| 
            
 Medya olarak adlandırılan basın ve yayın organları, toplumun 
            değişmesinde, gelişmesinde ve şekil kazanmasında oldukça önemli bir 
            rol oynamaktadır. Özellikle görsel medya olarak adlandırılan TV ve 
            radyo; kendi kültürümüzü yok etmede silah olarak kullanılabileceği 
            gibi; oluşturulacak kültür politikaları ile kültürümüzü tanımada, 
            anlamada ve tanıtmada bir araç olarak da lehimize kullanılabilir.
 
 “Başta TV-Radyo, onları daha gerilerde izleyen sinema, medyanın en 
            yüksek gücünü temsil etmektedir. Bu güçlü haberleşme araçları, 
            toplum kültürünün oluşması ve biçimlenmesinde en büyük güce 
            sahiptirler. Bu güç ve etkilerinden dolayı, insanlık için çok önemli 
            kültür kaynakları, kültürleşme araçlarıdır. Medya kaynakları ve 
            etkileriyle “tek boyutlu” bir dünya kültürü yaratma yolundadır. Bu 
            yolla çeşitlerinden, renklerinden arındırılan, köksüz ve derinliksiz 
            bırakılan standart bir “dünya kültürü” yaratılmaktadır. Günümüzde 
            kültürleri tehdit eden en önemli tehlike, işte bu standartlaşmada, 
            tek kültürlülüğe yönelmede, ulusal ve yerel renkleri yitirmede 
            yaşanmakta; kocaman dünya küçülerek, bir kısım medya ustalarının 
            elinde biçimlenmekte; kültür zenginliğinin kaynağı olan çeşitlilik 
            yerini tek-tipliliğe bırakmaktadır.” 1
 
 “Kültürün en önemli unsurlarından birisi de müziktir. Türk müziği 
            coğrafi yönden oldukça geniş bir alana yayılmış, değişik 
            coğrafyalarda değişik şekillerde gelişimini sürdürerek kendi 
            içerisinde son derece renkli ve zengin bir yapı oluşturmuştur. 
            Anadolu da bu coğrafyalardan birisidir. Anadolu’nun, her bölgesinin 
            her şehrinin hatta bazı ilçelerinin bile kendine özgü bir müzik 
            icrası vardır. Türk halk müziği dediğimiz bu müzik, Türk insanının 
            çeşitli olaylar sonucunda değişik şekiller de duygulanması ve bu 
            duygularını değişik şekillerde ifadesinin bir sonucu olarak ortaya 
            çıkmıştır.” 2
 
 Türk Halk Müziğinin tarihi gelişimi açısından Cumhuriyet kurulduktan 
            sonraki 45-50 yıllık zaman dilimi çok önemlidir. Bu dönemde her 
            alanda olduğu gibi müzikte de devrim yapılmak istenmiş ve bu yönde 
            çeşitli çalışmalar başlatılmıştır. Oluşturulması istenilen, çağdaş 
            ulusal müziğimizin, halk müziğine dayandırılması idi. Atatürk, Türk 
            milletinin varlığına yönelik bütün değişikliklerin milli ve medeni 
            temellere dayanmasını istiyordu.3 1 Kasım 1934 günü TBMM kürsüsünde 
            yapmış olduğu bir konuşmada; “Ulusun ince duygularını düşüncelerini 
            anlatan, yüksek deyişlerini, söyleyişlerini toplamak, onları genel 
            musiki kurallarına göre işlemek gerekir, ancak Türk ulusal musikisi 
            böyle yükselebilir, evrensel musiki de yerini alabilir. Kültür 
            işleri bakanlığının buna değerince önem vermesini, kanunun ona 
            yardımcı olmasını dilerim.”4 Diyerek daha cumhuriyetin kurulduğu 
            yıllarda Türk müziği konusunda yapılacak çalışmaları, bu müziğin 
            nasıl yükseltilebileceğini ve çağdaş Türk Müziğinin nasıl 
            oluşturulacağını belirtmiştir. Başka bir toplantıda ise Tamburacı 
            Osman Pehlivan’ı dinledikten sonra; “Beyler bu bir Türk sazıdır. Bu 
            küçük sazın bağrında bir milletin kültürü dile geliyor. Bir milletin 
            kültür ve sanat hareketlerini ve seviyesini, milli geleneklerine 
            bağlı kalarak, medeni dünyanın kendisine ayak uydurmaya mecbur 
            olduğumuzu unutmamalıyız, bunu bu vesile ile de söylemekten 
            memnunum.Bu küçük sazın bağrından kopan nağmeleri, bu istikamette 
            geliştirmeye ve değerlendirmeye kıymet ve ehemmiyet verilmelidir.”5 
            Diyerek Türk Müziği politikasının sağlam temeller üstünde 
            geliştirilmesinde ki temel ilkeyi de tespit etmiştir.
 
