| 
               
                  Çoğu kez güldürmek, güldürürken düşündürmek, yermek, övmek, 
              eğlenmek, dalga geçmek, gönderme yapmak v.b için yapılan Hiciv 
              Sanatı; Halk Kültüründe: Halk Şiiri Halk Türküleri, Fıkralar, 
              Bilmeceler, Tekerlemeler, Destanlar, Hikayeler, Atışmalar Günlük 
              konuşmalar,Şakalar gibi bir çok alanda sıkça kullanılmaktadır. 
               
              Halk Şiiri ve Türkülerde anlatım bazen çok açıktır,söylenmek 
              istenen açık ve net bir dille anlatılmıştır. 
               
              Eşeği saldım çayıra 
              Otlaya karnın doyura  
              Gördüğü işi hayıra 
              Yoranında avradını 
              Kazak Abdal 
               
              Telli sazdır bunun adı 
              Ne ayet dinler ne kadı 
              Bunu çalan anlar kendi 
              Şeytan bunun neresinde 
              Aşık Dertli 
               
              Çağımızın en büyük ozanlarından olan Aşık Veysel : 
               
              Raşit çoktur adın gibi 
              Hiçbir tat yok tadın gibi 
              Yontulmadık odun gibi 
              Uzatmışsın boy Raşit demiştir 
               
              Ruhsati ise : 
               
              Babanı katmam sayıya  
              Özün benzettim ayıya 
              Kendi eştiğin kuyuya  
              Düşesin Seyit Efendi diyebilmiştir. 
               
              Bu ve bunun gibi bir çok örnekte ; kendilerini küçük gören 
              ,aşağılayan kişilere Hiciv ile verilen cevaplarda bir yerme söz 
              konusudur. 
               
              Türk Halk Müziğinin Hiciv ustalarından Şemsi Yastıman;  
              “Türk’ü anlamak için Türkü dinlemek gerek” sözü ile bir cümleye 
              dört anlam sığdırabilme ustalığının yanı sıra “Meslekler 
              Destanı” nda ise saz çalıp türkü söylemesinin nedenlerini,hiçbir 
              meslekte dikiş tutturamamasını sayfalar süren destanında çalıp 
              söyleyerek hicvetmiştir. 
              (Destan dan Bir örnek) 
               
              Üfürükçü oldum önce kendim çıldırdım 
              Müezzin oldum cemaati yıldırdım 
              İmam oldum yanlış namaz kıldırdım 
              İşten el çektirdiler vaaz ile 
               
               
              Görüldüğü gibi bu örneklerde açık bir anlatım vardır. 
               
              Bazen da karşısındaki överken yerilmiş, cahil yerine 
              konulmuştur. Bilmediği farklı anlam taşıyan kelimeler 
              kullanılmıştır 
               
              Fahr-i alemsin ve lakin fa sı yok 
              Gevher-i kaansın ve lakin ra sı yok 
              Dilerim haktan bunu ruz-u şeb 
              Sana bir merkeb vere kim ba sı yok 
               
              Anlatılan kısaca şu: 
               
              Alemlerin efendisisin lakin – fa –sı olmayınca geriye” har 
              “kalıyor yani alemlerin eşeğisin deniliyor. 
              Mücevher kutususun değerlisin lakin- ra- sı olmayınca geriye gevh 
              yani” kene”kalıyor 
              İnsanların kanını emiyorsun 
              Dilerim bunu haktan gece gündüz (ruz-u şeb) 
              Merkeb in ba-sı olayınca geriye- merk –yani ölüm kalıyor. 
              Dilerim haktan tez zaman da ölesin denilmekte ve içersinde gizli 
              anlamlar bulunmaktadır. 
               
              Halk şiirinde Hicvin içersinde “Bilip de bilmemezlik den gelme” 
              veya “Olmazı oldurma “başlıkarıyla anlatılan türlere de sıkça 
              rastlanmaktadır.Bu zaman zaman tasavvuf-i konuları da içine 
              almıştır. 
               
