ana sayfa
türkü sözleri
türkü notaları
türkü hikayeleri
gönül verenler
bağlama-nota
ozanlarımız
halk müziği
konser-tv
kitaplık
yazılar
sözlük
arşiv
linklerimiz
görüşleriniz
site içinde ara

Güncellemelerden haberdar olmak için
e-mail listemize üye olunuz. 

İsim: 
E-mail: 
            
        Aşık Kemali
 
 
  Dostum celaline razı ol gönül
    Vardır bir celalin cemali derler
    Cevrü cefa çekmek ne yaman müşkül
    Çekenin nicolur ahvalı derler

             Saf besaf halların bin canlar değer
             Ey canların canı ey hüsnü Enver
             Biraz dost kadrini vasfetsem eğer
             Hayli meddah miskin KEMALİ derler



     Kemali, Kastamonuludur. Adı, Mustafa'dır. Kemali mahlasını, saza başladıktan sonra almıştır.

Babası, Cebrail mahallesinden mantar oğlu İbrahim idi. Mustafa doğduğu zaman,babası Kastamonu Kalesi sipahilerinden bulunuyordu.

Şimdi, tek bir bekçi kulübesi bulunan kalede, o zaman 20-30 ev vardı. İşte Mustafa 1821 yılında bu evlerden birinde doğdu. Ve 12 yaşına kadarda babasıyla beraber kalede kaldı.

Küçük Mustafa,kalede otururken, her Kastamonulu gibi, dört yaşında dört aylık mektebe verildi. Ve şimdi cumhuriyet ilk mektebi olan ve o zaman yarebci adını taşıyan mektebe devama başladı; Yarebci hocası Hamdinin babasından okudu. Burayı bitirince medreseye devam etti. Medriye medresesinde Müderris Hacı Ahmet den okudu.

Sipahiliğin kaldırılmasından sonra, babası,sanatı olan bakırcılığa dönmüştü. Mustafa, medreseyi ikmal etmedi; babasının yanına girdi, bakırcılığı öğrenmeye başladı. Fakat babasının yanında pek az kaldı.

O zamanları Kastamonu her taraftan gelen dertli, Emrah gibi usta ve diğer ikinci derecedeki saz şairlerinin gelip oturdukları, saza, söze çok meraklı bir muhitti. Memlekette yetişen her delikanlı, bu şairlerin etkisi altında kalıyor, büyük şairlerin toplantılarına sahne olan Kastamonu da, her delikanlıda saz çalmak ve söylemek hevesi uyanıyordu. Müstaid olanlar, istidalarını inkişaf ettiriyorlar, istidadı olmayanlarda beceremedikleri bu işten vazgeçmek zorunda kalıyorlardı.

İşte Mustafa da bu Kastamonu delikanlılarından biriydi. Memlekete her şair geldikçe, onları dinlemekten kendini men edemedi. Bu sahadaki istidadı, onda sazı bırakmak değil, bilakis üstüne fazla düşmeyi icap ettirdi. Babasının çok kızmasına rağmen, saza ve söze olan sevgisi sanatına galebe çaldı. Daha 17-18 yaşındayken babasının mesleğini bıraktı; saz alemlerine karışmağa, saz omuzda mey ve mahbub alemlerinde dolaşmağa başladı.

İlk zamanları, kendisi bir ustaya çırak verildi, o usta ile üç , dört ay birlik çaldı. Az zaman içinde kendi kudretini, kendi inkişaf ettirdi ve ondan sonra usta çıktı. En nihayet o da aşık oldu, aşıklar meclisinde yer aldı. En sonunda da Kastamonu da ve Anadolu’nun pek çok tanınan ve sevilen aşıklar sırasına geçti. Kemali mahlasını aldı. Ömrünün sonuna kadar da aşık olarak kaldı.

Aşık Kemali, Kastamonu da yalnız değildi. Emrah’ın çıraklarından hemşerisi Meydani vardı. Çok zaman beraber çaldılar ve bir çok seyahatlerini birlik yaptılar.

Oğlunun anlattıklarına göre, Kemali, Anadolu’nun bir çok yerlerini dolaştı. Bilhassa Çankırılılar Kemali yi çok seviyorlardı. Bugün bile Çankırı da yaşamakta olan şiirleri vardır.

Şair, Ankara, Konya, İzmir, Samsun ve diğer bir çok vilayetler ve havalilerinde seyahatler yaptı. Oralarda pek çok saz şairiyle, bilhassa, Ispartalı Saydi, Zileli Kürt Ceyhuni, Gedayi, Çankırılı Nuri, Kayserili Rüştü ve diğer birçok saz şairiyle tanıştı ve onların muhitlerinde kendisini sevdirdi.

