ana sayfa
türkü sözleri
türkü notaları
türkü hikayeleri
gönül verenler
bağlama-nota
ozanlarımız
halk müziği
konser-tv
kitaplık
yazılar
sözlük
arşiv
linklerimiz
görüşleriniz
site içinde ara

Güncellemelerden haberdar olmak için
e-mail listemize üye olunuz. 

İsim: 
E-mail: 
            
 


    
İSLÂHİYE İLÇESİ DÜĞÜN ADETLERİ ÇERÇEVESİNDE HALK MÜZİĞİ**

Savaş EKİCİ*
 

    Gaziantep, halk kültürü alanında çalışan birçok derlemci ve araştırmacıya geniş bir çalışma alanı olmuştur. Halk kültürü konusundaki bu çalışmaların büyük bir çoğunluğu Gaziantep’in merkezinde, Kilis, Nizip ve Oğuzeli ilçelerinde yapılmıştır. Gaziantep’in özellikle batısında bulunan İslâhiye, Nurdağı ilçe ve köylerinden oluşan bölge ise, yapılan bu araştırma ve derlemelerden yeterince nasibini alamamıştır. Yapılan bu araştırma ve derleme çalışmaları sonucu Gaziantep’e ait toplam 112 adet türkü ve halk ezgisi repertuara geçmiştir. Bunlardan dört tanesi Kültür Bakanlığı, Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanmış diğer 108 adedi ise T.R.T Repertuarında bulunmaktadır. Yayınlanan 112 adet halk ezgisinden sadece bir uzun hava İslâhiye yöresine aittir.

Bu düşünce ve tespitlerden yola çıkarak 17–24 Temmuz 1994 tarihleri arasında İslâhiye ilçe ve köylerinde evlenme ve düğün adetleri, halk müziği ve oyunları konusunda alan araştırması ve derleme çalışmaları yaptık.

Adını 1868 yılında Adana Valisi Derviş Paşa, huzuru sağlamak için Fırka-i İslâhiye Osmaniye ordusu ile birlikte yöreye gelerek aşiretlere tapu dağıtmış ve burada oturmalarını sağlamıştır. İlçenin adı da Derviş Paşa ile birlikte gelen ordunun adından dolayı İslâhiye olarak kalmıştır. Lalahiye Ovası dışında oldukça dağlık bir alana sahiptir. Köylerinin bir kısmını dağ köyleri, bir kısmını ise ova köyleri oluşturmaktadır. Dağ köylerinin büyük bir çoğunluğu geçimlerini hayvancılıkla sağlarken daha sonraları bunun yerini yavaş yavaş bağcılık almaya başlamıştır. Ova köyleri ise geçimlerini daha çok çiftçilik yaparak sağlamaktadır. Bunlardan başka ilçe merkezinde “Aydınlı Aşireti” çadır ve yayla hayatı yaşayarak hayvancılık ile uğraşmaktadır.

Düğün adetlerine geçmeden önce İslâhiye’deki evlenme adetlerinden biraz söz etmek istiyoruz. Bölgede evlenmeler çoğunlukla görücü usulü ile yapılmaktadır. Evlenecek gençlerin düğün gününe kadar birbirlerini görmeleri kesinlikle yasak ve ayıp karşılanmaktadır. Kız ile oğlanın düşünce görüşleri alınmadan kızın ve oğlanın ailelerinin olumlu görmeleri halinde evlilik yapılmaktadır. Nadir de olsa eskiden beşik kertme usulü evliliklerin de yapıldığı tespitlerimiz arasındadır.

Bunun dışında bugün görülmeyen ve çok eskiden özellikle dağ köylerinde din ile ilgileri olmayan, daha çok eşkıyalık gibi olaylara adları karışan ve kendilerine mürit denilen kişiler bulunmakta ve bu müritlere uyan kişilere ise ihvan denilmekteymiş. Müritlerin bir ihvanın kızını hiçbir kimseye sormadan diğer bir ihvanın oğluna götürerek nikâh yaptırdığı ve bu tür evliliklerin de olduğu Hasan lök köyündeki tespitlerimiz arasındadır.

