ana sayfa
türkü sözleri
türkü notaları
türkü hikayeleri
gönül verenler
bağlama-nota
ozanlarımız
halk müziği
konser-tv
kitaplık
yazılar
sözlük
arşiv
linklerimiz
görüşleriniz
site içinde ara

Güncellemelerden haberdar olmak için
e-mail listemize üye olunuz. 

İsim: 
E-mail: 
            

  

Ozan İhlasi Şiirleri 9


Kul Olan Sınanır

Mülkü verir zengin eder insanı
Bazı insan parasıyla sınanır
Yükseklerin engindedir tufanı
Kul olanlar sırasıyla sınanır

Evladıyla iş açılır başına
Kimse bakmaz gözlerinin yaşına
Kibirlenme bu dünyada boşuna
Sağlam vücut yarasıyla sınanır

Bir eş verir kırk yerinden yaralar
İbret için bin badire sıralar
Menfaatten açılınca aralar
Yanan ışık çırasıyla sınanır

Bazısını gizli dener diliyle
Bazısına bela verir eliyle
Kimisini çirkin eder çiliyle
Koca beden sarasıyla sınanır

Veren verip bin bir türlü deniyor
Yenmez amma acı gerçek yeniyor
İHLÂSÎ’yim bu çark böyle dönüyor
Beyaz dahi karasıyla sınanır...>>


Kula Eyvallahım Olmaz

Ben benimle yarıştayım yola eyvallahım olmaz
Neyim varsa vazgeçmişim kula eyvallahım olmaz
Menzilimde yaradan var, güzergâhım belli benim
Gidiyorum gece gündüz mala eyvallahım olmaz

Gülşenim var otağımda diken beni zâr edemez
Yıkıp attım bedenimden, benlik beni yâr edemez
Bülbül gibi şakısam da varlık beni hür edemez
Yüreğime harı düşmüş güle eyvallahım olmaz

Perde çekseler de boşa, yerde toprak gökte ayım
Başım nokta sonum sonsuz ölçemezsin enim boyum
Damla damla dolar bendim deryalara sığmaz suyum
Sürüklese bin dereden sele eyvallahım olmaz

Gizli gizli gözetliyor görmez deme gafil sakın
İHLASÎ’yim o yâr bana şah damardan daha yakın
Hiç sallanmam sağa sola fırtınalar kopsa bakın
Dağ gibi heybetim varken yele eyvallahım olmaz...>>


Kuldan Öte

Girdim yola gidiyorum menzil bir çölden öte
Türlü türlü çiçek açsam menzil bir daldan öte
Beni bende göremezsin her yerdeyim gizlice
Sığmam bil ki yere göğe menzil bir kuldan öte

Kâinatta tüm canlıda hikmeti O’dur gerçek
Son muhakkak insanoğlu soğuk şerbet içecek
Dört mevsim Hakk’ı görür bil açar da solar çiçek
Baharı yazı bilmem ben menzil bir gülden öte

Arıyorum arşta yerde bildim ki gizi bende
Yüz çevirdim dergâhına yarenin özü bende
Aşkın kendisiyim görün çehresi gözü bende
Eserim hem gece gündüz menzil bir yelden öte

Karlı dağın başı duman kar bekle sonu bahar
Yüreğimi içeride yakıp da kavuran har
İHLÂSÎ'de başka sevda menzilimdeki o yâr
Her gün Leyla Leyla desem menzil bir dilden öte...>>


Kurbanım

Kara karıncaya kara bir yerde
Hüner verip gezdirene kurbanım
Yere göğe sığmaz saklıdır serde
Yüreğime sızdırana kurbanım


Gönül kervanında sonsuz mekânda
Ol deyince oluverir bir anda
O uçsuz bucaksız koca ummanda
Balıkları yüzdürene kurbanım


Güneşteki yakmaz kordan şulede
Yıldızlarda halka ayda halede
Menekşe nergiste gülde lalede
Desen desen dizdirene kurbanım


Kalbe öyle kazmış dibi yok kuyu
Çözemedim hâlâ derin uykuyu
Arılardan balı damardan suyu
Gözlerimden süzdürene kurbanım