 Atatürk’ün konu ile ilgili söylediği bu sözler oldukça açık ve 
            anlaşılır olmasına rağmen; bazı sözlerin her nasılsa(!) yanlış 
            anlaşılması veya amaca yönelik olarak yanlış yorumlanması sonucu 
            Türk Müziği 1930 lu yılları oldukça çalkantılı ve sıkıntılı bir 
            şekilde geçirmiştir. Bu dönemin sonunda ilk defa 1940 lı yılların 
            başında radyolarda Türk Halk Müziği yayınları başlamıştır. O 
            zamanlar Türk Sanat Müziğinin icrası için radyoya alınmış 
            sanatçılara Muzaffer Sarısözen tarafından türküler öğretiliyor ve 
            radyodan bu programlar yayınlanıyordu. Fakat bir süre sonra Türk 
            halk müziğinin en önemli özelliklerinden olan yöresel ağız, tavır, 
            şive, üslûp ve ruhun kaybolmaya başladığı görüldü. Bunu ortadan 
            kaldırmak için radyoya özellikle Türk Halk Müziğinin icrası için 
            sanatçılar alınıp, “Yurttan Sesler Toplulukları” kurulmuştur. Bu 
            dönemki halk müziği yayınlarında Muzaffer Sarısözen daha çok mahalli 
            sanatçıları radyo programlarına konuk ediyor, hem halk müziği ile 
            ilgili hem de icra edilecek türkü ile ilgili açıklamalar yaparak 
            halkın kulağına hitap eden canlı programlar yapıyordu. Bu 
            programlarının en önemli amacı; tüm yurtta milli birlik ve 
            beraberliği sağlamak, ortak bir ruh ve duygu birliği oluşturmaktı.6 
            Bunun ile birlikte özellikle Cumhuriyet kurulduktan sonra başlatılan 
            folklor derleme çalışmaları sırasında toplanan halk ezgi ve 
            türküleri, dönemin teknolojik araçları kullanılarak mum ve taş 
            plaklara kaydedilmiş ve daha sonra konu ile ilgili büyük bir arşiv 
            oluşturulmuştur. Böylece halk türkülerinin unutulup kaybolması 
            engellediği gibi, bilimsel araştırmalara temel teşkil eden bu 
            malzemeler, orijinal hali ile günümüze kadar taşınmıştır. Folklorun 
            çağdaş kültüre etkisi7 bağlamında teknoloji lehimize kullanılmıştır.
 
 Televizyonun Türkiye’ye girişi ile birlikte önceleri sadece kulağa 
            hitap eden radyo programları yerini görselliğin de ön plana çıktığı 
            TV programlarına bırakmıştır. Özel TV ve radyo kanallarının çıktığı 
            1990 li yılların başına kadar olan dönemde;“Yurttan Sesler 
            Toplulukları”nın, gerek radyo gerekse televizyondaki programlarında; 
            halk müziği sıkı ve aslına uygun olarak korunmuş, piyasada icra 
            edilen halk müziği çalışmalarına da örnek teşkil etmiştir. Fakat 
            daha sonraki dönemlerde piyasadaki müzik sektörü çok hızlı 
            gelişmesine rağmen TRT; gerek teknolojisini, gerek kadrosunu, 
            gerekse halk müziği icra biçim ve mantığını, yeterince 
            yenileyemediğinden bu özelliğini yavaş yavaş yitirmeye başlamıştır. 
            Günümüze doğru olan bu yakın dönemde ciddi müzik programları da 
            yapılmakla birlikte, Yurttan Sesler Topluluğu’nun kurulduğu 
            yıllardaki endişelerden zaman zaman uzaklaşıldığı da görülmektedir.
 
