Bilindiği gibi türkülerin en önemli
özelliklerinden biri de yaşanmış duygular sonucu ortaya çıkmış
olmasıdır. Bu nedenle icra edilirken de hissederek, anlatılan
duyguyu yaşayarak, duyarak icra etmek oldukça önemlidir. Gerek
farklı duygular yaşanmasından ve gerekse her yörenin yaşama biçimi
farklı olduğundan dolayı her yörenin müzik kültürü ve yapısı da
farklı farklıdır. Bu bağlamda gerek bu duyguların günümüze kadar
taşınmasında, gerekse bu kültürün günümüze kadar aktarılmasında
köprü vazifesi gören mahalli sanatçıların rolü ve önemi büyüktür.
Muharrem Ertaş, Ramazan Güngör, Enver Demirbağ, Celal Güzelses,
Halit Arapoğlu, Zaralı Halil.... gibi adlarını duyurmayı başarabilen
şanslı mahalli sanatçılar bulunmakla birlikte; bir çoğu da “Bâkî
kalan gök kubbede bir hoş seda imiş” misali bir seda bırakarak
adlarını duyurmuş olsunlar veya olmasınlar yokluk ve sefalet
içerisinde yaşayarak geçip gitmişlerdir. Bu mahalli sanatçılardan
birisi de Gaziantep’li Şerif Akbağ’dır.
Şerif Akbağ, Gaziantep yöresi barak ağzı uzun havaların en önemli
icracılarındandır. Oldukça tiz ve zaman zaman iki oktavı bile aşan
ses genişliği olan Şerif Akbağ’ın bu güçlü icrası bize; Ortaanadolu
yöresinin önemli bozlak ustası Muharrem Ertaş’ı hatırlatmaktadır.
Çığlık koparır gibi tiz bir sesten başlayarak oldukça başarılı
gırtlak nağmeleri ile pes seslere doğru inmesi, iskan havasındaki
isyanı icrası ile anlatması, tavrı ve söyleyiş biçimi ile bu
benzetmeyi haklı kılmaktadır. Fakat Şerif Akbağ Muharrem usta gibi
bağlama veya herhangi bir çalgı çalamamaktadır. Oğuzeli’ndeki camide
cuma günü sâlat-u selam okuduğu zaman 3-4 km uzaklıktaki, günümüzde
hava alanının bulunduğu yerde, eskiden bağ ve bahçelerde çalışanlar
sesini duyarak tanıyacak kadar gür bir sese sahip olduğu ifade
edilmektedir.
Şerif Akbağ, 1927 yılında eski ismi Büyükkızılhisar olan
Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde doğmuş ve büyümüştür. Okula ise hiç
gitmeyen Şerif Akbağ, Gaziantep’in Islahiye ilçesinde askerliğini
yapmıştır. Dedesinin sağ gözündeki bir rahatsızlıktan dolayı
Oğuzeli’nde “Kör Haliller” lakabı ile bilinmektedirler. Fakat Şerif
Akbağ, Oğuzeli’nde 17 yıl mahalle bekçiliği yapması nedeni ile
yörede daha çok Bekçi Şerif adı ile bilinmektedir. Oğuzeli ilçe
olduktan sonra 2 yıl ilçe binasında odacı olarak çalışmış daha
sonraları ise Gaziantep’e gelerek “Akif Plak” da yerel deyim ile
“getir-götür” işlerine bakmıştır. Uzun boylu ve iri yapılı olan
Şerif Akbağ, Oğuzeli civarında yapılan güreşlere katılarak ismini
güreşçi olarak da duyurmuştur. Şerif Akbağ, 1.eşi sağken 2. bir
evlilik daha yapmış fakat bu evliliği ona mutluluk değil hüsran
getirmiştir. Çünkü daha sonra hastalandığı kötü günlerinde ikinci
eşinin ona bakmaması veya ilgilenmemesi Şerif Akbağ’ı derin bir
üzüntüye boğmuştur. Fakat daha sonraları çocuklarının da araya
girmesi ile tekrar eski eşine dönmüştür. Beş çocuk sahibi olan Şerif
Akbağ, 1988 yılında felç geçirerek 28.08.1989 yılında Gaziantep’te
ölmüştür.
Şerif Akbağ gerek kendi yöresindeki mahalli ortamlarda gerekse sesi
güzel olan ve kendisi ile aynı adı taşıyan amcası Şerif’ten barak
türkülerini ve hikayelerini öğrenerek icra etmiştir. Fakat kendisi
barak aşiretine mensup değildir. İcra ettiği türkülerin tamamı uzun
hava formundadır. Zaten barak yöresi türkülerinin büyük bir
çoğunluğu da bu formda icra edilmektedir. Türkü söylemek için
gittiği düğünlerde ki icralarında sesine eşlik çalgısı olarak başta
zurna ve daha sonrada kemanı tercih etmiştir. Oğlu Lütfü Akbağ
babasının sesine özellikle Antepli “Zurnacı Hannan”, Yeşilovalı Hacı
Cumali, zurnacı Derik ve bağlaması ile yine Antep’li olan mahalli
sanatçı Hasan Beydili’nin iyi uyum sağladığını çalışmalarımız
sırasında bize anlatmıştır. Bir başka kaynak kişi Halil Birecikligil
ise; Hasan Beydili’nin Gaziantep yöresinin en iyi bağlama
sanatçılarından biri olduğunu ve 1965 li yıllarda Gaziantep bölge
radyosunda Şerif Akbağ ile çeşitli defalar program yaptığını ve
yerel tabir ile “Çok gıvrak” bağlama çaldığını ifade etmiştir. Oğlu
Lütfü Akbağ babasının birkaç defa Urfa’da da meşklere katıldığını ve
Urfalı Kel Hamza’yı, Diyarbakırlı Celal Güzelses’i de severek
dinlediğini hatta zaman zaman onların türkülerini de söylediğini
ifade etmiştir. Bekçi Şerif, türkü söylemek için gittiği düğün ve
eğlencelerden yörede ayıp karşılandığı için asla ücret almamıştır.