İbrahim’i hazırlayıp donattı
İsmail’de tereddütsüz can attı
Taşa vurdu bıçak taşı kanattı
Koç getirip bozdurana kurbanım


Benim ile aynı baksan yaşına
İHLASÎ dikilir o da başına
Sonsuza dek bekçi mezar taşına
Hüve’l Baki yazdırana kurbanım...>>


Kuzgun Dolu Memleketin Dört Yanı

Ahali nasıldır sorarsan bana
Üzgün dolu memleketin dört yanı
Ayrım yapmak yakışır mı insana
Bezgin dolu memleketin dört yanı

Gariban her zaman kendi halında
Kimi sefa sürer devlet malında
Kırk vitamin köpeğinin yalında
Gezgin dolu memleketin dört yanı

Kime gitsen sorar senden şecere
Sorunca geçirir sana kırk dere
Varılmıyor zulüm ile bir yere
Ezgin dolu memleketin dört yanı

Makama çıkanlar çatar kaşını
Çıkar varsa kaldırmazlar başını
Yurt dışında yerler ekmek aşını
Kuzgun dolu memleketin dört yanı

Ne hakkı gözetir ne hukuk tanır
Dünyada kendini kalıcı sanır
Bilmem hangi dine nasıl inanır
Azgın dolu memleketin dört yanı

Bir yol vardır izleyip de sürdüğüm
Gidip gelip İHLÂSÎ’ye erdiğim
Penceremden bakıp benim gördüğüm
Kızgın dolu memleketin dört yanı...>>


Küstürme

Eğer içemezsen aşk şarabını
Ne yârene dokun ne yâri küstür
Girip bir gönüle eğlenmiyorsan
Ne cananı incit ne seri küstür

Görünce o yâri göz gelir coşa
İster elli yaşa ister yüz yaşa
Güzel sevmediysen yaşadın boşa
Ne meydana post ser ne piri küstür

İHLÂSÎ çilesi bitmez aşığın
Yansa da faydası olmaz ışığın
Sarayına giremezsen maşuğun
Ne köşküne dokun ne yeri küstür...>>


Lebdeğmez

Yüreğinde gizli yara
O yâr ağlar gezer gider
Sinesinden yanar nara
Gözlerinden süzer gider

Gül açılır güze kadar
Çok yaşayan yüze kadar
İşler ise öze kadar
Dertli derdin yazar gider

Gül dikene sarılınca
Hak otağı kurulunca
Yolun sonu görülünce
Katre ile yüzer gider

Can çıkarken ayazı gör
Kader denen o yazı gör
İHLÂSÎ’de niyazı gör
Esrarını çözer gider...>>


Maksat Var

Dünya ile güneş karşı karşıya
Beraberce dönmesinde maksat var
Hayran kaldım evrendeki çarşıya
Dalın köke binmesinde maksat var

Gecesini gündüzüne çevirip
Mevsimleri yaza kışa evirip
Karıncanın koca fili devirip
Güreşmeden yenmesinde maksat var

Neden yapmış derdi nedir kastı ne
Varabilsen bu gizemin mestine
Beyaz karın yüce dağda üstüne
Boz dumanın sinmesinde maksat var

Çözemezsin bu dünyayı veliden
Söyler ise en doğru söz deliden
Alacaksan ibreti var ölüden
Bu hayatın sönmesinde maksat var

İHLÂSÎ’ye bu derinlik zor verdi
Her canlıya seveceği yâr verdi
Mülk sahibi varlığından var verdi
Rızkın gizli inmesinde maksat var...>>


Mânâ Var

Kuru dalı yaprak ile süslerken
Gazel edip dökmesinde mânâ var
Kâinatı gergef gergef işlerken
Her şafağın sökmesinde mânâ var

Doğar batar güneş başka bilmece
Bilinmeyen saklı varlık var nice
Yaldızlamış karanlığı bak gece
Yıldızların çıkmasında mânâ var

Bulam diye aradığım yâr başka
Ayazında soğuğunda zâr başka
Yüce dağın zirvesinde kar başka
Boz dumanın çökmesinde mânâ var