Şair yedi, sekiz defada İstanbul’a gitti. İki defasında Meydani ile birlikte gittiler. İstanbul çok defa tavuk pazarında çaldı. Bir defada Abdulazizin sünnet toplanan üçyüz aşık içine girdi ve orada seçilen birkaç şair arasında bulundu.1

Şair, seyahatlerin den döndüğü zaman da Kastamonu da boş durmaz, gelen şairlerle olsun, yahut Meydani ile birlik olsun, tekke altında ve öteki kahvelerde saz çalmakla vaktini geçirirdi. Oğlu Hasan, Emrah ile birlikte de çok saz çaldığını ve söz söylediğini anlatmaktadır.

Kemali, Konyalı Yesarı baba ile de çok sevişirdi. Hatta iki şair, diğerlerine nazirelerde yaparlardı.

Şair, bir defa da, Vali Hamdi paşanın musırrane daveti üzerine Konya'ya gitti. Hamdi paşa Kastamonu valisi iken Kemali yi çok severdi.Kendisi de şairdi. Konya’ya gittikten sonra Kemali yi çağırdı ve altı ay kadar Konya dan Salı verdi.

Konya da kaldığı müddetçe, kendisinden hoşlananlar , meram bağlarında şerefine pek çok mey be mahbub alemleri, saz ve söz eğlenceleri tertib ettiler.

Kemali, bir defa da Kırşehir’e gitti. Fakat orada, dedesinin bile tarikatı olan, babasının da bizzat inabe ettirdiği ve kendisinin de bir çok mersiyeler yazdığı Sadi tarikatını bıraktı.Ve

Kurban oldum, o meydane girince
Hayyal ebed buldum, ikrar verince.
Kemali güşuma telkin edin ve,
Hacı Bektaşı Veli hünkara düştüm


Koşmasında da itiraf ettiği gibi Bektaşi oldu .Ve bir daha onu bırakmadı.Yeni tarikatı ve piri hakkında bir çok mersiyeler yazdı . Ve

Dönmeyiz ikrardan asla Kemali aşkile.
Hacı Bektaşi Veli hünkardır, ararımız.


Diyerek ölünceye kadar Bektaşi kaldı.

Kemali fakir bir adamdı. Serveti yoktu. Babasının ocağını terk ettikten sonra, çok sevdiği (Çöğür) ünün yüzünden (ala külli hal) bulabildiği bir lokma ekmek ve bir kadeh mey ile ömrünü geçirdi. Bütün hayatınca da fakir kaldı.

Ülfet mi edef, ehli geda ile ganiler,
Anlar bu fena çifei dünyaya ilişdi.


Sözleriyle de ifade ettiği gibi zenginlerin fakirlere karşı aldığı hodbinane tavırlara kızar onların ihtirasları hiç hoşuna gitmezdi. Ve daima,

Göçüp namü nişandan varmıdır yopkluk devlet gibi.


Sözleri ile fakir kalmayı tercih eder ve

Alemde Kemali hele bir şeye ilişmez,
Ta (bezmü elest) den beri mevlaya ilişti.

Beyitlerinde söylediği gibi mütevekkil kaldı. Yalınız sevdiği ve üzerine en çok düştüğü bir ihtirası vardı:
Mey ve mahbub.

Bütün ömrünün devamınca bu iki şeyin arkasından koştu.Ve bu iki şeyi sayıkladı. Mey ve mahbub bulduğu zaman ,kendisini dünyanın en neşeli ve en zengin adamların dan biri olarak görür,olmadığı zaman da dünyanın en kederli ve yaşamaktan usanmış bir adamı sayardı.

Şu şiirler bunu çok güzel ifade etmektedir.

Susamış laline canım efendim, mey ver ey saki
Gözetle nevbetin geldikçe, sun peymanı doldur ha!

Mey içüb, mahbub sevmektir. Kemali adetin.
Bu pazarda bundan özke kisbu karım yok menim.

Bekleriz, nöbetimiz, badeyi sun dolu dolu.
Teşneler, saki sana hem bu kadar bekle demez.


Kastamonu’nun bu içli şairi,kendisine iyilik edenlere karşı hiçbir zaman hürmetten başka bir his taşımadı.

