Ozan İhlasi Şiirleri 9
Kul Olan Sınanır
Mülkü verir zengin eder insanı Bazı insan parasıyla sınanır Yükseklerin engindedir tufanı Kul olanlar sırasıyla sınanır
Evladıyla iş açılır başına Kimse bakmaz gözlerinin yaşına Kibirlenme bu dünyada boşuna Sağlam vücut yarasıyla sınanır
Bir eş verir kırk yerinden yaralar İbret için bin badire sıralar Menfaatten açılınca aralar Yanan ışık çırasıyla sınanır
Bazısını gizli dener diliyle Bazısına bela verir eliyle Kimisini çirkin eder çiliyle Koca beden sarasıyla sınanır
Veren verip bin bir türlü deniyor Yenmez amma acı gerçek yeniyor İHLÂSÎ’yim bu çark böyle dönüyor Beyaz dahi karasıyla sınanır...>>
Kula Eyvallahım Olmaz
Ben benimle yarıştayım yola eyvallahım olmaz Neyim varsa vazgeçmişim kula eyvallahım olmaz Menzilimde yaradan var, güzergâhım belli benim Gidiyorum gece gündüz mala eyvallahım olmaz
Gülşenim var otağımda diken beni zâr edemez Yıkıp attım bedenimden, benlik beni yâr edemez Bülbül gibi şakısam da varlık beni hür edemez Yüreğime harı düşmüş güle eyvallahım olmaz
Perde çekseler de boşa, yerde toprak gökte ayım Başım nokta sonum sonsuz ölçemezsin enim boyum Damla damla dolar bendim deryalara sığmaz suyum Sürüklese bin dereden sele eyvallahım olmaz
Gizli gizli gözetliyor görmez deme gafil sakın İHLASÎ’yim o yâr bana şah damardan daha yakın Hiç sallanmam sağa sola fırtınalar kopsa bakın Dağ gibi heybetim varken yele eyvallahım olmaz...>>
Kuldan Öte
Girdim yola gidiyorum menzil bir çölden öte Türlü türlü çiçek açsam menzil bir daldan öte Beni bende göremezsin her yerdeyim gizlice Sığmam bil ki yere göğe menzil bir kuldan öte
Kâinatta tüm canlıda hikmeti O’dur gerçek Son muhakkak insanoğlu soğuk şerbet içecek Dört mevsim Hakk’ı görür bil açar da solar çiçek Baharı yazı bilmem ben menzil bir gülden öte
Arıyorum arşta yerde bildim ki gizi bende Yüz çevirdim dergâhına yarenin özü bende Aşkın kendisiyim görün çehresi gözü bende Eserim hem gece gündüz menzil bir yelden öte
Karlı dağın başı duman kar bekle sonu bahar Yüreğimi içeride yakıp da kavuran har İHLÂSÎ'de başka sevda menzilimdeki o yâr Her gün Leyla Leyla desem menzil bir dilden öte...>>
Kurbanım
Kara karıncaya kara bir yerde Hüner verip gezdirene kurbanım Yere göğe sığmaz saklıdır serde Yüreğime sızdırana kurbanım
Gönül kervanında sonsuz mekânda Ol deyince oluverir bir anda O uçsuz bucaksız koca ummanda Balıkları yüzdürene kurbanım
Güneşteki yakmaz kordan şulede Yıldızlarda halka ayda halede Menekşe nergiste gülde lalede Desen desen dizdirene kurbanım
Kalbe öyle kazmış dibi yok kuyu Çözemedim hâlâ derin uykuyu Arılardan balı damardan suyu Gözlerimden süzdürene kurbanım
İbrahim’i hazırlayıp donattı İsmail’de tereddütsüz can attı Taşa vurdu bıçak taşı kanattı Koç getirip bozdurana kurbanım
Benim ile aynı baksan yaşına İHLASÎ dikilir o da başına Sonsuza dek bekçi mezar taşına Hüve’l Baki yazdırana kurbanım...>>
Kuzgun Dolu Memleketin Dört Yanı
Ahali nasıldır sorarsan bana Üzgün dolu memleketin dört yanı Ayrım yapmak yakışır mı insana Bezgin dolu memleketin dört yanı
Gariban her zaman kendi halında Kimi sefa sürer devlet malında Kırk vitamin köpeğinin yalında Gezgin dolu memleketin dört yanı
Kime gitsen sorar senden şecere Sorunca geçirir sana kırk dere Varılmıyor zulüm ile bir yere Ezgin dolu memleketin dört yanı
Makama çıkanlar çatar kaşını Çıkar varsa kaldırmazlar başını Yurt dışında yerler ekmek aşını Kuzgun dolu memleketin dört yanı