Bölgedeki düğünler çoğunlukla köylünün işinin bittiği veya az olduğu sonbahar aylarında yapılmaktadır. Köylerdeki evlenme çağı eskiden 24–25 iken daha sonraları bu yaş 15–20 arasına düşmüştür. Oğlu evlenme çağına gelen anne ve baba kendi ailelerine uygun kız aramaya başlamaktadırlar. Eskiden daha çok akrabadan olmasına önem verilen kız seçimi daha sonra bu önemini kaybetmeye başlamıştır.

Daha önceleri Bulgaristan’da yaşarken 1940’lı yıllarda Türkiye’ye gelen ve yerleşen Kırıkçalı köylüleri de eskiden “Akraba evliliğinde almak var, onmak yok.” düşüncesinde iken daha sonraları bu düşüncelerinden vazgeçip, akrabalardan kız alıp vermeye başlamışlardır.

Anne ve baba tarafından aileye uygun görülen kıza karar verildikten sonra aracı seçilen bir kadın veya kadınlar giderek konuyu açmaktadırlar. Kızın ailesinin düşünceleri olumsuz ise konu kapatılmaktadır, olumlu ise daha sonraki günlerde erkekler istemeye gitmektedirler. Bazı köylerdeki tespitlerimizde kız isteme konusu duyurulduktan sonra oğlan evi, yemeklerde kullanılmak üzere bir paket tuz almaktadır. Bu tuz bitinceye kadar herhangi bir uğursuzluk, aksilik çıkarsa kızın uğursuz geldiğine inanılarak istemekten vazgeçilmektedir. Oğlan evinde olumlu işler olursa kızın uğurlu geldiğine inanılmaktadır. Kızın istenmesi, uğurlu ve kutsal olduğu için Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece erkekler tarafından yapılmaktadır. İstemeye genellikle oğlanın yakın akrabaları ve köyün ileri gelen hatırı kırılmayacak yaşlıları gitmektedir. Ayrıca kız evi de kendi akrabalarını çağırarak bir meclis oluşturmaktadır. Olumlu cevabın arkasından tatlı yemek ve şerbet içmek adettendir. Daha sonra oğlan evi tarafından özel olarak getirilen hayvan kesilerek yenilmektedir. Kız isteme olayına Kabaklar Köyü’nde “Sakala varmak”, Sakala gitmek” denilmektedir. Yemek yenilirken, başlık ve kalan da, giden meclis tarafından konuşulmakta ve karara bağlanmaktadır. Alınan başlık parası kıza çeyiz olarak harcanabildiği gibi bunun tam terside olabilmektedir. Başlık haricinde, dayı yolu veya amca yolu adı altında “Halat”diye de bilinen, dayıdan veya amcadan birine yol kesilmektedir. Bu yol kesme para verme şeklinde olmaktadır. Kızın dayısı ya da amcası parayı alıp almamakta serbesttir. Fakat maddi durumu iyi değil ise, bu parayı alıp gelin olacak kıza hediye veya eşya almaktadır.

Eskiden kız istemeden bir zaman sonra çok nadirde olda nişanın yapıldığı tespitlerimiz arasındadır. Nişan töreni oğlan evi isterse ve maddi durumu iyi ise düğün gibi çalgılı bir şekilde yapılmaktadır. Kabaklar köyünde nişan törenine “Dünür çağırma” yüzük takmaya ise; “Asri” denilmektedir. İsteme ile düğün arasına bayram rastlarsa geline “Bayramcalık”adı altında giyecek türü eşyalar götürülmektedir.

Oğlan ve kız evi hazırlıklarını tamamladıktan sonra, düğünden 20 gün önce başlık parasını vermekte ve kalanı hazırlanmaktadır. İsteme ile düğün arasında bazen 6-7 yıl gibi uzun zamanlarda, geçebilmektedir. Düğün başlamadan üç gün önce oğlan ve kız tarafı yakın köy ve akrabalarını düğüne davet etmektedir. Bu davet, çorap, mendil, gömlek, havlu gibi hediyeler gönderilerek yapılmaktadır. Yörede bu davete ve çağırma işlemine “Okuntu” denilmektedir. Hediye gönderilecek kişiler ve hediyeler liste yapılmakta ve yakın akrabaya gönderilecek hediyeler daha özenle seçilmektedir. Düğünlerde iyi oynayan kişilere ayrıca mendil ve ayakkabı gibi hediyeler gönderilerek özel olarak davet edilmektedir.