 Özel radyo ve televizyon kanallarının kurulup çoğalması ile 
            birlikte, rekabet başlamış zamanla milli kültür, sanat ve sanatçı 
            kavramları arka planda kalarak günümüzdeki medya dilinde reyting 
            denilen medyatik endişeler ön plana çıkmaya başlamıştır. “Sözü 
            edilen bu dönemde pek çok televizyon kanalının büyük hatalar 
            yaptığını, hizmet verdiği ve ait olduğu halkın kültürünü işlemek, bu 
            kültürün norm ve değerlerini tanıtmak, bunlardan olumlu olanlarını 
            pekiştirip olumsuz olanlarını törpüleyerek halkın eğitimine katkıda 
            bulunmak yerine kolaya, ucuza ve daha fazla reytinge ulaşmaya 
            yönelen tutumlar sergilediğini söylemek hiç de yanlış olmaz.”8 
            Dahası, bu sistem tüm kitleleri kendine çekecek biçim ve içerikte 
            düzenlendiğinden; yüzeysel, hazır ve güncel mesajlarla kitleler 
            ekran başında tutularak derinliksiz, eğlence temelli, katılımsız, 
            kolaycı, tek-yanlı bir mesaj akımı ile pasifleştirilmiştir.9 
            “İhtiyacını duyduğu yayıncı, yapımcı ve sunucuları kendisi 
            yetiştiremeyen medya sektörü, TRT, Konservatuarlar ve benzeri yetkin 
            eğitim ve öğretim kurumlarında yetişmiş olan kişileri kendi 
            saflarına çekerek zamanında sanatını takdir ettiğimiz birçok 
            sanatçının, biraz günün modasına uyarak, çoğunlukla da ekonomik 
            nedenlerle yeni bir kültür biçimi sahnesinde rol almaya 
            başlamalarına neden olmuştur. Popüler kültür adını verdiğimiz bu 
            yeni kültür biçimi, insanların eski alışkanlıklarını unutmalarına, 
            kalitesiz olanın etkisi altına girmelerine ve doğru seçim yapamamaya 
            başlamalarına neden olan bir süreci başlatmış, bu sahnede rol alan 
            kimi sanatçıların zaman içerisinde değişmelerine, yozlaşmalarına, 
            şımarmalarına, hatta bazen bir çok kültürel ve ahlâki değeri 
            ayakları altına alabilmelerine yol açmıştır.”
            10
 
 Teknolojinin gelişmesi iletişim araçlarının hızla yayılması 
            insanların yaşama biçimini ve dolayısı ile yaşama biçiminin sonucu 
            oluşan halk müziğini de önemli ölçüde etkilediği bir gerçektir. 
            İnsanlar eskiden, yaşadıkları bir olay sonucu duygularını şiirlere 
            döküp ezgilendirerek duygularını ifade ederken; daha sonraları her 
            an ulaşabildikleri radyo, TV veya teyp gibi iletişim araçlarından 
            dinledikleri müzikler aracılığı ile duygularını ifade yolunu seçmeye 
            başlamışlardır. Bu anlamda halkın üretkenliğinin olumsuz yönde 
            etkilendiği söylenebilir. Kaynaktan çıkan bir türkü şehire gitmekte, 
            şehirde ayrı bir yorum veya yapı kazanmakta ve iletişim araçları 
            yolu ile geri dönerek kaynağı etkileyebilmektedir. Çeşitli 
            zamanlarda yaptığımız alan araştırmaları sırasında derlediğimiz 
            türkülerin bir çoğunda, sözünü ettiğimiz bu iletişim araçlarından 
            dinlenilen müziğin etkilerini tespit ettik11. Bu yapı kitle iletişim 
            sürecinin; üretim, değişim, dağıtım, tüketim, yeniden üretim 
            döngüsünün benzer bir modeli olarak düşünülebilir.
            12
 