Ne hakkı gözetir ne hukuk tanır Dünyada kendini kalıcı sanır Bilmem hangi dine nasıl inanır Azgın dolu memleketin dört yanı
Bir yol vardır izleyip de sürdüğüm Gidip gelip İHLÂSÎ’ye erdiğim Penceremden bakıp benim gördüğüm Kızgın dolu memleketin dört yanı...>>
Küstürme
Eğer içemezsen aşk şarabını Ne yârene dokun ne yâri küstür Girip bir gönüle eğlenmiyorsan Ne cananı incit ne seri küstür
Görünce o yâri göz gelir coşa İster elli yaşa ister yüz yaşa Güzel sevmediysen yaşadın boşa Ne meydana post ser ne piri küstür
İHLÂSÎ çilesi bitmez aşığın Yansa da faydası olmaz ışığın Sarayına giremezsen maşuğun Ne köşküne dokun ne yeri küstür...>>
Lebdeğmez
Yüreğinde gizli yara O yâr ağlar gezer gider Sinesinden yanar nara Gözlerinden süzer gider
Gül açılır güze kadar Çok yaşayan yüze kadar İşler ise öze kadar Dertli derdin yazar gider
Gül dikene sarılınca Hak otağı kurulunca Yolun sonu görülünce Katre ile yüzer gider
Can çıkarken ayazı gör Kader denen o yazı gör İHLÂSÎ’de niyazı gör Esrarını çözer gider...>>
Maksat Var
Dünya ile güneş karşı karşıya Beraberce dönmesinde maksat var Hayran kaldım evrendeki çarşıya Dalın köke binmesinde maksat var
Gecesini gündüzüne çevirip Mevsimleri yaza kışa evirip Karıncanın koca fili devirip Güreşmeden yenmesinde maksat var
Neden yapmış derdi nedir kastı ne Varabilsen bu gizemin mestine Beyaz karın yüce dağda üstüne Boz dumanın sinmesinde maksat var
Çözemezsin bu dünyayı veliden Söyler ise en doğru söz deliden Alacaksan ibreti var ölüden Bu hayatın sönmesinde maksat var
İHLÂSÎ’ye bu derinlik zor verdi Her canlıya seveceği yâr verdi Mülk sahibi varlığından var verdi Rızkın gizli inmesinde maksat var...>>
Mânâ Var
Kuru dalı yaprak ile süslerken Gazel edip dökmesinde mânâ var Kâinatı gergef gergef işlerken Her şafağın sökmesinde mânâ var
Doğar batar güneş başka bilmece Bilinmeyen saklı varlık var nice Yaldızlamış karanlığı bak gece Yıldızların çıkmasında mânâ var
Bulam diye aradığım yâr başka Ayazında soğuğunda zâr başka Yüce dağın zirvesinde kar başka Boz dumanın çökmesinde mânâ var
Cehle başım bu ibreti al sen de Umman isen o ummana sal sen de Bin bir çiçek bin bir desen gül sende Berrak suyun kokmasında mânâ var
İHLÂSÎ’yim pervaneye yel oldum Damla oldum ırmak oldum sel oldum Aktım coştum ben kendime göl oldum Yerin göğe bakmasında mânâ var...>>
Mani
Kış vurdu ayaz değdi Canımda can üşüdü Gül soldu boyun eğdi Seherde tan üşüdü
Sarardı yeşil bağlar Yaslıdır yüce dağlar Benim garip halime Gök gürler bulut ağlar
Eyvana çıksa yârim Yazmasın taksa yârim Canım kurban adardım Dönüp de baksa yârim
Gökte aya benziyor Berrak suya benziyor İçip de kanam dedim Coşkun çaya benziyor
Ayrılık bitse dedim Çekilip gitse dedim Yârime el uzattım Gelip de tutsa dedim
Dağları aşıp gelse Sel gibi coşup gelse Cenneti ne edeyim Yar bana koşup gelse
İHLASÎ der öze bak Ay’a benzer yüze bak Kalemi ben olaydım Sürme çekmiş göze bak...>>
Memleket Gerçekten Baya Bozuldu
Eskiden bir dostluk insanlık vardı Kaypaklar türedi maya bozuldu İnsanlar insana yardı yarendi Yalaka çoğaldı hayâ bozuldu
Kardeş kardeşine kuyu kazmazdı Hakka şükür vardı kullar azmazdı Mert’in kitabında yalan yazmazdı Pamuk çekiç oldu kaya bozuldu
Büyük bir meziyet kırk takla atmak Şimdi maharetmiş adamı satmak Dürüstlük der isen çamura yatmak Çember fular oldu oya bozuldu
