ana sayfa
türkü sözleri
türkü notaları
türkü hikayeleri
gönül verenler
bağlama-nota
ozanlarımız
halk müziği
konser-tv
kitaplık
yazılar
sözlük
arşiv
linklerimiz
görüşleriniz
site içinde ara

Güncellemelerden haberdar olmak için
e-mail listemize üye olunuz. 

İsim: 
E-mail: 
            
 

                   B  C  Ç  D  E  F  G  H  I-İ  K  L  M  N  O-Ö  P  R  S  Ş  T  U-Ü  V  Y  Z

T

Tağ: Kavun, karpuz gibi bitkilerin gövdeleri ve yerde kayılan kolları, dalları­.
Taharetsiz: Temizlenmemiş, pis.
Tahayyüm: Acıma, rahmet kılma.
Tahayyür: Hayale getirme, hayalde canlandırma.
Tahça: Duvar rafı, duvara çakılmış kapaksız küçük dolap.
Tahir: Temiz.
Taht-ınan: Taht ile, tahtla.
Talak: Boşama.
Talan: Yağma.
Talanmak: Yağmalamak, yağma edilmek.
Talip: İstekli.
Talip: İsteyen, istekli, öğrenci, bağlı olan.
Tam taşı: İşaret taşı.
Tama: Hırsla isteme, aç gözlü.
Tamaşa: Temaşa, seyretme, hoşlanarak bakma.
Tamu: Cehennem.
Tamu: Cehennem.
Tan etmek: Hoş görmemek, kötülemek, yermek, ayıplamak.
Tan: Güneş doğmadan önceki alaca karanlık.
Tana: Susuzluktan yanmak.
Tanış: Tanıdık kimse, bildik.
Tanışak: Tanışalım.
Tan-yıldızı: Gün doğmadan önce doğu gözeriminde görülen parlak yıldız, Çoban yıldızı. Kervanyıldızı, Çulpan, Venüs.

Tapşırırsa: Söylerse, bildirirse.
Tapşırmak: 1. lsmarlamak. 2.Emanet etmek. 3. Söylemek, ad söylemek.
Tarayı tarayı: Taraya taraya.
Tarhun: Yenilebilen ve hekimlikte kullanılan güzel kokulu bir bitki; tuzla otu. 
Tariflemek: Tanımlamak.
Tarikat: Yol manevi yol, usul, tarz.
Tarlan: Doğan. Sarıya çalgın renkli, iri pençeli doğan.
Tartılım: Tartılayım.
Tay: Denk eş.
Taya: Dadı, süt anası.
Tecdid: Yenileme, yeniden yapma.
Tecella: Tur Dağı'nda Tanrı'nın Musa'ya görünüşü.
Teferrüc: Fikretmek, düşünmek, fikri harekete getirmek.
Tehi dest: Eliboş, züğürt.
Tek: Gibi.
Tekebbür: Kibirlenmek. Kendini büyük görmek.
Tekebbürlük: Kibirlenme, büyüklük taslama.
Tekin: Gibi.
Telef olmak: Yok olmak, ölmek.
Telli durna: Turna, telli turna.
Telli: 1 .Kadın adı olarak, 2. Sorguçlu kimi kuş türleri için kullanılır.
Temaşa: Gezme, bakıp seyretme.
Temenna: Eli alnına götürerek selamlama işareti yapma.
Tene: Tane.
Ter: Yeni, taze.
Tercüman: Kurbanlık koyun.
Terezi: Terazi.
Terkini: Belli bir saatte ve yerde buluşma için sözleşme.
Terlan yiyenni: Terlan yiyenli. Doğandan daha yırtıcı avcı kuş.
Terlan-terlen: Sarıya çalgın renkli, iri pençeli doğan.
Terliyip: Terlemiş.
Tevekkül: İşi Allah'a bırakıp kadere razı olma.
Tevür tevür: Biçim biçim, her halinle.
Tezbahar: 1. İlkbahar. 2. Erken gelen bahar.
Teze: Taze, yeni.
Tezelenmek: Yenilenmek.
Tezelenmek: Yenilenmek.
Tezkin: Teşbih etmek, benzetmek.
Tezze: Taze, yeni.
Tezzele: Tazele, yenile.
Tıfıl: Küçük çocuk.
Tığ-ı müjgan: Sevgilinin kaşları ve kirpikleri.
Tırıntaz: 1. Tirendaz ''tir-endaz'', ok atıcı. 2. Uyumlu giyinmeyi huy edinmiş kimse. 3. Çok temiz kimse.

