ana sayfa
türkü sözleri
türkü notaları
türkü hikayeleri
gönül verenler
bağlama-nota
ozanlarımız
halk müziği
konser-tv
kitaplık
yazılar
sözlük
arşiv
linklerimiz
görüşleriniz
site içinde ara
tavsiye edin
muhabbet

Güncellemelerden haberdar olmak için
e-mail listemize üye olunuz. 

İsim: 
E-mail: 
            
 

   BİRİNCİ KONFERANS         

Bela BARTOK

   Sayın Bayanlar, Baylar,

Ankara Halkevi idaresi, musiki folkloru ve buna bağlı bazı mevzular etrafında size bazı konferanslar vermek üzere buraya davet edilmek şerefini bana bahşetti. Bu daveti büyük bir sevinçle kabul ettim; çünkü bu vesile ile evvela Türk ve Macar milletlerinin kültür yakınlığını teyit etmek, saniyen musiki folkloru vadisinde her iki milletin teşriki mesaisine yol açmak ümidini beslemekteyim. Bu iş birliği sadece iki millet için değil, aynı zamanda, beynelmilel bakımdan büyük bir ehemmiyeti haizdir. Çünkü gerek Türk, gerek Macar folklorunu teşkil eden malzeme görünüşte o kadar çok müşterek evsafa maliktirler ki, buna müteallik mes'elelerin halli ancak müşterek bir çalışma neticesinde kabil olabilir. Bu itibarla, bizi alakadar eden noktalar hakkında sizinle konuşmak fırsatını bana verdiğinden dolayı Halkevi İdaresine en hararetli teşekkürlerimi takdim ederim.

Bugünkü birinci konferansımda şimdiye kadarki çalışmalarımız ve bu çalışmaların Macar halk musikisi materyaline müteallik başlıca semeresi hakkında malumat vereceğim.

Folklorla biraz olsun meşgul olanlar, küçük memleketlerin, ve bilhassa siyaseten az çok tazyik altında kalmış bulunanlarının, kendi halk türkülerini büyük bir gayretle toplamaya koyulduklarını bilirler. Bu suretle bu memleketler, halk türkülerinde saklı bulunan defineleri muhafaza etmek suretiyle milli duyguyu kamçılamak, ve böylece tazyika karşı nev'an-ma bir muvazene tesis etmek istiyorlardı. Bu uğurda sarf edilen gayretlerin verimlerini mesela Lehlilerde, Çeklerde, Slovaklarda; daha sonraları, Fin ve Rutenlerin ilim noktasından bir örnek olabilecek kıymetteki müstesna koleksiyonlarında ve en yeni olarak da Bulgarlarda buluruz.

Macaristan'da da aynı gayretler sarf edilmiş ve edilmektedir. Geçen asır içinde faaliyette bulunmuş olan toplayıcılarımız maalesef ekseriya halk türkülerinin yalnız sözlerini yazmakla iktifa etmişlerdi. Bittabi bu usul çok hatalıdır; filhakika halk türkülerinde güfte ve beste gayri kabili inkisam bir vahdet teşkil ettikleri cihetle, bu kültür vesikalarının bu tarzda toplanması onların sakat bırakılmaları demek olur. Bereket versin ki daha vakit tamamen geçmeden son asrın başında bazı derleyiciler halk türkülerinin derlenmesi ve tetkikine büyük bir gayretle koyuldular; gerek güfte ve gerek besteyi tespit ettiler ve zamanımızın fonograf ve metronom gibi bütün vasıtalarını çalışmalarında istimal ettiler.

Macaristan'daki folklor çalışmalarının canlanması, başka memleketlerdeki aynı neviden hareketlerden iki noktada ayrılır:

I. Çok güç olan derleme işine iştirak eden yaratıcı musıkişinaslar, bu işi müşkülpesendane estetize ederek değil, bilakis tamamen ilmi noktalardan çalışmışlardır;

II. Folklor alakası sadece Macar halk türkülerine inhisar etmeyip, aynı zamanda komşu memleketlerinkine de müteveccih olmuştur.