Cehle başım bu ibreti al sen de
Umman isen o ummana sal sen de
Bin bir çiçek bin bir desen gül sende
Berrak suyun kokmasında mânâ var

İHLÂSÎ’yim pervaneye yel oldum
Damla oldum ırmak oldum sel oldum
Aktım coştum ben kendime göl oldum
Yerin göğe bakmasında mânâ var...>>


Mani

Kış vurdu ayaz değdi
Canımda can üşüdü
Gül soldu boyun eğdi
Seherde tan üşüdü

Sarardı yeşil bağlar
Yaslıdır yüce dağlar
Benim garip halime
Gök gürler bulut ağlar

Eyvana çıksa yârim
Yazmasın taksa yârim
Canım kurban adardım
Dönüp de baksa yârim

Gökte aya benziyor
Berrak suya benziyor
İçip de kanam dedim
Coşkun çaya benziyor

Ayrılık bitse dedim
Çekilip gitse dedim
Yârime el uzattım
Gelip de tutsa dedim

Dağları aşıp gelse
Sel gibi coşup gelse
Cenneti ne edeyim
Yar bana koşup gelse

İHLASÎ der öze bak
Ay’a benzer yüze bak
Kalemi ben olaydım
Sürme çekmiş göze bak...>>


Memleket Gerçekten Baya Bozuldu

Eskiden bir dostluk insanlık vardı
Kaypaklar türedi maya bozuldu
İnsanlar insana yardı yarendi
Yalaka çoğaldı hayâ bozuldu

Kardeş kardeşine kuyu kazmazdı
Hakka şükür vardı kullar azmazdı
Mert’in kitabında yalan yazmazdı
Pamuk çekiç oldu kaya bozuldu

Büyük bir meziyet kırk takla atmak
Şimdi maharetmiş adamı satmak
Dürüstlük der isen çamura yatmak
Çember fular oldu oya bozuldu

Anayı kız ile dövüştür çıkar
Oğulu babaya sövüştür çıkar
Namussuza makam kavuştur çıkar
Yağcı atlı oldu yaya bozuldu

Ne hünermiş İHLASÎ de şaş kaldı
Düşündükçe bir akılsız baş kaldı
Fırıldak yol aldı dost yavaş kaldı
Memleket gerçekten baya bozuldu...>>


Mert İle Namert

Mert insan dağ gibi var yaslan ona
Namerdin duruşu merde benzemez
Mert insan Hızır’dır çık seslen ona
Namerdin soruşu merde benzemez

Mert canını verir, satmaz adamı
Namert kaypak olur tutmaz adamı
Mert darda kalsa da atmaz adamı
Namerdin yarışı merde benzemez

Mert muhtaç kimseye sarılır yatar
Namert beş kuruşa kırk dostu satar
Mert düşkün görünce elinden tutar
Namerdin görüşü merde benzemez

Mert söyler sözünü dönüp de bakmaz
Namert karanlığa çıra da yakmaz
Mert tuttuğu eli asla bırakmaz
Namerdin barışı merde benzemez

Mert de hisarından bir taş düşürmez
Namert İHLASÎ’den zerre aşırmaz
Mert arkadan kuyun kazıp düşürmez
Namerdin vuruşu merde benzemez...>>


Mertler Yaramaz

Bu dünya kahpenin puştun dünyası
Dönekler baş tacı mertler yaramaz
Köksüzlerin sayılmıyor künyesi
Enekler baş tacı mertler yaramaz

Her işin önünde çıkar var çıkar
Allah’a kör bakar kula kör bakar
Şerefte şeref yok kalmamış vakar
Binekler baş tacı mertler yaramaz

Sünepeler her köşeyi tutunca
Develeri hamut ile yutunca
Düşmanla birlikte dostun satınca
İnekler baş tacı mertler yaramaz

Eğilmezse yeri olmaz yiğidin
Çakallar nöbetçi meydanlar itin
Katladı pahası pirenin bitin
Sinekler baş tacı mertler yaramaz