Fakat düğünden aylar sonra düğün sahipleri 20-25 kilo mercimek, 1-2
çuval buğday vb. gibi gelenek olduğu için çeşitli hediyeler
gönderirlermiş.
Şerif Akbağ’ın tesbit edebildiğimiz aşağıda da belirtilen 9 adet
plağı bulunmaktadır. Plaklarının haricinde 1965 li yıllarda Nida
Tüfekçi İstanbul ve Ankara Radyosuna çeşitli zamanlarda çağırarak
bant yaptırmıştır. Bu bantlarda icra ettiği barak yöresine ait dört
adet uzun hava ezgisi TRT Müzik Dairesi Başkanlığı tarafından notaya
alınmış(....?) ve TRT Türk Halk Müziği Repertuarına
kazandırılmıştır. Bekçi Şerif plaklardan azda olsa para kazanarak
Oğuzeli’ndeki evlerinin bir kısmını bu paralar ile yaptırmıştır.
Oğlu Lütfü Akbağ babasının 1969 yılında doldurduğu bir plaktan 800
lira aldığını ifade etmektedir. Fakat öyle anlaşılıyor ki;
plaklardan para kazananlar daha çok plak şirketleri olmuş.
Türkü (Plâk) Adı:1
Plâk Şirketi:
Süresi:
1-Gittiğin Yollarda Durnam(İskan)
Akif Plak(Antep)
45
Bebek Seni Sallayamadım(Maya)
“
“
2-Döne Gelin
“
“
Urumun Yolları
“
“
3-Urfa Hoyratı
“
“
O Güzel Gözlerinden Yaş mı Akacak
“
“
4-Zalimey Oyun Havası (Arada Gazel var) Çağdaş Plak(Antep)
“
Zurnalı Mevlane O.H.
“
“
5-Dertli Bülbül “ “
Sefil Emrah “ “
6-Kışlalar Doldu Bugün Samanyolu “
Bölük Bölük Uçan Turnalar(İskan) “ “
7-Karacaoğlan Solfej Plak “
Velet Bey “ “
8-Urumun Yolları “ “
Döne Gelin “ “
9-Barak Güzeli “ “
Kılınçoğlu “ “
Türk halk müziği icrasında çok önemli olan yöresel tavır2 veya
ağızların izahında öyle bir nokta vardır ki oradan öbür tarafını
anlatmada ne nota ne de söz anlatılmak istenileni anlatmada yeterli
gelmez. Fakat Türk halk müziğinin asıl sırrı veya güzelliği de zaten
o sözle veya nota ile ifade edilemeyen detaylarda saklıdır. Bu
bağlamda Oğuzeli’li Şerif Akbağ’ı veya yörede bilinen adı ile bekçi
Şerif’i de söz ile ancak bu kadar anlatabildik. Fakat gerçek anlamda
anlayabilmek veya bizim söylediklerimizin anlaşılabilmesi için ancak
Şerif Akbağ’ı dinlemek gereklidir.
Bizim bu gün mahalli sanatçı dediğimiz fakat kendi yaşadıkları
dönemlerde, daha çok yaptıkları işlerle, memleketleriyle veya
çeşitli lakapları ile anılan bu gerçek anlamdaki halk sanatçılarını
ancak dinleyerek anlamak mümkündür. İşte o zaman; günümüzde sanat ve
sanatçı kavramlarından ne kadar uzak olunduğu veya gittikçe ne kadar
uzaklaşıldığı, geçmişte çok önemli olan bu kavramların günümüzde ne
kadar hafife alındığı, günümüz medyasında kimlere sanatçı denildiği
düşünüldüğünde daha net görülecektir.
KAYNAK KİŞİLER
Adı Soyadı Doğum Yeri ve Yılı Öğrenimi Mesleği
Lütfü AKBAĞ Oğuzeli-1954 Lise Mezunu İmam
Halil BİRECİKLİGİL Gaziantep-1944 Lise terk. Emekli
*) Gaziantep Üniversitesi,
Türk Müziği Devlet Konservatuarı, Öğretim Görevlisi.
1) Bu bilgiler; Türk müziği konusunda
büyük bir arşivi olan Halil Birecikligil ve Lütfü Akbağ’dan
23.04.2003 tarihinde yapılan derleme çalışmaları sonucunda
alınmıştır.
2) Yöreden yöreye değişen müzikle anlatım
tarzı.
Not: Bu yazı daha önce Motif Dergisinin 34. sayısında
yayımlanmıştır.
|