 Fakat,“Uzun yıllar önce yaşamış olan Türk insanına ait olan müziği, 
            bu günün insanına olduğu gibi dinletmek belki zordur. Ancak bu 
            zorluğu yenmek için herhangi bir gayret gösterilmiş midir? Ortaya 
            yeni bir şeyler koymak için gerek bu sahanın ilgililerinin gerekse 
            ilim adamlarımızın herhangi bir gayret sarfettiklerini söylemek çok 
            zordur. Türk halk müziğinin kaynağı tükenmemiştir. Ancak günümüz 
            Türk insanının ihtiyaçlarının ve zevklerinin değiştiğini kabul 
            etmemiz gerekir.”13 Bu nedenle, Türk halk müziğinin asıl hocaları olan 
            mahalli sanatçılardan konuyu öğrenerek bu ham malzemeyi günümüz 
            teknolojisi ile işleyip halka tanıtacak, yöre ile bütünleşmiş, 
            günümüz insanın ihtiyaçlarına ve zevklerine cevap verecek, eğitimli 
            gerçek anlamdaki sanatçılara ihtiyaç vardır.
 
 Fakat, bu günkü medya, halk müziğine gerçek anlamda hizmet etmiş 
            veya eden sanatçıları değil; kendi formatlarına uygun sanal 
            sanatçılar üretmektedir. Bu sanatçılar(!) Medyadaki çeşitli magazin 
            programlarında göklere çıkarılmakta, konu ile ilgili çeşitli adlar 
            altında ödüller verilmekte ve hiç hak etmedikleri takdir ve destek 
            görmektedirler. Bu programlarda sanattan daha çok görüntüye önem 
            verildiği yapılan icradan anlaşılmaktadır. Bu nedenle sanat ve 
            sanatçı kavramları bu programlarda anlamını yitirmektedir. Sanattan 
            bi haber olan bu insanlar için türkü veya şarkı söyleyen kişi 
            anlamında “türkücü” veya “şarkıcı” teriminin kullanılması bize göre 
            son derece doğrudur. Türk Halk Müziği sanatçısı olarak sunulan kişi;
 
 I am sorry ne sorry
 Güzelim siye noli?
 Dü dü dü dü düttüri
 Herkes malı götüri
 
 Eserini(!) Türk halk çalgılarıyla, yöresel ağız ve bir de halk 
            oyunları eşliğinde okuyunca icra edilen müzik de doğal olarak halk 
            tarafından halk müziği veya türkü gibi anlaşılmaktadır. Fakat bu 
            durumun kültürün ve dolayısıyla halk müziği geleneğinin de doğasında 
            var olan gelişim, değişim ve dönüşümle yeni ihtiyaçlara cevap 
            verecek terkiplerin oluşması şeklinde olmadığı düşüncesindeyiz.14 Zira 
            burada, ağıt olarak yakılan bir türkünün zamanla oyun havasına 
            dönüşmesinde olduğu gibi geleneğin kendi içerisindeki değişim ve 
            dönüşümünden daha çok, örnekte de görüldüğü gibi gelenekten kopukluk 
            veya daha açık bir ifadeyle dejenerasyon söz konusudur.
 
 Halk müziği adına yapılan bu yanlışlıklara popüler müzik adı altında 
            yapılanlar da göz önünde bulundurulduğunda; Acaba bu kuru gürültünün 
            arkasında birileri hedeflerine mi ulaşıyor? Sorusu akla gelmektedir.
 