Dile gelse mert doğuran analar
Açılınca havuzdaki vanalar
Başımıza öküz oldu danalar
Sünekler baş tacı mertler yaramaz

İHLÂSÎ koca dağ kumlara kaldı
Ârifler susunca hamlara kaldı
Gör hele bilgelik kimlere kaldı
Denekler baş tacı mertler yaramaz...>>


Mevla’yı Özlemek Gerek

Küçük karıncanın aklı başında
Onun hayatını izlemek gerek
Çiçeğin polenden döl tutuşunda
Mevlâ’yı burada gözlemek gerek

Acı bir nebatta saklıdır derman
Hak isterse elbet gönderir ferman
Enginleri çiçek dağları orman
Mevlâ’yı gönülde gizlemek gerek

Dağlardan lavların yanıp akışı
Güneşin mağrurca gökten bakışı
Suların kayadan serin çıkışı
Mevlâ’yı gönülde özlemek gerek

Uyuyan bedenin rüya görmesi
Küçük örümceğin ağı örmesi
Dutta kozaların ipek dürmesi
Mevlâ’yı gönülde tezlemek gerek

Toprakta bedende aynı mineral
Tırtıllar kelebek olur örnek al
Biber acı ise neden tatlı bal
Mevlâ’yı gönülde sözlemek gerek

Bekir’im hikmet-i ibretlik olmam
Bu sırlara vakıf sadece Mevlâ’m
Doğanın kanunu kuru bir söylem
Mevlâ’yı gönülde hazlamak gerek...>>


Mevlâdır Mevlâ

Bulutlar dolaşır elsiz ayaksız
Yürüten o kudret Mevlâ’dır Mevlâ
Âlemler yarattı uçsuz bucaksız
İçimdeki hasret Mevlâ’dır Mevlâ

Yağmurunun damla damla düşüşü
Rüzgârının ılık soğuk esişi
Dolusunun inci gibi gelişi
Bilinmez basiret Mevlâ’dır Mevlâ

Kar tanesi gizli desen bir nakış
Suyundaki şeffaf manidar akış
Buzunda dondurup güneşte yakış
Sonsuz bir maharet Mevlâ’dır Mevlâ

Yıldızları tek tek döşemiş gökte
Tuvali fırçası yedidir renkte
İkileme düşme olursun şirkte
Nefsine ziyaret Mevlâ’dır Mevlâ

Düşün hangi usta yapar bu işi
Bahar gider iken kışın gelişi
Yaşarken insanın yoktan ölüşü
Burada işaret Mevlâ’dır Mevlâ

Bekir der evrenin desen oluşu
Çiçeklerin bin bir koku salışı
Toprağının neyi varsa alışı
Dülgerde keramet Mevlâ’dır Mevlâ...>>


Meyri

Aradım aynada saklandın sırda
Sensizlik içimde üşüyor Meyri.
Kadir gecesinde gökteki nurda
Cemalin içime düşüyor Meyri.

Yalvardım Mevlâ’ya, hatim okudum
Kirpiğinde canı örüp dokudum
Seslenip geceye seni şakıdım
Hasretin içimde ışıyor Meyri.

Seher melteminde şafak atarken
Güneşim bak sensiz doğup batarken
Rûhum karanlığı sarıp yatarken
Gözlerin ufuktan aşıyor Meyri.

Umudum kesilir, açılır perde
İşte gidiyorum böylece derde
Kuytu bir köşede izbe bir yerde
Bu can seni sessiz yaşıyor Meyri.

Aşk mevsimi geçti hasatta yoksun
Battın bu bağrıma zehirli oksun
Ne derdin var ise bu garip çeksin
Yaralar kanayıp pişiyor Meyri.

Bir zalim sevdânın şah eserini
Çivile bağrıma vur keserini
Değdiği yerlerin gör hasarını
Yerden yere çalıp coşuyor Meyri.

Pusu kurmuş zaman çalıyor benden
“Ecel teri ecel,” dökülen tenden
Akıp dökülüyor ince inceden
Yüreğimden akıp taşıyor Meyri.