Ne yazık ki harp ve harpten sonra husule gelmiş olan karışıklıklar bu mesainin devamını imkansız bırakmış olduğundan, ancak 1906'dan 1918'e kadar yani 12 senelik hakiki bir mesai devresi hesap etmek doğru olur. Bu on iki senenin gözle görülüp el ile tutulacak semeresi, yarıdan fazlası Macar, mütebakisi de Slovak, Ruten ve Romen olmak üzere yazı ve fonograf vasıtası ile sözleri de birlikte tesbit edilmiş binlerce türküdür. Asıl netice ise, -ki bu da bütün işin en mühim tarafıdır-, şimdiye kadar haberimizin bile olmadığı şeylerin böylece meydana çıkmış bulunmasıdır,

Bu keşiflerin en şayanı dikkatlerinden biri ''Çingene musikisi'' adı verilen musikiye aittir. Bu tarza kimse yabancı değildir. Başka bir yerde işitilmemiş olsa bile, çingene saz hey'etlerinin bol bol yer aldıkları Budapeşte radyo istasyonu programlarında bu musikiyi her zaman dinlemek kabildir. Liszt'in ''Macar rapsodileri'', Brahms'ın ''Macar dansları'', ve Sarasate'nin ''Çingene melodileri'' hep ''Çingene musikisi'' denilen musiki tarzının ilham etmiş olduğu eserleridir. ''Denilen'' tabirini bil'iltizam ve ısrarla kullanıyorum. Zira bu musiki yanlış olarak ''Çingene'' adını almıştır. Liszt dahi çingeneler ve musikilerine dair yazdığı eserde, bu musikinin yalnız çingenelerin kültürü mahsulü olduğunu söylemekle hata ediyor. Çünkü Çingene saz hey'etlerinin çaldıkları bu melodilerin ekseriyeti münevver sınıfa mensup Macar musiki severlerinin meydana getirdiği eserler olduğu bugün gayri kabili red bir keyfiyettir. Bunlar Macar musiki heveskarları tarafından teganni olunur; çingene saz heyetleri ise sadece çalarlar; zira herkesçe malum olduğu üzere çingene şef ve onun değneği altında icrayı ahenk edenler hiç bir zaman teganni etmezler. Fakat Macar musiki severleri de bu melodileri -hususi meclislere inhisar etmek şartı ile-, piyano, keman veya santur gibi herhangi bir sazla çalarlar. Aynı zamanda bir halk san'at musikisi olan bu musıkiyi para mukabilinde çalanlar ise çingene saz hey'etleridir. Çünkü para alarak çalgı çalmak eski zamanlarda Macar asilzadeleri için şerefsizlik sayılırdı. O vakitlerden beri devrin ve görüşlerin çok değişmiş olmasına rağmen Macar halk sanat musikisinin icrası her şeye rağmen gene çingenelere kaldı. Bu musiki için ''Macar halk san'at musikisinin çingeneler tarafından icrası'', veya kısaca ''Çingene konseri'' demek en doğru olur. Liszt'in ''Macar rapsodileri'' ve buna benzer eserlerle hu Macar halk san'at musikisi bütün dünyada tanınmış olduğu cihetle ''Macar halk musikisi'' denilince hemen daima, 'Çingene musikisi'' galat ismi verilen hu musiki anlaşılır.

Halbuki tetkiklerimizle şu neticeye vardık ki: Bu halk san'at musikisinden ayrı bir nevi halk musikisi vardır, ve bu musiki nevini köylülerimiz kullanmaktadırlar, Bu köylü musikisi gerek miktarca, gerekse estetik bakımdan ötekine kat kat faiktir. Bizim köylü musikimizin ekserisi, ifadede klasik sadeliği, ve şekildeki objektifliği dolayısı ile hiçbir veçhile bıkkınlık vermeyen binlerce melodiden terekküp eder. Bir musiki fikrinin en basit vasıtalarla, en dar sahada ve en mükemmel bir surette ifade edilişine örnek olarak bu Macar ve keza Slovak, Romen ve sair şark Avrupası memleketleri köylü melodileri zikredilebilir. Buna mukabil halk san'at türküleri ve bilhassa çingene tavrı, bidayette insanı teshir etmekle beraber, gittikçe bıkkınlık ve yorgunluk tevlit eden bir romantizm içinde yüzmektedirler.