Anayı kız ile dövüştür çıkar Oğulu babaya sövüştür çıkar Namussuza makam kavuştur çıkar Yağcı atlı oldu yaya bozuldu
Ne hünermiş İHLASÎ de şaş kaldı Düşündükçe bir akılsız baş kaldı Fırıldak yol aldı dost yavaş kaldı Memleket gerçekten baya bozuldu...>>
Mert İle Namert
Mert insan dağ gibi var yaslan ona Namerdin duruşu merde benzemez Mert insan Hızır’dır çık seslen ona Namerdin soruşu merde benzemez
Mert canını verir, satmaz adamı Namert kaypak olur tutmaz adamı Mert darda kalsa da atmaz adamı Namerdin yarışı merde benzemez
Mert muhtaç kimseye sarılır yatar Namert beş kuruşa kırk dostu satar Mert düşkün görünce elinden tutar Namerdin görüşü merde benzemez Mert söyler sözünü dönüp de bakmaz Namert karanlığa çıra da yakmaz Mert tuttuğu eli asla bırakmaz Namerdin barışı merde benzemez
Mert de hisarından bir taş düşürmez Namert İHLASÎ’den zerre aşırmaz Mert arkadan kuyun kazıp düşürmez Namerdin vuruşu merde benzemez...>>
Mertler Yaramaz
Bu dünya kahpenin puştun dünyası Dönekler baş tacı mertler yaramaz Köksüzlerin sayılmıyor künyesi Enekler baş tacı mertler yaramaz
Her işin önünde çıkar var çıkar Allah’a kör bakar kula kör bakar Şerefte şeref yok kalmamış vakar Binekler baş tacı mertler yaramaz
Sünepeler her köşeyi tutunca Develeri hamut ile yutunca Düşmanla birlikte dostun satınca İnekler baş tacı mertler yaramaz
Eğilmezse yeri olmaz yiğidin Çakallar nöbetçi meydanlar itin Katladı pahası pirenin bitin Sinekler baş tacı mertler yaramaz
Dile gelse mert doğuran analar Açılınca havuzdaki vanalar Başımıza öküz oldu danalar Sünekler baş tacı mertler yaramaz
İHLÂSÎ koca dağ kumlara kaldı Ârifler susunca hamlara kaldı Gör hele bilgelik kimlere kaldı Denekler baş tacı mertler yaramaz...>>
Mevla’yı Özlemek Gerek
Küçük karıncanın aklı başında Onun hayatını izlemek gerek Çiçeğin polenden döl tutuşunda Mevlâ’yı burada gözlemek gerek
Acı bir nebatta saklıdır derman Hak isterse elbet gönderir ferman Enginleri çiçek dağları orman Mevlâ’yı gönülde gizlemek gerek
Dağlardan lavların yanıp akışı Güneşin mağrurca gökten bakışı Suların kayadan serin çıkışı Mevlâ’yı gönülde özlemek gerek
Uyuyan bedenin rüya görmesi Küçük örümceğin ağı örmesi Dutta kozaların ipek dürmesi Mevlâ’yı gönülde tezlemek gerek
Toprakta bedende aynı mineral Tırtıllar kelebek olur örnek al Biber acı ise neden tatlı bal Mevlâ’yı gönülde sözlemek gerek
Bekir’im hikmet-i ibretlik olmam Bu sırlara vakıf sadece Mevlâ’m Doğanın kanunu kuru bir söylem Mevlâ’yı gönülde hazlamak gerek...>>
Mevlâdır Mevlâ
Bulutlar dolaşır elsiz ayaksız Yürüten o kudret Mevlâ’dır Mevlâ Âlemler yarattı uçsuz bucaksız İçimdeki hasret Mevlâ’dır Mevlâ
Yağmurunun damla damla düşüşü Rüzgârının ılık soğuk esişi Dolusunun inci gibi gelişi Bilinmez basiret Mevlâ’dır Mevlâ
Kar tanesi gizli desen bir nakış Suyundaki şeffaf manidar akış Buzunda dondurup güneşte yakış Sonsuz bir maharet Mevlâ’dır Mevlâ
Yıldızları tek tek döşemiş gökte Tuvali fırçası yedidir renkte İkileme düşme olursun şirkte Nefsine ziyaret Mevlâ’dır Mevlâ
Düşün hangi usta yapar bu işi Bahar gider iken kışın gelişi Yaşarken insanın yoktan ölüşü Burada işaret Mevlâ’dır Mevlâ
Bekir der evrenin desen oluşu Çiçeklerin bin bir koku salışı Toprağının neyi varsa alışı Dülgerde keramet Mevlâ’dır Mevlâ...>>
Meyri
Aradım aynada saklandın sırda Sensizlik içimde üşüyor Meyri. Kadir gecesinde gökteki nurda Cemalin içime düşüyor Meyri.