 Türker EROĞLU konuyu; “Bize göre ülkemizde müzik sahasındaki 
            problemlerin bir sebebi de sanatın ucuzluğudur. Tarihimize 
            bakıldığında, geçmişte müziği sanat edinmiş olanların, bu konuda 
            ilim tahsil etmiş insanlar olduğunu görmekteyiz. Bunların dışında, 
            kendi tabiî ortamında müzik üreten halkımızın da ürettiği eserlere 
            bakarak bugünkü sanatçılara kıyasla ziyadesiyle sanatkâr olduğunu 
            söylersek mübalağâ etmiş olmayız. Günümüzde ise sanat o kadar 
            ucuzlamıştır ki özellikle müzik sahasında artık anne ve babalar 
            çocuklarının ilim adamı, iş adamı, ticaret erbabı olmasından ziyade, 
            sanatçı olarak kısa yoldan şöhret ve para sahibi olmalarını arzu 
            etmektedirler. Çünkü bunun için tahsile, emeğe ve fazla çalışmaya 
            gerek yoktur? Sahnelerimizde boy gösteren ve hakikaten bir gecede 
            büyük paralar kazanan “meşhur sanatçı” larımıza bakacak olursak, 
            çoğunun tahsilsiz insanlar olduğunu görürüz.Aynı durum gerek 
            radyolarımızda, gerekse Devlet korolarında çalışanlar için de söz 
            konusudur.” 15 Şeklinde açıklamaktadır.
 
 Nida TÜFEKÇİ ise; “Radyo, televizyon plak gibi topluma hitap eden 
            bazı araçların yayınlarında yer alan ve halkımızın müzik anlayışının 
            başka yörelere çekilmesine âmil olan bu türleri üç ayrı gurupta 
            toplamak mümkündür. Bunlardan birincisi; “piyasa müziği” adı verilen 
            ve Arapça, Hintçe şarkıların klasik sazlarımızla çalınmasını esas 
            alan kalitesiz, seviyesiz türlerin yer aldığı guruptur. Çoğunluğu 
            bakımından toplumumuzun ahlak yapısına aykırı telkinlerle dolu olan 
            bu melankolik şarkılar bil hassa eğitim ışığından yoksun kalmış yurt 
            köşelerinde etkili ve tehlikeli olmaktadır. İkinci gurupta ise, 
            gitar üzerinde notaların yerini dahi bilmeyen ilk okul çocuklarının 
            yaptığı arajmanlar yer almaktadır. Bilhassa büyük şehirlerde yaşayan 
            gençler tarafından rağbet gören bu türler otantik ezgilerimizi 
            tahrip etmeleri yönünden tehlikeli olmaktadır. Tehlikesiz gibi 
            görünen; fakat halk müziğimizi öbür unsurlar ölçüsünde tehdit eden 
            üçüncü gurupta ise, halk edebiyatı biliminin kabul ettiği anlamda 
            “aşık” kimliği taşımayan veya anonim ürünlerimizin doğuş alanı 
            dışında yaşayan okumuş yazmış bazı kimselerin halk çalgılarımızla; 
            bilhassa bağlamayla yaptıkları halk türkülerimize benzer besteler 
            yer almaktadır.”16 Demekte ve medyada icra edilen müzikleri topluma 
            yaptığı etki bakımından üç başlık altında toplamaktadır.
 
 Fakat özel radyo ve televizyon kanallarının içinde de zaman zaman 
            iyi niyetle hazırlanmış ve konuya hizmet etmeyi amaçlayan halk 
            müziği programları bulunmaktadır. Fakat bu programların büyük bir 
            çoğunluğu gerek halk bilimi gerekse halk müziğini bilmeyen kişiler 
            tarafından yapıldığı için amacına ulaştığı söylenemez. Asker KARTARI 
            konuyu; “....halk türkülerinin, ne yazık ki, modern etnomüzikoloji 
            tekniklerinden haberi olmayan kişiler tarafından “derlenmesi”, daha 
            doğrusu, beceriksiz ellerin gül koparması gibi, dalından hoyratça 
            çekilip alınması sonunda, “popülerleştirilmesi”17 şeklinde bir 
            benzetme ile ifade etmiştir.
 