Kırıkçalı Köyü’nde ise düğüne davet, büyük nimet ve baş tacı olduğu için özel olarak pişirilen ekmekler ile yapılmaktadır. Ekmeğin her diliminin üzerine bir süs yapılmakta ve her dilim bir eve gönderilmektedir.

Düğünün yapıldığı eve belli olması için oğlanın kirvesi, dayısı veya amcası küçükbaş bir hayvan kestikten sonra bayrak dikmektedir. Bu bayrak günümüzde Türk bayrağı olduğu gibi, eskilerden Hasanlök Köyü’nde kırmızı ve beyaz bezden, Kayabaşı Köyü’nde ise kırmızı, yeşil ve mavi renklerden oluşan sembolik bir bayrak dikildiği tespitlerimiz arasındadır. Bayrağın asıldığı direğin başına, soğan, elma, zeytin dalı ve çiçek asılmakta; daha sonra da bu süslere ateş edilerek vurmaya çalışılmaktadır.

Düğünün başladığı gün, et haşlama, pilav, nohut ekşisi, fasulye, ayran çorbası, dolma, sarma, dövme çorbası, patates ve göçmen köylerinde ise fırın pideleri, börekler, kabak yemeği, keşkek, sütlaç gibi düğün yemekleri pişirilmektedir.

Düğünler eskiden Salı günü başlayıp Perşembe günü akşamı biterken günümüzde Cuma günü başlayıp Pazar günü akşamı bitmektedir. Kına gecesi ise genellikle Çarşambayı, Perşembeye bağlayan gece yapılmaktadır. Kızın iki eline, damadın şahadet parmağına kınanın yakıldığı geceye kaynana katılır ise, ömrünün az olacağına inanılmaktadır.

Gelin, dağ ve ova köylerinde Perşembe günü at ile gelmekte iken Kırıkçalı Köyü’nde eskiden beri öküz ve at arabası ile getirilmektedir. Gelinin at ile getirildiği köylerde atın kuyruğundan kıl çekmek, üzengisine taş atmak uğursuzluk sayılmaktadır. Bu nedenle gelin getirilirken bir kişi atın kuyruğundan, iki kişide üzengilerinden tutmaktadır. Gelin köy içerisinden getirilir ise aynı yoldan ikinci defa geçirilmemeye ve çıktığı sokaktan girmemeye dikkat edilmektedir. Gelin ineceği zaman yemek pişirilen kepçe düşmanlar çatlasın diye atın tırnağına vurularak kırılmaktadır. Bereket için bir tabağa kuru üzüm, arpa, buğday, şeker, bozuk para koyulup serpilmektedir.

Gelinin attan inmesi için kayınpeder geline, “İnmelik” adı altında bir hediye vermek zorundadır. Bu büyük baş hayvan, arazi, bağ veya bahçe olabilmektedir. İnmelik karşılığı gelinden sembolik bir ücret alınmaktadır. Bu verilen inmelik, hediyeden daha çok satma-satın alma gibi algılanmaktadır. Herhangi bir ayrılma söz konusu olduğunda verilen inmelik, paylaşılmadan veya geri alınmadan gelinin olmaktadır. Gelin evin kapısından içeri girerken, damadın annesi ve babası, eşikte ellerini çatı gibi yukarıda birleştirerek gelini ellerinin altından geçirmektedirler. Bazı köylerde ise, anne ve baba Kuran-ı Kerim tutmakta ve gelin Kuran’ın altından geçirilmektedir. Buradaki inanış gelin olanın anne ve babasına saygılı olsun, dinine bağlı kalsın anlamını taşımaktadır. İmam nikâhı genellikle gelinin geldiği gün akşam namazından sonra yapılmaktadır.