Yalvardım Mevlâ’ya, hatim okudum Kirpiğinde canı örüp dokudum Seslenip geceye seni şakıdım Hasretin içimde ışıyor Meyri.
Seher melteminde şafak atarken Güneşim bak sensiz doğup batarken Rûhum karanlığı sarıp yatarken Gözlerin ufuktan aşıyor Meyri.
Umudum kesilir, açılır perde İşte gidiyorum böylece derde Kuytu bir köşede izbe bir yerde Bu can seni sessiz yaşıyor Meyri.
Aşk mevsimi geçti hasatta yoksun Battın bu bağrıma zehirli oksun Ne derdin var ise bu garip çeksin Yaralar kanayıp pişiyor Meyri.
Bir zalim sevdânın şah eserini Çivile bağrıma vur keserini Değdiği yerlerin gör hasarını Yerden yere çalıp coşuyor Meyri.
Pusu kurmuş zaman çalıyor benden “Ecel teri ecel,” dökülen tenden Akıp dökülüyor ince inceden Yüreğimden akıp taşıyor Meyri.
Bekir der yıkılan benim kirmanım Geleceğim sana olsa dermanım Ne olur katlime yazma fermanım Eller zaten kuyu eşiyor Mey...>>
Misafirim
Karanlıkta dokuz aydır Kaldım amma misafirim Hayat bana miras paydır Aldım amma misafirim
Bilemedim neredeyim Her geçen gün firedeyim Geçilmez bir deredeyim Bildim amma misafirim
Bazen zorluk bazen çile Hoş sohbetli tatlı dile Ara sıra dostlar ile Güldüm amma misafirim
Her mevtadan ibret aldım Düşündüm derine daldım Yaşamdan az zaman çaldım Çaldım amma misafirim
Tutuldum boş bir davaya Tarih attım yıla aya Çıplak geldim bu dünyaya Geldim amma misafirim
Meçhul uzun yola girdim Yordu yüküm mola verdim Son istasyon benim derdim Buldum amma misafirim
BEKİR der ki Hakk’a erim Cennet Cehennem ilerim Mekân değil mezar yerim Öldüm amma misafirim...>>
Mümkün Değildir
Kör baksa güneşe görebilir mi? Görüyorum dese mümkün değildir Hoyrat incitmeden durabilir mi ? Duruyorum dese mümkün değildir
Rabbin katındadır hak perde perde Ne hikmeti varsa yere iner de Tamahta ağayım bonkörüm der de Veriyorum dese mümkün değildir
Nadan hoyrat olur kırar ne varsa Bir karar kılarak yerinde dursa Aklını birazcık düşünüp yorsa Yoruyorum dese mümkün değildir
İmanımı kattım yürek haleme Zahirî batını iki âleme Gönül dergâhımda levh-i kaleme Sarıyorum dese mümkün değildir
Sinekler fil ile tutuşsa kafa Günahlar duada dönüşse affa Bî-namaz girer mi Hak için safa Giriyorum dese mümkün değildir
Sevgiyi şal edip sarsan insanı İncitir mi insan can olan canı Sormaz ise yarım kalır bir yanı Soruyorum dese mümkün değildir
Okuyan çıkarsın hisseyi payı BEKİR der kalp gözü açık sarayı Şaşı hedefine gerse de yayı Vuruyorum dese mümkün değildir...>>
Müstezat
Ah seyret seni bende dönen semahtır Cemalin mahtır Yolcuya yolu menzil suçu günahtır Aldığı ahtır En güzel varlık sende deme siyahtır Vekil agâhtır Ey yıkma gönül Kâbe’dir Beytullah’tır Girsen ferahtır Sanma ki gece bitmez sonu sabahtır Aşkın mubahtır Her derde derman verir gizli cerrahtır İlaç dergâhtır Sen ne nazar et ne de gel gir bendime Değme fendime Der İHLÂSÎ besmele gümrah gümrahtır İşe siftahtır...>>
Namertler Geldi Oturdu
Tüm mertlere giden yoldum Sorman beni dertle doldum Hem sarardım hemi soldum Ben yiğide gölge oldum Namertler geldi oturdu
Göğüs gerdim omuz verdim İlmek ilmek dostluk ördüm Mert olana kilim serdim Ben yiğide gölge oldum Namertler geldi oturdu