 Türk halk müziği konusunda medyada bilgi veren, yorum yapan veya söz 
            hakkı verilen insanların büyük bir çoğunluğu konuyu 
            bilmemektedirler. Program sunucuları konu ile ilgili soruyu program 
            gereği sormakta ve daha sonra çekilmektedirler. Verilen cevabın 
            doğru mu yanlış mı? Olduğuna fazla dikkat edilmemektedir.
 
 Bilindiği gibi türkülerin en önemli özelliği yaşanmış duygular 
            sonucu ortaya çıkmış olmasıdır. Bu nedenle icra edilirken de 
            hissederek, anlatılan duyguyu yaşayarak, duyarak icra etmek oldukça 
            önemlidir. Fakat türkülerin icrasında çok önemli olan; yöresel 
            ağızlar, tavırlar, akort zenginlikleri18 ve zengin olan çalgı 
            çeşitliliği günümüzde artık görülmemekte ve unutulmaya yüz 
            tutmaktadır. Bunun ile birlikte; Doğu ağzı ile icra edilen Karadeniz 
            türküleri, zeybek türküleri, Trakya bölgesi türküleri veya İstanbul Türkçesi ile icra edilen doğu türkülerini bu günkü medyada görmek ve 
            dinlemek mümkündür. Ayrıca konuları bakımından son derece zengin 
            olmasına rağmen günümüzde ön plana çıkarılan konu çoğunlukla aşk ve 
            sevdadır.
 
 Medyada ki halk müziği icralarının bazılarında söz anonim olduğu 
            halde türkünün melodisini değiştirerek başka melodi ile icra 
            edilmektedir. Bunun tersini de görmek mümkündür. Adına yorum denilen 
            bu yozlaşmayla birlikte, ritimdeki yerel özellikler de çıkarılarak 
            özellikle turistik bölgelerde “Turkısh Folk Music” adı ile 
            turistlere satılmakta ve kültürümüzün önemli bir parçası olan halk 
            müziği yanlış tanıtılmaktadır.
 
 Bunun için bu gün halk müziği icra eden sanatçıların yaptıkları işin 
            sorumluluğunun bilincinde olarak farklarını her yönü ile iyi 
            hissettirmeleri, kendi çizgilerini iyi belirlemeleri gerekmekte ve 
            halk müziğinin dışında yapmış oldukları çalışmaların adını da 
            mutlaka doğru koymalıdırlar.
 
 Bu gün için halk müziği adına bazı işleri yanlış yaptığımız veya 
            yapamadığımız ortadadır. Çünkü, türkülerin söylenme biçiminin türkü 
            ile ilgisi olmadığı gibi, son derece duygu yüklü türküleri küfreder 
            veya kavga eder gibi söyleyen, semah ezgileri çalınırken halay 
            çekmeye çalışan, bemol ikinin yerine naturel ses basmayı çağdaşlık 
            sayan ve kendi kültürüne yabancı bir nesil giderek çoğalmaktadır.19
 
 Bir döneme kadar değişen toplum ve yaşama biçimi kendi müzik 
            kültürünü de beraberinde getirmiştir. Fakat günümüzde üretilen 
            müzik, daha da hız kazanmış olan bu değişmelerin sonucunda mı acaba 
            ortaya çıkmıştır? Yoksa medyanın çıkarmış olduğu soyut bir kültür 
            çerçevesinde mi toplum şekillendirilmeye çalışılıyor? Tartışma 
            konusudur.
 