Şu halde, san'at bakımından köylü türküleri halk san'at türkülerinden çok dahil kıymetlidirler, ve bu kıymet besteye olduğu kadar güfteye de şamildir.

Tetkiklerimizin başka ve daha ehemmiyetli bir neticesi de, mümeyyiz vasfı beş sesli bir dizi olan pek eski bir musiki üslubunu keşfetmemizdir. Bu melodiler gittikçe kaybolmakta ve yalnız pek ihtiyar adamlar tarafından teganni edilmektedir.

Şimdi size bu gamı çalacağım:
Sonra gramofonda size üç melodi dinleteceğim; bunların üçü de garbi Macaristan'dan derlenmiştir. Bir oyun havası olan üçüncü türküde aslında minör olan üçlü ve yedili, majör üçlü ve yediliye tahavvül etmiştir ki, bu garbi Macaristan'ın eski melodilerinin karakteristik bir noktasıdır.

Çalışmaya yeni başladığımız sıralarda bu pentatonik üslubun menşeinin Asyai ve şimal Türklerine ait olduğu hissi bizde hakim idi. Bunu teyid edecek bir delile ise henüz malik değildik. Bu deliller son on sene zarfında ve ''Çeremis'' melodileri suretinde meydana çıktılar. Çeremisler Volga kenarlarında, aşağı yukarı Macarların Tuna-Tisza mıntıkasına göçmelerinden evvel yaşadıkları yerlerde sakindirler. Çeremisler lisanlarında Macarca da olduğu gibi, 1000 veya 1500 senelik bir şimali Türk tesirleri ibraz ederler. Az zaman evvel bunlara ait bir kaç yüz halk türküsü neşredildi; bu melodilerde aynı pentatonik diziye, ve aynı ''inici'' melodi strüktürüne ait bir çok misalleri hayretle müşahede ettik, ki bunlar, bizim eski tarzdaki melodilerimizin vasfı barizleridir. Size iki misal dinleteceğim. Bunlardan biri bir Macar melodisi olup Erdel'de derlenmiş ve oranın malı olan bir türküdür:

Öteki de bir Çeremis melodisidir:
Çeremis melodileri variante'leri olan Macar melodilerinden maada, -Kazan civarına ait- şimal Türk melodilerinin variante'leri olan Macar melodileri de bulduk. Bundan az zaman önce de Mahmud Ragıb Kösemihal'in bu sene neşretmiş olduğu ''Türk halk musikisinin tonal hususiyetleri meselesi'' adlı kitabını aldım ve orada da cinsten bir kaç Türk melodisi buldum. Mukayese edilmesi için size evvela, Erdel'e ait bir Macar melodisi, sonra da, Mahmud R. Kösemihal'in kitabından bir Türk melodisi çalacağım.

Bütün bu cins musikilerin müşterek tek bir menbadan çıktığı bedihidir, ve görünüşe nazaran bu menba da eski bir şimal Türk musiki kültürü merkezidir; gerek biz Macarların, gerekse Çeremislerin dili ilmin tasnifine göre Fin-Ugor menşeine bağlanıyorsa da, ta 1000 sene evvelinden beri musikimiz ve lisanımızda ve hiç şüphesiz medeniyetin diğer sahalarında Türkleşmek hadiseleri o kadar çok vuku bulmuş ki, tabir caiz ise, Türklerin adeta yarım kardeşleri olmuşuz. Şunu da ilave edelim ki, bu Türkleşme, ehemmiyetli bir kan karışma hadisesi olmadan vuku bulmadığına göre, bizim soy olarak da Fin-Ugor'dan ziyade Türk'e yakın olmamız lazım gelir.

Türk milletine ait bu unsurların Macar milleti tarafından 1000 seneden fazla bir zaman muhafaza edilmiş olması hayrete değer. Bahusus bizler, bambaşka bir musiki kültürüne sahip olan Hind-Cermen kavimleri tarafından çevrilmiş küçücük bir ada olarak 1000 sene kalmış bulunuyoru. Gerçi arada Türk ırkına mensup Kumanlar gibi bazı akvam Macaristan'a girmişler ve bu hadiseler de bu musikinin yaşamasına yardım etmiştir. Fakat her şeye rağmen, eski musikimizin muhafaza edilmiş olmasına şaşmamak elden gelmez.