Timar: Sağaltma, iyileştirme.
Tir I: Benzer, denk eş.
Tir II: Ok.
Tomur olmak: Tomurmak, tomurcuklanmak, kabarmak.
Tomur salmak: Tomur sürmek, tomurcuklanmak, filizlenmek.
Tomur: Kabartı, ağaç ve asmalardaki filiz kabartıları.
Tor: 1. Ağ, tuzak, kapan. 2. Acemi, toy, bir işi yapmakta becerisi olmayan.
Tora ilişmek: Ağa takılmak, tuzağa düşmek.
Tora salmak: Tuzağa düşürmek.
Tovuz: Tavus kuşu.
Toy I: Şölen, düğün.
Toy II: Toy kuşu, iri ya da orta boylu, tüyleri kızıl ve esmer benekli bir av kuşu. Toygun: Ak ve çakır renkli doğan.

Toy tamaşa: Eğlence, düğün dernek.
Toylak: Toy Kuşu.
Toylu tamaşalı: Eğlenceli, düğün dernekli.
Tozarmak: Toz kalkmak.
Tozmak: Gezmek, salınarak dolaşmak.
Tozumak: Tozarmak, tozu kalkmak.
Tozuyan: Tozaran.
Töhmet: Karaçalma, suçlama.
Tökmek: Dökmek.
Töküp: Dökmüş.
Tuba: Cennette bulunan ve kökü göklerde, dalları aşağıda olan ağaç.
Tuğ: Başlangıçta Türklerce kutsal sayılan ve kutas-kotas adı verilen Tibet öküzünün, sonraları atın kuyruk kıllarından yapılan sembol, hükümdarın verdiği saygınlık belirten sorguç.

Tuğu terlen [terlan-tarlan]: Başında uzun tüyleri olan, sarıya çalgın renkli, iri pençeli avcı kuş; tuğlu doğan.

Tumaşa: Temaşa, seyretme.
Tun: 1.Köşe, bucak; gizli yer. 2.Yön, semt.
Tundan tuna atmak: Diyardan diyara sürüp dolaştırınak, bahtsızlığa uğratmak.
Tundan tuna: Uzak yerlere, felaketten felakete.
Tur Dağı: 1.Bir dağ adı. 2.Dinsel inanca göre Tanrı'nın Musa'ya yüzünü yansıttığı dağ.
Turab: Türap, toprak.
Turabınnan: Türabından, toprağından.
Turan: Eski İranlılar tarafından Türk ülkesine verilen ad; Orta Asya.
Turap: Toprak.
Tuş gelmek: Karşılaşmak, görünmek.
Tutam: Tutayıın.
Tutuban: Tutarak.
Tutum : Tutam, demet, deste.
Tutum: Tutayım.
Tüg: Tiiy, telek.
Tümen. 1. İran para birimi. 2. İran'da binlik altın. 3. On bin.
Türki: Türkçe. Türk milletine has.
Tütün: Duman, gönül yanığının dumanı.


                   B  C  Ç  D  E  F  G  H  I-İ  K  L  M  N  O-Ö  P  R  S  Ş  T  U-Ü  V  Y  Z




 



anasayfa l notalar l sözler l bağlama l hikayeler l gönül verenler
halk müziği l ozanlar l yazılar l kitaplık l konser-tv l linklerimiz l görüşleriniz

Herhangi bir konuda yazışmak için: turkuler@turkuler.com