 Tüm bu saydığımız nedenlerden dolayı; Özellikle yurt çapında yayın 
            yapan özel TV ve radyoların yapmış oldukları konu ile ilgili 
            programlarda; Türk Halk Bilimi ve Türk Halk Müziği uzmanları20 
            danışman olarak görev yapmalı ve bu çıkarılacak bir yasa ile zorunlu 
            hale getirilmelidir. Radyo Televizyon Üst Kurulu’nda (RTÜK) görev 
            yapacak olan Türk Halk Bilimi ve Halk Müziği uzmanları da; medyadaki 
            konu ile ilgili hem danışman olarak görev yapan uzmanları, hem de 
            programları denetlemelidirler. Böylece hem konu ile ilgili yapılan 
            yayınların kalitesi artacak hem yetişmiş olan uzmanlar daha aktif 
            hale getirilecek hem de halk biliminden daha fazla faydalanılarak 
            buraya kadar saydığımız problemlerin çözümünde yol alınacağı 
            düşüncesindeyiz.
 
 Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; bugün özellikle özel medya da 
            sunulan ve magazin programları ile ayakta tutulmaya çalışılan müzik, 
            bizim binlerce yıldan beri süre gelen Türk Müziği geleneğinin devamı 
            olamaz. Bunun sebebini araştırdığımızda Türk Müziği okullaşma 
            sürecinin çok geç başlaması, müzik politikamızın olmayışı, 
            oluşturulamayışı veya batının Türkiye’deki müzik politikalarını 
            kendi hesapları doğrultusunda oldukça güçlü bir şekilde 
            oluşturmaları sayılabilir.
 
 Medyada Türk Halk Müziği adına yapılan yanlışlıkları daha da fazla 
            saymak mümkündür. Fakat bu gün şu soruları kendimize sormamız 
            gerekmektedir;
 1. Yurttan Sesler topluluklarının kuruluş amaçları veya bu icralar 
            sırasında duyulan endişe ve düşüncelerin acaba bu gün ne kadar 
            yakınındayız veya bu endişelerin ne kadarını taşıyoruz?
 2. Atatürk’ün çizmiş olduğu çizgide acaba çağdaş ve ulusal 
            müziğimizi oluşturabildik mi?
 3. Türk müziği politikamız var mı?
 4. Türk müziğinin çağdaş bir şekilde eğitimini verecek olan Türk 
            müziği okullarını oluşturabildik mi? Olanları geliştirebildik mi? 
            Veya sınırlı imkanlarla eğitim vermeye çalışan bu okullara bakış 
            açımız nasıl?
 Bu sorulara olumlu cevaplar vermeye başladığımız zaman, Atatürk’ün 
            hedeflemiş olduğu çizgide ulusal müzik devrimini 
            gerçekleştireceğimize inanıyoruz.
 
 
 
 
 
 
 •
            
            
            
            
            