İHLÂSİ’yim geldim geçtim Bal yerine zehir içtim Şu gönlümü merde açtım Ben yiğide gölge oldum Namertler geldi oturdu...>>
Nasip Olmasın
Kul olup da göğsü imansız ise O sıratı geçmek nasip olmasın Bu dünyada fitne fesat ederse Şereflice göçmek nasip olmasın
Vatana kasteden edepsizlere Adamdan aykırı şu tipsizlere Küfürbaz zırlayan tüm ipsizlere Kevser suyu içmek nasip olmasın
Yiyip içip şükretmeden gezene Yetimi ağlatıp garip üzene İnsanı incitip insan ezene Ektiğini biçmek nasip olmasın
Bağlanıp dünyada mala tapana Köle köçek olup kula tapana Şöhret ile şana pula tapana Hiçbir kapı açmak nasip olmasın
İnsan suretinde olan yılanlar Beytü’l-mala kılıf takıp çalanlar Yoktan köşe dönüp abad olanlar Kanat takıp uçmak nasip olmasın
Türklüğe kin tutan Arapçılara Her devrin köpeği şarapçılara Der İHLÂSÎ “deyyus” serapçılara Cehennemden kaçmak nasip olmasın...>>
Ne Alır Gider
Kışlar gelir geçer dağlar yerinde Dağlardan karakış ne alır gider Ayazı yakıcı suyu serin de Çağlardan karakış ne alır gider
Kâinat içinde hayal kurarsan Hakikat yurdunda Hakk’ı ararsan Sırrını seyreyle aşkı sararsan Sağlardan karakış ne alır gider
Çiçek deseninde gezerken arı İniler içerde kanadı zarı İHLASÎ içinde ararken yarı Ağlardan karakış ne alır gider...>>
Ne Gemi Götürür Ne Tren Çeker
Şu bendeki derdi yüklesem eğer Ne gemi götürür ne tiren çeker Üst üste koysanız göklere değer Ne gemi götürür ne süren çeker
Dağlar kadar ağır ummandan derin Felek bindirdikçe kesilir ferin Kime sordum ise dedi kaderin Ne gemi götürür ne gören çeker
Yetim koyup yoksullukla beledi İHLASÎ’yi kaç elekten eledi Dünyayı yükledi hafif belledi Ne gemi götürür ne yaren çeker...>>
Ne Götürdü Bu Dünyadan
Çok alıp da çok satanlar Ne götürdü bu dünyadan Servete servet katanlar Ne götürdü bu dünyadan
Zapt olmayan beyi vardı Atı vardı tayı vardı Bilmem kaç yüz köyü vardı Ne götürdü bu dünyadan
Gelip geçen tüm insanlar Putperestler firavunlar Yıkılmayan pehlivanlar Ne götürdü bu dünyadan
Fabrikası yatı olan Malikâne katı olan Marabası zatı olan Ne götürdü bu dünyadan Şan ile şöhreti bulan Makam mevki rütbe alan Zorba olup korku salan Ne götürdü bu dünyadan
İHLÂSÎ bir aşiyanda Saray yapıp döşeyende Yüze kadar yaşayanda Ne götürdü bu dünyadan...>>
Ne Güzel Uymuş
Varlık âlemin seyire daldım Siyah da beyaza ne güzel uymuş Kendimce bakındım çok ibret aldım Üşütmek ayaza ne güzel uymuş
Gördüm gizemini tutuldu dilim Hangi yana dönsem seyrettim filim Ben bir aciz kulum gölgem kefilim Kâbe de Hicaz’a ne güzel uymuş
Âdemden Havva ya uzanan ağı Düzleri dereyi tepeyi dağı Güllere gülistan o yeşil bağı Mevsim de o yaza ne güzel uymuş
Dumanın mekânı dağın başını Buharla başlayan damla yaşını Tanede saklamış gönül aşını Bereketi aza ne güzel uymuş
İnsanı insana muhtaç yaratmış Yaranın içinde merhem aratmış Ozana duygusu neler söyletmiş Mızrap da şu saza ne güzel uymuş
Ölümle mesajı vermiş alırsan Varda arayıp da yoğu bulursan Özünü menzile doğru salarsan İHLASÎ niyaza ne güzel uymuş...>>
Bu bölümde toplam 350 adet Ozan İhlasi şiiri bulunmaktadır.
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
|