Kendisinden çok iyilik gördüğü Vali Hamdi paşaya, Konya dayken şu medhiheyi yazmıştı

Terabhum sahibisin, hiç misalin yok bu dünyada.
Yaz sürdüm mübarek hakipaya, bunda Konyada
………………………………………………….
Anınçün vasfi şanın eylemek uşşakına elzem.
Emekdarın, duacındır. Kemali kemterin her dem.
Veliyyü nimetin, devletlü sultanım efendimsin.


Kemali gittiği her yerde hem saz hemde sözün güzelliğinden hemde iyi ahlaklı kanaatkar,alçak gönüllü olamasın dan büyük taktirler görüyordu.

Edebi iktidarı hakkında söylenen sözlerden hoşlandığını.

Her kim okusa, dinlese erbabı Kemali.
Derler bu senin nazın ile eş’arama tahsin.


Kalendarisi de göstermektedir.

Kemali riyayı hiç sevmemiş, her zaman doğru özlü,doğru sözlü bir adam olarak kalmıştır. Aynı zamanda kimse hakkında kötü fikir taşımaz, ve

Ne senden kimse incinsin, ne sen bir kimseden incin.


Fehvasına göre hareket eder ve hiçbir kimseyi incitmemeğe çalışırdı Halim, selim, sakin ve Kamil bir insandı. Bunu eserlerinde de görmek mümkündür. Onun için neşrettiğimiz eserlerinde, münhasıran aşkdan, fakrdan, dem, mey ve muhabbetten başka şeylerden söz eden parçalara tesadüf olunmamıştır.

Yalınız her mütasavvif şair gibi, Kemali de erbabına taş atmaktan ve bir parçacık olsun onların aleyhlerine söylemekten kendini alamamış ve tesiri altında kaldığı Derdli, Emrah gibi şairlerin yaptığı gibi onları (zahit, sofu) gibi tabirlerle küçük düşürmek istemiştir. Fakat bir çok şairleri, hassaten Emrah ve Derdliyi telkin etmeye çalışan ulema, Kemaliye de ilişmişlerse de, ötekilerine yaptıklarının onda birini bile Kemaliye yapamamışlardır.

Kemali, edebi meslek itibarile Emrah ve Derdliden müteessir olmuştur. Aynı zamanda, Fuzuliyi, Nedimi ve diğer bir çok divan edebiyatı şairlerini de okumuş ve onlarında çok tesiri altında kalmıştır. Mesela Nedimin,

Mesti nazım kim büyüttü böyle bir perva seni.


Mısrasıyla gazeline yazdığı ,

Sevdi gönlüm aşk ile Kameti bala seni


Naziresile,
Fuzulinin,

Gözüm canım efendim, sevgilim devletlü sultanım.


Diye biten gazeline ,

Veliyyü nimetin, devletlü sultanım efendimsin.

Mısrasıyla bitmekte olan gazeli,yarım bir tanzir bile olsa, buna açık misal olabilir.
Yalnız sonraları girdiği Bektaşiliğin edebiyatından da mütessir olmuş ve bir çok nefes ve koşmalar yazmıştır.

Kemali, oniki telli (çöğür) adı verilen bir saz çalardı. Sesi Davudi idi ve çok güzeldi.
Söylediği şiirlerin herhalde neşrettiklerimizden fazla olduğunu kati olarak tahmin ediyoruz.

Kemalinin usta olduktan sonra, bir kısım aşıklara ustalık ettiği tahmin olunmaktadır. Bil hassa Kastamonulu saz şairlerinin sonuncusu olduğu söylenen Fevzinin ustası idi. Fevzi, kendisinden hayli feyz almış ve bilhassa tarih düşürmeği Kemali den öğrenmişti.

Kemali hayatında bir defa evlenmiştir. Biri kız biri erkek iki çocuğu olmuştur.Kızı ölmüştür, oğlu sağdır. Hasan adındaki oğlu son zamanlara kadar eskicilik etmekte idi.Bugün yetmiş yaşında olduğu için evde, damadı İstanbullu terzi Nasıhın yanın da oturmaktadır.

Kemali artık ihtiyarlamıştı. Fakat gönlü her zaman gençti. Yaşının altmış beşi geçmiş olmasına rağmen bir türlü seyahatlerden vazgeçmiyor ve mütemadiyen saz omuzda dolaşıyordu.

O sırada Çankırı’ya göz açıcılar gelmişti.Dostları Kemaliye (hep merak ediyoruz bir defada senin gözünü gösterelim) dediler.

Göz açıcılar kemalinin de gözlerine baktılar. Ve (dumanı kaldıracağız) diye zavallı şairin gözüne mil saldılar. Fakat mil dumanı kaldıracağı halde bebeği örseledi.Şair büsbütün rahatsız oldu. Ve bir müddet daha Çankırı da kaldı.Gün geçtikce gözü görmez oldu.Ve büsbütün körleşti.