Memleketimizde bütün bunlardan başka bir de yepyeni musiki üslubunun mevcudiyetini tespit ettik. Bu gençliğin hasrı dikkat ettiği tarzdır. Melodilerinin ritmi keskin, inşa tarzı kısımlara ayrılmış, simetrik bir form, ilk fikrin tekrarile bir sonat lied formunu haizdir. Majör tonalite yanında sık sık doryen, miksolidyen, eoliyen ve frijyen makamları bulunur. Böyle olmakla beraber, bu yeni melodilerde dahi eski Türk pentatonismi, melodi hakkında gayet vazıh olarak yaşamaktadır. Bu nevi melodiler bundan ancak 70-80 sene evvel meydana gelmişlerdir; hatta bunlardan bir çoğu yirminci asra aittir. Demek ki bizde, ne vesaiti nakliyenin tekemmülü, ne gramofon, ne de medeniyetin diğer icapları yeni bir halk musikisinin inkişafına mani olamamıştır. Fakat bu yeni melodilerde biraz önce zikrettiğimiz kilise tonlarının sık sık bulunması calibi dikkattir. Bu türküler iş esnasında ve yürüyüşte söylenir, danslarda çalınır. Bu iki esas sınıftan başka melodi tipleri de şüphesiz varsa da, bunların izahına burada girişemeyeceğim. Yalnız şunu söyleyeyim ki bunlardan yabancı, garp, Hind-Cermen tesirleri görülmektedir. Size iki misal vereceğim:

Şimdi de gene çingenelere avdet ediyorum:

Hakiki çingene musikisi neden terekküp eder?
Çingeneler, menşei Hindistan olan bir göçebe kavimdirler veya idiler; lisanlarından anlaşıldığı üzere Macaristan'a on beşinci asırda geldiler. Zamanla, daha doğrusu son yüz sene zarfında bizdeki göçebe çingeneler iskan edildiler. Köylerimize yerleştiler, köy kenarlarında kendilerine küçük kulübeler inşa, ve lehimcilik, tuğlacılık gibi küçük san'atlarını icraya devam ettiler.

Fakat her Macar çingenesinin bir kemanla beraber dünyaya geldiğini zannedenler yanılırlar. Hayır; bu köylü çingenelerin ekserisi saz çalmazlar. Türkülerini çingene dilinde söylerlerse de bunların besteleri, o köyde öteden beri söylenen bestedir. Böylece, Macar köylerindeki çingeneler türkülerini Macar bestelerine, Romanya köylerindeki çingeneler de Roman havalarına uydurdular. Bunların arasında istisnai olarak, bulundukları yerlere ait olmayan melodilere de tesadüf olunursa da, bu türküler tamamen renksiz ve herhangi bir vasfı mümeyyizden mahrumdurlar. Bu melodilerle şehirlerdeki çingene gruplarının çaldıkları arasında hiç bir münasebet yoktur.

Çingeneler, musikici olarak ancak 18 inci asırdan beri bir rol oynamakta iseler de, kendi aralarında çalgıcılar gene azdır. Yapılan istatistiklere göre, Macar çingenelerinin ancak yüzde altısı musikicidir, ve bunlarda da ne üslup, ne de repertuar birliği vardır. Uzak köylerdeki çingene musikiciler, diğer köylü mızıkacıların çaldıkları tarzda. ve aynı şeyleri, yani köylü türkülerini. çalarlar. Kültür merkezlerine yaklaştıkça çingene tarzı da o nispetle değişir, (ve nihayet şehirlerde halk san'at türkülerinin serbest tarzlı konserlerde ''Çingene musikisi'' adıyla, meşhur hakimiyetini müşahede ederiz.) Böylece, bu nevi musiki san'atının karakterinin çingene nesline değil, bulundukları muhite izafe edilmesi icap elliği kendiliğinden zahir olur. Çünkü aksi takdirde köydeki çingenelerin de şehirdeki kardeşleri gibi aynı musiki san'atını icra etmeleri lazım gelirdi.

