırlı eller soyulu
Dizlerim ağlıyor belim ağlıyor

Memleketten haber veren bulunmaz
Dönmek istesen de sıran bulunmaz
Yaram göz göz oldu saran bulunmaz
Bezlerim ağlıyor zulüm ağlıyor

Özledim köydeki isli ocağı
Harmanda ekinde yazın sıcağı
Baharda navruzu börtü böceği
Yazlarım ağlıyor gülüm ağlıyor

Çağır küçük kızı saçını tara
Oğlanın dizleri hep yara bere
Gelip de bizleri görsen bir kere
Kızlarım ağlıyor oğlum ağlıyor

Ceylaniyim şimdi dokunur tele
Söyleyip türküsün savurur yele
Duyarsa sevdiğim çok selam ola
Sazlarım ağlıyor telim ağlıyor


GEL GECE GECE

Dün gece bir güzel gördüm düşümde
Savurmuş saçları gezer dolaşır
İncidir dişleri her gülüşünde
Gerçek mi yalan mı aklım karışır

Uyanıp kalkınca yanımda olsa
Düşüme değil de koynuma gelse
Biraz cilvelenip yüzüme gülse
Sevincim göklere arşa ulaşır

Gözüm yolda artık dedim bilesin
Düşüme de olsa gene gelesin
Ceylani'yi zaman gelip bulasın
Güzele sözünde durmak yaraşır


YOKLUK YOLU

Yaylamızın yolu cılgadır bizim
Yürürüz yürürüz uzar gideriz
Tek durak yerimiz gölgedir bizim
Yürürüz yürürüz tezer gideriz

Toprak dam tabanda yok bile hasır
Odundan gelenin elleri nasır
Böyle mi geçecek bu koca asır
Yürürüz yürürüz bezer gideriz

Erkenden uyun da erken uyanın
Azığı çok koyun yolda dayanın
İz geçer altından büyük kayanın
Yürürüz yürürüz ezer gideriz

Öğlende avratlar sağın davarı
Malların önüne dökün zavarı
Sütüme dökülen toprak duvarı
Yürürüz yürürüz süzer gideriz

Yayığa doldurup çıkarın yağı
Yerlere sağılır sütlerin çoğu
Tuluğun içinde yirminci çağı
Yürürüz yürürüz gezer gideriz

Dağlarım perişan dağlarım fakir
Kimimiz çobandır kimimiz okur
Bir ayak düzlükde öteki çukur
Yürürüz yürürüz kızar gideriz

Ceylanim dertlerim saymakla bitmez
Yaylanın yolları aklımdan gitmez
Toprak dam altında her adam yatmaz
Yürürüz yürürüz tozar gideriz


GİDİŞİME

Yine yol göründü benim serime
Alışmak da yorulmak da şart oldu
Sizler sürün sefasını yerime
Ulaşmak da sorulmak da dert oldu

Doyamadım toprağımda taşımda
Binbir çile türlü bela başımda
Jandarmalar karakollar peşimde
Gurbeteller garibana yurt oldu

Adalet gantarı sallıyor burda
Teslim mi köşeler canavar kurda
Yoksullar yurdunda çalışanlarda
Çakallar çukallar şimdi mert oldu

Sözümde yalan yok çarkımız bozuk
Türküye dökülür bağrımız ezik
Ceylanim ağlatma gene de yazık
Feleğin tokatı bize sert oldu


BİZİM ORA

Kafa bitli sırt hep açık
Saç kirini kil götürür
Dam delinmiş ahır uçuk
Bu nasıl bir hal götürür

Efendiler köyden gelir
Üçbeş gün yaylada kalır
Biraz bulgur yağdan alır
Bazısı da bal götürür

Dünya döner amma gitmez
Çekilen çileler bitmez
Satsan onbeş para etmez
Buğdayı da el götürür

Kaldık yalnız yalın ayak
Hava soğuk ateş kayak
Kötülüğe boyun eğek
Yazılanı kul götürür

Kızılırmak buzlu gene
Cana kıyıyor her sene
Biri ağlar yana yana
Birini de sel götürür

Düğün tezgah at koşulur
Aşılmaz dağlar aşılır
Yüksekten engin düşülür
Fakir olan dul götürür

Ceylani'yim nedir çilem
Gözüm yaşı olda silem
Sen de gitme ben de kalam
Ömürü de yel götürür


 

 

 



anasayfa l notalar l sözler l bağlama l hikayeler l gönül verenler
halk müziği l ozanlar l yazılar l kitaplık l konser-tv l linklerimiz l görüşleriniz

Herhangi bir konuda yazışmak için: turkuler@turkuler.com