Bekir der yıkılan benim kirmanım
Geleceğim sana olsa dermanım
Ne olur katlime yazma fermanım
Eller zaten kuyu eşiyor Mey...>>


Misafirim

Karanlıkta dokuz aydır
Kaldım amma misafirim
Hayat bana miras paydır
Aldım amma misafirim

Bilemedim neredeyim
Her geçen gün firedeyim
Geçilmez bir deredeyim
Bildim amma misafirim

Bazen zorluk bazen çile
Hoş sohbetli tatlı dile
Ara sıra dostlar ile
Güldüm amma misafirim

Her mevtadan ibret aldım
Düşündüm derine daldım
Yaşamdan az zaman çaldım
Çaldım amma misafirim

Tutuldum boş bir davaya
Tarih attım yıla aya
Çıplak geldim bu dünyaya
Geldim amma misafirim

Meçhul uzun yola girdim
Yordu yüküm mola verdim
Son istasyon benim derdim
Buldum amma misafirim

BEKİR der ki Hakk’a erim
Cennet Cehennem ilerim
Mekân değil mezar yerim
Öldüm amma misafirim...>>


Mümkün Değildir

Kör baksa güneşe görebilir mi?
Görüyorum dese mümkün değildir
Hoyrat incitmeden durabilir mi ?
Duruyorum dese mümkün değildir

Rabbin katındadır hak perde perde
Ne hikmeti varsa yere iner de
Tamahta ağayım bonkörüm der de
Veriyorum dese mümkün değildir

Nadan hoyrat olur kırar ne varsa
Bir karar kılarak yerinde dursa
Aklını birazcık düşünüp yorsa
Yoruyorum dese mümkün değildir

İmanımı kattım yürek haleme
Zahirî batını iki âleme
Gönül dergâhımda levh-i kaleme
Sarıyorum dese mümkün değildir

Sinekler fil ile tutuşsa kafa
Günahlar duada dönüşse affa
Bî-namaz girer mi Hak için safa
Giriyorum dese mümkün değildir

Sevgiyi şal edip sarsan insanı
İncitir mi insan can olan canı
Sormaz ise yarım kalır bir yanı
Soruyorum dese mümkün değildir

Okuyan çıkarsın hisseyi payı
BEKİR der kalp gözü açık sarayı
Şaşı hedefine gerse de yayı
Vuruyorum dese mümkün değildir...>>


Müstezat

Ah seyret seni bende dönen semahtır
Cemalin mahtır
Yolcuya yolu menzil suçu günahtır
Aldığı ahtır
En güzel varlık sende deme siyahtır
Vekil agâhtır
Ey yıkma gönül Kâbe’dir Beytullah’tır
Girsen ferahtır
Sanma ki gece bitmez sonu sabahtır
Aşkın mubahtır
Her derde derman verir gizli cerrahtır
İlaç dergâhtır
Sen ne nazar et ne de gel gir bendime
Değme fendime
Der İHLÂSÎ besmele gümrah gümrahtır
İşe siftahtır...>>


Namertler Geldi Oturdu

Tüm mertlere giden yoldum
Sorman beni dertle doldum
Hem sarardım hemi soldum
Ben yiğide gölge oldum
Namertler geldi oturdu

Göğüs gerdim omuz verdim
İlmek ilmek dostluk ördüm
Mert olana kilim serdim
Ben yiğide gölge oldum
Namertler geldi oturdu

İHLÂSİ’yim geldim geçtim
Bal yerine zehir içtim
Şu gönlümü merde açtım
Ben yiğide gölge oldum
Namertler geldi oturdu...>>


Nasip Olmasın

Kul olup da göğsü imansız ise
O sıratı geçmek nasip olmasın
Bu dünyada fitne fesat ederse
Şereflice göçmek nasip olmasın

Vatana kasteden edepsizlere
Adamdan aykırı şu tipsizlere
Küfürbaz zırlayan tüm ipsizlere
Kevser suyu içmek nasip olmasın

Yiyip içip şükretmeden gezene
Yetimi ağlatıp garip üzene
İnsanı incitip insan ezene
Ektiğini biçmek nasip olmasın