              Büyük tasavvuf şairi Yunus Emre den birkaç örnek: 
               
              Bir sinek bir kartalı  
              Kaldırdı vurdu yere 
              Yalan değil gerçektir  
              Bende gördüm tozunu 
              ------------ 
               
              Balık kavağa çıkmış 
              Zift turşusun yemeğe 
              Leylek goduk doğurmuş 
              Baka şunun sözüne 
              ------- 
              Bir serçenin kanadın 
              Kırk kağnıya yüklediler 
              Kırk çift dahi çekemedi 
              Şöyle kaldı koşulu 
              ------- 
               
              Öküz taşın üstünde 
              Taşı balık götürür 
              Balığı götüren su 
              Bünyadın yelden kodu 
               
              ------------- 
               
              Yunus bir söz söyledi 
              Hiçbir söze benzemez 
              Cahiller kazamazlar 
              Hiç ilmin kuyusunu 
              ------------ 
               
              Kaygusuz Abdal da da bir çok örnek vardır bunlardan bazıları: 
               
               
              Kaplu kaplu bağalar kanatlanmış uçmağa 
              Kertenkele derilmiş diler kirim geçmeğe 
              Kelebek ok yay almış ava şikara çıkmış 
              Donuzları korkutur ayuları kaçmağa 
               
              --------------- 
               
              Ergenenin köprüsü susuzluktan bunalmış 
              Edirne minaresi eğilmiş su içmeğe 
               
              ---------- 
              Kaz destanından birkaç satır:  
               
              Bir kaz aldım ben karıdan 
              Boynu da uzun borudan 
              Kırk abdal kanın kurudan 
              Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz 
               
              Sekizimiz odun çeker 
              Dokuzumuz ateş yakar 
              Kaz kaldırmış başın bakar 
              Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz 
               
              Kaygusuz Abdal n’idelim 
              Ahd ile vefa güdelim 
              Kaldırıb postu gidelim 
              Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz 
               
               
              Bu destanın benzerini dedem avcı hikayesi olarak anlatır, 
              hikayenin arasında da destandan beyitler söylerdi. Bu destanda 
              olmayan fakat dedemlerin söylediği birkaç beyit vardır. Bir tanesi 
              şöyledir: 
               
              Altından ataş yaktı  
              Üstünden güneş yaktı 
              Kaz kaldırdı boynun baktı 
              Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz 
               
               
              Gelelim “Manda yuva yapmış söğüt dalına “türküsüne: 
               
              Türküler eleştirilmek istendiğinde sözleri anlamsız bulunduğunda 
              hep bu türkü dile dolanmıştır.eğer ki ; yöresel kültür, dil, 
              türkünün ne amaçla yapıldığı neyi anlattığı bilinmiş olsa 
              eleştirenler herhalde başlarını öne eğerdi:  
               
              Türkü Kastamonu’nun Tosya ilçesinden derlenmiştir. Bende 
              Kastamonuluyum. Çocukluğumdan beri duyduğum bildiğim şekli ile 
              yörede okunan sözleri şöyledir 
               
              Of-of------- 
              Manda yuva yapmış söğüt dalına –aman aman 
              Yavrusunu sinek kapmış gördün mü  
              Amanin yandım. 
              Amanin amanin amanin yandım 
              Tiridine tiridine tiridine bandım 
              Bedavamı sandın para vedim aldım 
              Of-of------- 
              Sabahlayin erken çifte giderken-aman aman 
              Öküzüm torbadan düştü gördün mü 
              Amanin yandım 
               
              Bağlantı 
               
              Of-of---- 
              Sabah ezanını okurken-aman aman 
              Müezzin minareden uçtu gördünmü 
              Amanin yandım 
               
              Bağlantı 
               
              (Bu türkü TRT repertuarına “ Aşağıdan geliyor Türkmen koyunu” 
              Kıtası ilavesi ile girmiştir. Bunun nedenleri ayrı bir konu 
              başlığıdır.) 
              Türküde anlatılmak istenilenin ne olduğunun anlaşılabilmesi için 
              hem türkünün çıkış nedeni hem de yöresel özelliklerinin bilinmesi 
              gerekmektedir. Yöre dili ve anlatımı yöresel kültür çok önemlidir. 
              Bizce çok bilinen bir kelime yörede farklı anlamlarda 
              kullanılabilmektedir. Örneğin :”Handan” Hoş neşeli, güler yüzlü 
              anlamında bir bayan ismi olarak bilinmesine rağmen ,handan yörede 
              aşağılayıcı küfür niteliğinde bir sözdür. Mayıs bir ay adı 
              olmasına rağmen yörede taze tezek için kullanılır.V.b 
              Türkünün hikayesine gelince: 
              Dönemin beyi tarafından halk ozanlarının yönetim aleyhine söz 
              söylemeleri yasaklanmıştır. Bu yasağın yanı sıra saz çalıp türkü 
              söyleyen ozan a bir eğlencede kendilerine türkü çalması emrivakisi 
              yapılmış,bir kenara da önüne kuru ekmeklerden oluşan yemek 
              konmuştur. Bu ortam da bu türkü nün çıktığı söylenmektedir. 
               