Bizim hakikaten güzel köylü musikimiz yakın zamanlara kadar münevverlerimiz tarafından, -çingeneler tarafından icra olunan az kıymetli- şehir musikisi lehine ihmal edile gelmişti. Bu hal ile, yakın zamanlara kadar Türkiye'de hakim olan musiki vaziyetleri arasında bir benzerlik bulmaktayım. Sizde de köylü musikisi münevverlerinizce, bütün zavahire nazaran menşei Arap olan şehir musikisi lehine ihmal edilmiş görünmektedir, bunun neticesi şudur ki, bu Türk-Arap şehir musikisi yabancı memleketlerde ''Türk musikisi'' diye bilinirdi ve hala böyle biliniyor. Bereket versin ki burada yapılan neşriyattan anladığıma göre şimdi vaziyet değişmiştir; burada da köy musikisi ile alakadar olunmaya başlanmıştır.

Ümid ve temenni ederim ki bu uğurda sarf ettiğimiz mesai bizde olduğu gibi ve hatla bizdekinden fazla umumi musiki kültürüne hizmet etsin. Bizde halk musikisi tetkikleri bilhassa san'at bakımından çok mühim bir noktayı daha meydana çıkarmıştır ki, o da, memleketimiz de ve komşu memleketler de köylü musikisinin tetkik edilmiş olması neticesinde, bu günkü san'at musikisinin vücud bulmasına büyük bir hamle temin etmiş o1masıdır.

Bu hamle olmasaydı muasır Macar san'at musikisi vücud bulmayacaktı demek istemiyorum. Köy musikisi zemin teşkil etmeseydi san'at musikimiz acaba ne karakterde olacaktı diye düşünmek beyhude bir şeydir. Şu muhakkaktır ki, Macaristan'ın yüksek san'at musikisi tarafımızdan keşfedilen köylü musikisiyle o derece bağlı ve birleşmiştir ki, bu günkü karakter, bu köylü musikisi olmadan tasavvur bile edilemez.

Eser veren musikicilerimiz köylü musikisi tetkikleriyle bizzat meşgul oldukları cihetle, bu musikinin tahrik kudreti daha büyük olmuştur. Musikiciler tetkikleri esnasında -bu sözümle köylerdeki derleme çalışmalarını kastediyorum- bu musiki ile çok yakından ve içten temasa geldiler; ve köylerin bu musikisini oralarda uzun zaman yaşamak suretiyle his ettiler. Köy musikisinin san'at musikisi üstündeki tesiri mevzuu bahs olunca, onu hissedebilmek için yaşamak şarl1 üzerinde ne kadar dursam azdır.

Macaristan'ın muasır yüksek san'at musikisi bu gün taşıdığı kendisine has damgayı şarki Macaristan'ın köylü musikisine borçludur. Yabancıların dikkatlerini üzerine çeken de işte bu hususiyettir. İzahatımın esas noktalarını bir defa daha hülasa etmeme müsaadenizi rica edeceğim; gördük ki:

I- Macaristan'da, - yabancı memleketlerde de az çok tanınmış bir güya ''Çingene musikisi'' mevcuttur. Buna tamamen hata olarak ''Çingene musikisi'' denilmiştir. Zira bu bir Macar halk san'at musikisinden, tabiri aharla, şehirlerdeki çingene gruplarının icra ettikleri, fakat yaratmadıkları, bir hakiki Macar musikisinden başka bir şey değildir.

Bizim köylerimizdeki çingenelerin de kendilerine ait bir çingene halk musikileri varsa da, bunların şehirlerde çalan çingene saz heyetlerinin repertuarları ile alakaları yoktur.

II- Macaristan'da, Macar halk san'at musikisinden tamimiyle ayrı ve son on seneler zarfında keşf ve izhar olunmuş çok eski zamanlarda hiç şüphesiz bir şimal Türk kültür menbaından çıkmış, keza bir hakiki Macar köylü musikisi mevcuttur.

III- Bu köylü musikisi, Macaristan'ın muasır yüksek san'at musikisinin doğuşunda kudretli bir muharrik olmuştur.

 

 

 

 

 

 



anasayfa l notalar l sözler l bağlama l hikayeler l gönül verenler
halk müziği l ozanlar l yazılar l kitaplık l konser-tv l linklerimiz l görüşleriniz

Herhangi bir konuda yazışmak için: turkuler@turkuler.com