Düğün başlamadan 5–10 gün önce yörede çoğunlukla abdal ve aşiret denilen çalgıcılar ile düğün için söz kesilmekte ve başka bir düğüne gitmemeleri için bahşişleri verilerek davulları alınmaktadır. İyi çalgıcıları düğüne getirmek için başında bulunan kişiye, davul ve takım elbise gibi hediyelerin de verildiği görülmektedir. Bu hediyeyi maddi durumu iyi olan düğün sahipleri vermektedir. Çalgıcılar önceleri Sulu Mağara Köyü’nde otururken, daha sonraları İslâhiye’nin Pınarbaşı Mahallesi’ne yerleşmişlerdir. Bölgedeki düğünlerde davul ve zurna yaygın bir şekilde çalınmaktadır. Fakat eskiden bağlama ve yörede kemençe olarak bilinen kemanın da, gurbet denilen çadırda yaşayan vatandaşlar tarafından çalındığını tespit ettik. Düğünlere iki davulcu ve iki zurnacı beraber gitmektedir. Bu sayı düğün sahibinin maddi durumuna göre artmaktadır. Kayabaşı Köyü’ndeki bir düğünde 45 tane çalgıcının 5 gün çaldığı edindiğimiz bilgiler arasındadır. Abdallar geçimlerini genellikle bölgede yapılan düğünlerden sağlamaktadırlar. Düğünlerde çalgıcıların aldığı ücrete “Şaba” veya “Şabaş” denilmektedir. Günümüzde Şabaş’ın çok yüksek miktarlara ulaşması nedeni ile çalgıcılar ile düğün sahibi ücret konusunda anlaşma da yapabilmektedirler. Ücret konusunda anlaşma yapılır ise, Şabaş düğün sahibine kalmaktadır. Şabaş gelinin geleceği gün öğlen yemeğinden sonra yapılmaktadır. Düğüne gelen ne kadar davetli, misafir var ise toplanmakta ve davulcu Şabaşı toplamaktadır. Şabaş para olabileceği gibi, eşya ve küçükbaş hayvan da olabilmektedir. Verilen hediye ve paralar düğün sahibi tarafından not edilmekte kendiside onların düğünlerinde o düzeyde bir hediye vermektedir. Şabaş, davetlilerin en ileri ve en itibarlı kişisinden toplanarak başlar ve onun verdiği paradan fazla verilmesi, saygısızlık ve hakaret sayılmaktadır. Düğüne gelen çalgıcılar, geldiklerini belli etmek için yüksek bir yere çıkarak fasıl çalmaktadırlar. Bir süre sonra ise düğün alanına inmektedirler.

Yörede kadın ve erkek beraber oynamaktadır. Fakat bazı köylerde kadınlar bir yerde erkekler bir yerde, bazı köylerde ise erkeklerle beraber oynayan kadınların yaşlı ve evli olması gerekmektedir. Halay çekme yerine hala çekme denilmektedir. Halay çekilirken, kırık havalar çalınmakta fakat orda zurnalardan birisi karara sesinde dem tutarken, diğerinin yol göstermesi ile (açış yapması)bölgede yaygın olarak bilinen uzun havalar da çalınıp söylenmektedir. Halay çekilirken ezgilerin belirli bir sırası yoktur. Oyun oynanırken Üç Ayak, Ağır Halay(hava), Kaba, Dağ Kabası, Adana Kabası, Ayşe, Arabî, Şirvani, Pekmez, Düz Hava gibi ezgiler çalınmaktadır.

Bölgede söylenen türkülerin büyük bir çoğunluğu Uzun hava şeklinde söylenmektedir. Söylenen bu türkülerde Barak kültürünün veya Barak ağzı söyleyiş şeklinin hâkim olduğunu gördük. Söylenen bu türkülerin büyük bir çoğunluğu Barak bölgesinde söylenen uzun havalardır. Derlediğimiz türkülerden bazıları; Garip, Ezogelin, Dönegelin, Kerem, Deveci, Ceren(Dağlı havası),Karacaoğlan’ın türküleri, Köroğlu’nun türküleri ve kına türküleri tespitlerimiz arasındadır. Derlediğimiz bu kına türkülerinden “Zalim Ana” adlı türküyü daha önce Kültür Bakanlığı, HAGEM tarafından düzenlenen Kayseri ve Karaman ili alan araştırmasında da derlemiştik. Bu türkünün buraya nasıl geldiği konusunda detaylı bir bilgi edinemedik.1989 Eylül ayında HAGEM tarafından düzenlenen Gaziantep İli alan araştırması sırasında Barak bölgesindeki Kefrik Köyü’nden derlediğimiz, “Salınarak Çıktı Ceren Elinden” adlı kına türküsünün ritim ve melodi yönünden farklı olarak İslâhiye’de de söylendiği tespitlerimiz arasındadır.

