Özellikle gelire dönüşmesinden
sonra daha da karmaşık hale gelen türkülerin çıkışı ve doğru
algılanması sorunu, uzun dönemde bile çözülecek gibi
görünmemektedir.
Herkesin kendine göre bir söz ekleyerek ya da değiştirip kendi
üstüne kayıt ettirerek sahiplendiği türkü sözlerinin tahrifatı
konusunda çeşitli görüşler aktarıldı değişik yerlerde ve zamanlarda.
»Haydar Haydar« adlı türküden »Silifke Keremi« (Çiçekler İçinde)
adlı türküye, »Huma Kuşu« adlı türküden »Derdinden Del’Oldum İnan
Vallahi« adlı türküye dek gerçekten bir-çoğunun sözleri
değiştirilerek birileri tarafından sahiplenilmiş yıllar yılı.
Araştırmacıların, derlemecilerin birçoğu da bu yönde bir düzeltme,
temizleme ya da seçme yoluna gitmeden, olanı olduğu gibi aktarma
kolaylığına yöneldiklerinden karıştıkça karışmıştır bu sorun. Oysa
halk şiirinin yapısını bilen herhangi bir insanın bile rahatlıkla
görebileceği gibi türkü sözleri, halk şiiri kurallarından
beceriksizce koparılmıştır.
Bunun iki önemli yanından söz etmek gerekir. Sözlü geleneğin olumsuz
yanlarından biri olarak gelişen, uzman ve sorumlu kişilerce çalışma
yapılmadığından, türkü sözleri, aslından oldukça uzak ve edebi
değerleri bozularak arşivlere aktarıldı. Öte yandan son 20 yıla dek
kimse açısından »denetlenir« bir gelir oluşturmadığı için bir sürü
insan kendine göre »ustalıkla« sözlerle oynayarak mal edindiler
türküleri. Özetle elini çabuk tutan, notere ilk koşan türkünün
sahibi oldu. Dahası aynı türküleri değişik yerlerde değişik
insanlara sahiplendi. Türkülerin bir gelire dönüşmesi ise bu tür
anlaşmazlıkları gündeme getirdi. Ancak bu konuda hukuk ve bilirkişi
boyutunda bir işleyiş sağlanamadığı için de »bir türkünün birden
fazla insana ait olması« gibi garip bir durum ortaya çıktı.
Bu durum ileride daha ayrıntılı incelenecek. Ancak geçtiğimiz
günlerde MESAM üzerinden bu konuda bir yardım ricası gelmesiyle,
sözkonusu türkünün bilinen biçimi ve henüz kim tarafından bozulduğu
ve kendine maledildiği bilinmeyen yanını öne çıkararak örneklemek
istedik.
Türkü birçok sanatçı tarafından yorumlandı, yorumlanmakta.
Genellikle Tokat yöresi ve geleneksel olarak kayıtlara geçmektedir.
Geleneksel olması, yorumcuların telif hakkı ödememeleri açısından
»uygun« bir durumdur. Bilindiği üzere ciddi bir denetleme olmadığı
için geleneksel olarak belirtilen türküler daha ucuza, dahası
bedavaya gelmektedir. Bu konu da yine kendi özel bir tartışma konusu
olduğundan burada ayrıntılandırmaya gerek yok. Bir başka biçimi ise,
türkü arşivlere aktarıldığında ilk kaynağın kim olduğunun bir
biçimde kayıtlara geçmemesidir. Bu da, bu işi yapanların dikkatini
açıklaması açısından değerlendirilebilir.
Türkü, »Değmen Benim Gamlı Yaslı Gönlüme« adıyla biliniyor. Ezgiye
ilişkin birşey söylemek bu yazının içeriğine uymamakta. Ancak
sözlere bakıldığında halk şiirinin yapısıyla uyuşmamaktadır. Eğer
ilk dörtlük doğru ise ikinci dörtlüğün uyak biçimi halk şiirinde bulunmamaktadır.
Yani ikinci dörtlükte biçim itibariyle başka bir ilk dörtlük
gibidir. Bu durumda bunların biri yanlıştır ya da iki ayrı şiirin
ilk dörtlüklerinin birleştirilmesi gibidir. Bizim görüşümüze göre
ise teorik olarak olası gibi görünse de böyle değildir. Türkünün
sözlerinin bir bölümü birileri tarafından aşağıda yeralan şiirden
acemice alınmış, bazı eklemeler de yapılarak ve bugün yaygın olarak
söylenen biçimde belleklere ve arşivlere geçmiştir.
Sahiplerinin çok olması ise ezgi dışında söz ile birlikte
düşünüldüğünde genel işleyişi göstermesi açısından tipik bir
örnektir.
Şimdi bilindiği ve anlaşmazlık nedeni olan türküyü aşağıya
aktaralım.
Ayrıldım
Yöresi: Kaynak:
Tokat
Değmen benim gamlı yaslı gönlüme
Ben bir selvi boylu yardan ayrıldım
Evvel bağban idim dostun bağında
Felek vurdu ayva nardan ayrıldım
Garip kaldım şimdi gurbet ellerde
Ben gönlümü çalan yardan ayrıldım
Çok ağladım Leyla gibi çöllerde
Şirin gibi nazlı yardan ayrıldım
Aslı ise aşağıda aktarılan Azerbaycan’dan Anadolu’ya yayılan, Göle
yöresi ve Ferman Baba kaynaklı biçimdir. Kul Abbas mahlaslı bu
türkü/şiir aslında Anadolu’da da yaygın olarak bilinen »Abbas ile
Gülkız« hikayesinin kahramanı 16. yüzyılın sonunda yaşamış
Tufarganlı Abbas’a aittir.
Değmen benim gamlı yaslı gönlüme
Anadan atadan elden ayrıldım
Ferhat oldum düştüm Şirin derdine
Bezirganım giden yoldan ayrıldım
Bir canım var yar yoluna sadağa
Devran döne verek dudağ dudağa
Gün ola ki bağban olam o bağa
Deremeden gonca gülden ayrıldım
Kul Abbas’ım yar hasreti amandı
Yardan ayrı kalan başım dumandı
Ayrılık hasretlik canda yamandı
Dudak kaymak dili baldan ayrıldım
Görüldüğü üzere uyaklar ilkinde »r«, ikincisinde »l« üzerine kurulu
olmasına karşın tema, daha ötesi sözcüklerin bile ikinci şiirden
aktarıldığı izlenimi vermektedir. Halk edebiyatında belli bir
ayak/uyak yinelenerek daha önce yazılmış bir şiire benzer biçimde
ama başka ifadeyle şiirlere sıkça rastlanır. Bu tür örneklere
»nazire« ya da yeni adıyla »benzek« denir. Ancak bir şiirin teması
dahil, bu biçimde yinelenmesi bu kavram içinde değerlendirilmez.
Kesin bir yargıdan öte, böylesi örneklerin çoğaltılarak belli bir
kurum tarafından (yaptırımı da olmak koşuluyla) denetlenebildiği
zaman halk edebiyatı ve müziğine en büyük katkılardan birinin
yapılmış olacağı kesindir.
|