Kemali, ihtiyarlığını ve seyahate tahammül edemeyeceğini anlayınca, Kastamonu da oturmağa karar verdi. Kastamonu da sağ gözü de hastalandı. Hekimlere gösterdiler ; ona da çare bulamadılar. O da kapandı. O sırada karısı da ölmüştü.Artık iki gözden mahrum bir şekilde inziva köşesine çekildi, sazı ve sözü bıraktı; mey ve muhabbetten bahsetmez oldu.

Fakat kendisini sevenler, maluliyet zamanında da Kemaliyi salıvermediler. Hiç değilse evine kadar giderek zorla birkaç kadeh mey içirerek gözden mahrum şaire çaldırttılar, söylettiler ve dinlettiler.

Şair böylece üç sene kadar evinde kaldı. Ve nihayet ecelin pençesi onunda yakasına yapıştı. Yetmiş bir yaşında olduğu halde 1892 yılında kara topraklara kadar götürdü.

Kemali baba Kastamonu’nun şarkındaki Ahmed Dede kabristanına gömüldü. Mezarı kitabesini de şakirdi ve dostu Kastamonulu şair Fevzi yazdı:

Beldemizin Çöğür şairlerinden aşıkı hoşgü Kemali babanın sengi mezarına:

Bia Arifü Edibin           Ömrü zevali buldu
İlanı mevteylleüb        Ahir Visali buldu
Hünkar Hacıbektaşın    Hasmürüdi idi
Serçeşmei rizadan       Feyzü zülali buldu
Bu şairi sühansaz        <Elfakru fahrin> sırrın
Virdi zeban ederdi       Nakdi visali buldu
Tarihi irtihalin             Yazdı muhibbi Fevzi
(Hak, Dost) deyüb de  Aşık Kemali buldu



1 Oğlu Hasan, babasından naklen, Kemalinin sarayda on sekiz gün kaldığını ve külliyetli bir bahşiş de almış olduğunu söylemektedir

 

Kastamonu : Safalan
Talat Mümtaz Yaman
Kastamonulu Aşık Kemali Hayatı ve Eserleri
Kastamonu Halkevi Neşriyatından
Kastamonu 1935

 


Eserlerinden bazıları:

1
Hüdanın aşkına ey badı seher
Götür arzuhalim didare söyle
Benim sevdalı…………….
Yüz sür hakipaye hünkare söyle

Varında yanına ol mehparenin
Sun arzuhalimin men biçarenin
Yalancı bi ikrar kalbi karanın
Püseyle damenin yalvar ve söyle

Gitmez oldu gözden yarin hayali
Getirdi başıma bu kilükali
Eğer sorarlarda noldu KEMALİ
“Kaldı ayaklarda biçare” söyle

2
Hey gamzesi cellad müjgan okuna
Nişan eyleyeli yaredir sine
Cemalinde ümmülkitap okuna
Tilavetin var (şın) ile (yasine)

Beni kan ağlatan sinili yaşin
Silmedi bir kere gözerim yaşin
Bileyim dersen eğer ol yarin yaşin
Girmiştir sevdiğim onikisine

Derdi hasretile bağrım oyarım
Bana uyana ben de uyarım
Perişan halimi görse o yarim
Rahmetsiz mi eder KEMALİ sine

3
Bir takım salüsler zahir ilminden
Batını manaya takıldı kaldı
Okur cennetin ismü resminden
Anınçın esmaya takıldı kaldı

Aşıklar cenneti cehennemi nider
Bununçün çekmezler zerrece keder
Kerbelada bunca gazi şehitler
Hak için kavgaya takıldı kaldı

Bu aşkın çillesi böyle bir verem
Kimine sitemdir kimine kerem
Tarihi KEMALİ basanlar kadem
Bir piri danaya takıldı kaldı

4
Hey vefasız dilber billur gerdanın
Dişlemedim dişleyenler dişledi
Hışma geldiği dem tiri müzganın
Sinem üzere ne cefalar işledi

Oynatma aşıkın oyuubaz yarim
İkrarım muhkemdir yoktur inkarım
Tuzak kurup saydederken şikarım
Bir takım aduler vardı kişledi

Cevretme kuzum olmuştur üstad
Kimini şad etti kimini naşad
Ol dinsiz imansız gamzesi cellad
Sen değil KEMALİ çoğunu şişledi