Yörede Ayşe adı ile bilinen ve uzun hava olarak söylenen türkünün oyununda ne anlatıldığını sorduğumuzda, bu oyunun hikâyesini Kozder Köyü’ndeki kaynak kişimiz şöyle anlattı; “Bu olayda, Ahmet Bey ismindeki aşiret reisi kendi mahiyetinde bulunan bir köydeki düğüne misafir olur. Ahmet Bey hiç tanımadığı fakat düğünde kimin kızı olduğunu öğrendiği, çok güzel bir kızın halay çektiğini görür ve güzelliğinden dolayı aşık olur. Fakat törelerinde evlenebilmesi için kızın babasının razı olması gerekmektedir. Kızın babası ise razı olmaz. Ahmet Bey bu kızla evlenebilmek için aşiretin ileri gelenlerini aracı koyarak iknaya çalışır. Nihayet iki sürü koyun, iki sandık dolusu altın ve daha birçok değerli eşyaları başlık vermek sureti ile kızın babasını razı eder. Düğünün son günü gelinin ölmesi üzerine murada eremezler.” Çok uzun süre önce yaşanılan bu olay anlatılmakta ve oyunun arasında uzun hava olarak şu türkü söylenmektedir:

Ben gidersem de beni arama
Zülüflerini de tel tel edip tarama
Melham olsan da sürmem seni yarama
Göğünün yok idi de niye beni ataşına yandırdın

Sabah erkenden de aynaya bakma
Zülüflerini tel tel edip gerdana dökme
Geyinip kuşanıp ciğerim yakma
Göğünün yokudu da niçin beni ataşına yandırdın

İslahiye konumuz açısından oldukça renkli yapıya sahiptir. Bu farklılıkları dağ köyleri ile ova köyleri ve bu köyler ile göçmen köyleri arasında tespit ettik.Bu bizim kültürümüzün doğal bir zenginliğidir.Fakat araştırma ve derleme çalışmalarımız sırasında aracımız ile zor çıktığımız bir köyde “Caz takımı” denilen ve Org,bateri gibi çalgılar ile düğün yapıldığı tespitlerimiz arasındadır.Dilediğimiz oldukça zengin olan halk kültürümüzün yozlaşmadan korunabilmesi ve kaybolmadan korunabilmesi ve kaybolmadan belgelenmesidir.

YAZILI KAYNAKLAR

1.DUYGULU, Melih; “Gaziantep’te Halk Müziği Derlemeleri”, Yöre Dergisi, C.1,S.5, s.16, Gaziantep,1991.
2.EKİCİ, Savaş: “Gaziantep Barak Müziği Üzerine Bir Araştırma”,Milli Folklor Dergisi, C.2.S.9.s.43 Ankara,1991.
3.Gaziantep’in İslâhiye ilçesi ve köylerinde yapılan derleme ve araştırma çalışmaları ses bantları.
4.Gaziantep İl Yıllığı,İstanbul,1991.

*) Gaziantep Üniversitesi, Türk Müziği Devlet Konservatuarı, Sanatçı Öğretim Elemanı.
**) Bu çalışma örnek nota ve fotoğraflarla birlikte; “I. Türk Halk Kültürü Araştırma Sonuçları Sempozyumu Bildirileri II, Kültür Bakanlığı Yayınları:1800, Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları:227, Seminer Kongre Bildiriler Dizisi:46, s.68, Ankara, 1996.” Eserde yayınlanmıştır.

 

 

 



anasayfa l notalar l sözler l bağlama l hikayeler l gönül verenler
halk müziği l ozanlar l yazılar l kitaplık l konser-tv l linklerimiz l görüşleriniz

Herhangi bir konuda yazışmak için: turkuler@turkuler.com