Bağlanıp dünyada mala tapana
Köle köçek olup kula tapana
Şöhret ile şana pula tapana
Hiçbir kapı açmak nasip olmasın

İnsan suretinde olan yılanlar
Beytü’l-mala kılıf takıp çalanlar
Yoktan köşe dönüp abad olanlar
Kanat takıp uçmak nasip olmasın

Türklüğe kin tutan Arapçılara
Her devrin köpeği şarapçılara
Der İHLÂSÎ “deyyus” serapçılara
Cehennemden kaçmak nasip olmasın...>>


Ne Alır Gider

Kışlar gelir geçer dağlar yerinde
Dağlardan karakış ne alır gider
Ayazı yakıcı suyu serin de
Çağlardan karakış ne alır gider

Kâinat içinde hayal kurarsan
Hakikat yurdunda Hakk’ı ararsan
Sırrını seyreyle aşkı sararsan
Sağlardan karakış ne alır gider

Çiçek deseninde gezerken arı
İniler içerde kanadı zarı
İHLASÎ içinde ararken yarı
Ağlardan karakış ne alır gider...>>


Ne Gemi Götürür Ne Tren Çeker

Şu bendeki derdi yüklesem eğer
Ne gemi götürür ne tiren çeker
Üst üste koysanız göklere değer
Ne gemi götürür ne süren çeker

Dağlar kadar ağır ummandan derin
Felek bindirdikçe kesilir ferin
Kime sordum ise dedi kaderin
Ne gemi götürür ne gören çeker

Yetim koyup yoksullukla beledi
İHLASÎ’yi kaç elekten eledi
Dünyayı yükledi hafif belledi
Ne gemi götürür ne yaren çeker...>>


Ne Götürdü Bu Dünyadan

Çok alıp da çok satanlar
Ne götürdü bu dünyadan
Servete servet katanlar
Ne götürdü bu dünyadan

Zapt olmayan beyi vardı
Atı vardı tayı vardı
Bilmem kaç yüz köyü vardı
Ne götürdü bu dünyadan

Gelip geçen tüm insanlar
Putperestler firavunlar
Yıkılmayan pehlivanlar
Ne götürdü bu dünyadan

Fabrikası yatı olan
Malikâne katı olan
Marabası zatı olan
Ne götürdü bu dünyadan

Şan ile şöhreti bulan
Makam mevki rütbe alan
Zorba olup korku salan
Ne götürdü bu dünyadan

İHLÂSÎ bir aşiyanda
Saray yapıp döşeyende
Yüze kadar yaşayanda
Ne götürdü bu dünyadan...>>


Ne Güzel Uymuş

Varlık âlemin seyire daldım
Siyah da beyaza ne güzel uymuş
Kendimce bakındım çok ibret aldım
Üşütmek ayaza ne güzel uymuş

Gördüm gizemini tutuldu dilim
Hangi yana dönsem seyrettim filim
Ben bir aciz kulum gölgem kefilim
Kâbe de Hicaz’a ne güzel uymuş

Âdemden Havva ya uzanan ağı
Düzleri dereyi tepeyi dağı
Güllere gülistan o yeşil bağı
Mevsim de o yaza ne güzel uymuş

Dumanın mekânı dağın başını
Buharla başlayan damla yaşını
Tanede saklamış gönül aşını
Bereketi aza ne güzel uymuş

İnsanı insana muhtaç yaratmış
Yaranın içinde merhem aratmış
Ozana duygusu neler söyletmiş
Mızrap da şu saza ne güzel uymuş

Ölümle mesajı vermiş alırsan
Varda arayıp da yoğu bulursan
Özünü menzile doğru salarsan
İHLASÎ niyaza ne güzel uymuş...>>


Bu bölümde toplam 350 adet Ozan İhlasi şiiri bulunmaktadır.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14

 

 



anasayfa l notalar l sözler l bağlama l hikayeler l gönül verenler
halk müziği l ozanlar l yazılar l kitaplık l konser-tv l linklerimiz l görüşleriniz

Herhangi bir konuda yazışmak için: turkuler@turkuler.com