5
Cemalin sad hazaran maşallah
Ahseni surette halketmiş halik
Bir kere görenler cemalin vallah
Halisen muhlisen olmaz mı aşık

Sıdkı sadakatle gelen yanına
Doyamaz hem lutfuna ihsanına
Cevrü cefa eylemek senin şanına
Layık mıdır şahım değildir layık

Bir lezzet yok lebi zülalim gibi
Bir gülşen yok hüsnü cemalin gibi
Şemi ruhsarına KEMALİ n gibi
Acep bulunur mu abası yanık

6
Azimet eyleyüp mülkü ademden
Geldim bu aleme biçare düştüm
Taallüm eyleyip her esmai ademden
Maalin fehmedip esrara düştüm

Erenler bezmine aldılar beni
Küşat oldu anda gönül revzeni
Geçince boynuma aşkın reseni
Meydana erkanda ikrar düştüm

Kurban oldum o meydana girince
Hayyül ebed buldum ikrar verince
KEMALİ güşuma telkin edince
Hacı bektaşı veli hünkara düştüm
  7
Kellepoş altından eylemiş huruç
Ejdarhalar gibi seyrana zülfün
Alemi başına eylemiş duruş
Hükmeder kahrile her yana zülfün

Akıl mı erer onun oyununa
Yüz bin rica etsek girmez aynına
Bir teli kafirin geçse oynuna
Götürür encamı imane zülfün

Çeşmindir çeşmimi pür huneyleyen
Derdindir derunum mahzun eyleyen
Derdimend KEMALİ mecnun eyleyen
Şahane bakışın tufane zülfün

8
Bizi taneyleme sakın zahide
Bize erenlerin apdalı derler
Alişma alemden bir şeye asla
Çıkar dilden hep kılü kali derler

Sırrı faş eylemez sırra erenler
Bir hesaptır sana gönül verenler
Bir kere sevdiğim seni görenler
Hiç bulunmaz bunun emsali derler

Di’de mihman ettim esrarı aşkın
Alemi yandırdı yar narı aşkın
Gam alup satarken pazarı aşkın
Derdimend KEMALİ dellalı derler

9
Dostum celaline razı ol gönül
Vardır bir celalin cemali derler
Cevrü cefa çekmek ne yaman müşkül
Çekenin nicolur ahvalı derler

Kudret endazesi bu servi dalın
Müyesser olmaz mı acep visalin
Bir mahlup ziyade bulsa kemalim
Ardınca yakındır zevali derler

Saf besaf halların bin canlar değer
Ey canların canı ey hüsnü Enver
Biraz dost kadrini vasfetsem eğer
Hayli meddah miskin KEMALİ derler

10
Sermayei aşkı ararsan zahid
Aşıkın çektiği yar cefasıdır
Bade nuş ettiğim sorarsan zahid
Hararet ehlinin dem gıdasıdır

Ne çare çekmeli derdi serencam
Dostan gelen sitem ikramdır ikram
Coşgun sada ile çalıp çağırmam
Meyli dünya değil aşk dalgasıdır

Muhabbet şemine yangın KEMALİ
Hakikat bahrine dalgun KEMALİ
Uslanır sanmayın mecnun KEMALİ
Beş nokta üç harfin budalasıdır

11
Dedim dilber niçin eylersin cefa
Dedi güzellerde eski adettir
Dedim gayrilere edersin vefa
Dedi mutlak aşıklara nısbettir

Dedim benim ile eylesen ülfet
Dedi simü zersin olmaz muhabbet
Dedim malın canım senin ey afet
Dedi inanmazsan kuru sohbettir

Dedim KEMALİ yi ağlatma yarim
Dedi aşıkı ağlatmam karım
Dedim kalmadı hiç sabra kararım
Dedi sabrın sonu istirahattır

12
Zülfün sevdasile bu halkı alem
Her biri bir sevdaya düştü
Ol noktai bayı bilmiyen adem
Manayı zahirde davaya düştü

Müjkanların susamıştır canıma
Siyah zülfün taktın bu gerdanıma
Ateşi aşkını saldım canıma
Sanki bir yıldırım binaya düştü

Sekahum camını içen aşıklar
Can gözünü candan açan aşıklar
Dünya ve ukbadan geçen aşıklar
KEMALİ hikmeti mevlaya düştü


 

 

 



anasayfa l notalar l sözler l bağlama l hikayeler l gönül verenler
halk müziği l ozanlar l yazılar l kitaplık l konser-tv l linklerimiz l görüşleriniz

Herhangi bir konuda yazışmak için: turkuler@turkuler.com