              Ozan da kendisine yapılan bu haksızlığı onlarla dalga geçerek dile 
              getirmiştir. 
              Şöyle ki: 
              Tosya bilindiği gibi pirinci ile ünlüdür.çeltik tarlalarının 
              sürülmesinde kullanılan Manda yazın sıcağında göletlere yatarak az 
              kıllı olan derisini hem serinletmek hem sineklerden korumak 
              amacıyla çamura bular. Bunun içinde göletlerin ve çeltik 
              tarlalarının kenarlarında bulunan ve dalları da suyun içine kadar 
              uzanan salkım söğütlerin dalları üzerine ,gölgesine yatar .İşte 
              mandanın söğüt dalına yuva yapması budur. Yavrusunu Sinek Kapması 
              da yavrunun sinek tarafından ısırılmasıdır.çünkü yörede kapmak 
              sözü ısırmak anlamındadır. "Köpek kapar" gibi.  
              Ayrıca “cız tutmak” diye bir deyim vardır. Bir tür sineğin 
              hayvanların kuyruk altlarına girip ısırması ile oluşan ve hayvanı 
              delirten oradan oraya sıçratan bir olaydır. 
              Ardından “gördünmü” sözcüğü ile türküye devam edip akıl almaz 
              olayların olduğunu vurgulayıp alay etmektedir. 
               
              İkinci kıtadaki “Öküzün torbadan düşmesi ise:Öküzlerin hem 
              yemlenmesi , ekine zarar vermemesi hemde zaman kazanmak için 
              boyunlarına takılan yem torbasının öküzün boynundan çıması ve 
              öküzün yemeden içmeden kesilmesi anlamını taşır. 
              Üçüncü kıtadaki müezzinin minareden uçması da erenlere karışması 
              ermesi anlamındadır. 
              Bağlantı bölümünde de tirit yemeğini emeği karşılığı hak ettiğini 
              anlatıyor. Tirit: kuru ekmekleri sıcak su ile ıslatılarak yapılan 
              bir yöre yemeğidir.durumu iyi olanlar et suyu soğan ve kıymada 
              ilave edebilirler. 
              Türkü baştan sona içinde doğruları anlatan fakat ilk bakışta 
              anlamsız gibi görünen  
              Bir ifade taşımaktadır. Ozanın ince zekası hiciv sanatının çok 
              güzel bir örneğini sunmuştur. Özellikle farklı anlam taşıyan 
              kelimeler seçilmiş ;kendine yapılan haksızlığa onlarla alay ederek 
              “eylenerek” dalga geçerek cevap verilmiştir. 
              Ayrıca Türkü melodik açıdan da çok zengindir. Hoş ritmik bir 
              yapısı vardır .Bu nedenle üç kuşak Halk Müziği sanatçıları 
              tarafından Repertuarlarına alınmışlar ve kasetlere 
              okumuşlardır. Zehra Bilir, Belkıs Akkale ve Kubat bu sanatçılara 
              örnektir. 
               
              Türküler Dolusu Sevgiyle Dostlukla  
               
              
              
               
              Not:   
              Bu yazı "yöresel anlatım içersinde Hiciv sanatının uygulanması ve 
              Manda yuva yapmış Söğüt dalına gerçeği" başlığı altında Müzikte 
              Temsil & Müziksel Temsil 6-7-8 ekim 2005 İstanbul Uluslararası 
              Sempozyumunda tarafımdan bildiri olarak sunulmuştur. 
              
              
               
              
              
               
              *İ.T.Ü. Türk Musikisi Devlet 
              Konservatuarı Sanatçı Öğretim Görevlisi 
   |