            
            “Halk Kültürlerinin Medya Açısından Değerlendirilmesi 
            Uluslararası Sempozyumu”, Sakarya 13 Aralık 2002, tarihinde bildiri 
            olarak sunulmuştur.
 •• Gaziantep Üniversitesi, Türk Müziği Devlet Konservatuarı, 
            Öğretim Görevlisi.
 1KAÇAR GİTMEZ,Songül, “Küreselleşen Dünyamızda Medya ve Kültür” 
            Folklor Edebiyat Dergisi,1999/3, C.3,S.15,s.23, Ankara.
 2TEKİCİ,Savaş, “Türk Müziği Devlet Konservatuarlarında Nasıl Bir 
            Yapılanma Olmalıdır”, 21.yy başında Türkiye’de Müzik 
            Sempozyumu,s.217, Sevda Cenap And Müzik Vakfı,2002.Ankara.
 3ATAMAN,Sadi Yaver, 
            Atatürk ve Türk Musikisi, s.2, Kültür Bakanlığı 
            Yayınları/1291,Atatürk Dizisi/31, Atak Ofset,Ankara, 1991.
 4ATAMAN,a.g.e.,s.4
 5ATAMAN,a.g.e.,s.13
 6Konu ile ilgili 
            daha geniş bilgi için; Niyazi YILMAZ, Türk Halk Müziğinin Kurucu 
            Hocası Muzaffer Sarısözen, Ocak Yayınları, Ankara,1996.
 7Bu konu ile ilgili 
            daha geniş bilgi için Bkz; Prof.Dr.Dursun YILDIRIM, Türk Bitiği 
            İçinde “Folklor ve Çağdaş Kültür Modelimiz Üzerine Görüş ve 
            Düşünceler” Akçağ Yayınları,Ankara,1998.
 8UĞUZMAN ER, Doç. Dr. Tülay “Dördüncü 
            Uluslararası Dörtdivan Yayla Şenlikleri’nin Düşündürdükleri Halk 
            Kültürünü Etkisi Altına Alan Popüler Kültür”, Folklor/Edebiyat 
            2000/4,C.6,S.24,s.285,Ankara
 9 KAÇAR 
            GİTMEZ,a.g.e.,s.24.
 10 UĞUZMAN ER, 
            a.g.e.,s.289.
 11 Bu tesbitler; 
            Kültür Bakanlığı, HAGEM ‘de Folklor Araştırmacısı olarak 
            çalıştığımız dönemlerde yapılan alan araştırmaları sırasında 
            yapılmıştır.
 12 AYGÜN CENGİZ, 
            Serpil, “Folklor, Poplor ve Kitle İletişim Araçları”, 
            Folklor/Edebiyat 1999/3, C.5,S.19,s.7, Ankara.
 13 EROĞLU, Yrd.Doç.Dr.Türker, 
            “Arabesk Müzik, Özgün Müzik, Çağdaş Halk Müziği ve Türkiye’de 
            Sanatın Ucuzluğu”, Milli Folklor Dergisi, C.1,S.6,s.16, Ankara.1990.
 14 Bu konu ile 
            ilgili daha geniş bilgi için Bkz; Prof.Dr.Umay GÜNAY, “Cumhuriyet 
            Terkibi ve Barış Manço”, Milli Folklor,C.2,S.13,s.2, Ankara,1992.
 15 EROĞLU,a.g.e.,s.17.
 16 Metin ÖZARSLAN, 
            “Türk Halk Müziğinin Meseleleri Üzerine Dr. Turgut GÜNAY’ın Nida 
            TÜFEKÇİ ile Yaptığı Bir Sohbet”, Millî Folklor, S.39,s.53, 
            Ankara,1998.
 17 KARTARI, 
            Doç.Dr.Asker, “Anadolu Aşık Geleneği’nin Medya’da Temsili ve 
            İşlevselliği”,Folklor Edebiyat Dergisi,2000/1, C.6,S.21,s.13, 
            Ankara.
 18 Kısa saplı 
            bağlamaların çıkması ve hızla yayılması; çalma ve söyleme kolaylığı 
            getirmekle birlikte, bağlamadaki yöresel tavırların ve akort 
            zenginliğinin kaybolmaya başlamasında etkin rol oynamıştır.
 19 Bu tespitler, 
            çeşitli televizyon programları ve Gaziantep Üniversitesi Türk 
            Musikisi Devlet Konservatuarı, Sakarya Üniversitesi Devlet 
            Konservatuarı, Öğrenci Alım Sınavları sırasında ki gözlemlerim 
            sonucu yapılmıştır.
 20 Burada 
            uzmanlıktan kastettiğimiz; Konunun okulundan mezun olmuş, alanı ile 
            ilgili bilimsel araştırma ve yayın çalışmaları yapan, konu ile 
            ilgili Üniversitelerin Ana Bilim /Ana Sanat dallarında görev yapan 
            öğretim elemanı veya araştırmacılardır.
 
 
 
 KAYNAKÇA
 
 ATAMAN, Sadi Yaver, Atatürk ve Türk Musikisi, Kültür Bakanlığı 
            Yayınları/1291,Atatürk Dizisi/31, Atak Ofset,Ankara, 1991.
 AYGÜN CENGİZ, Serpil, “Folklor, Poplor ve Kitle İletişim Araçları”, 
            Folklor Edebiyat Dergisi, 1999/3, C.5,S.19, Ankara.
 EKİCİ, Savaş, “Türk Müziği Devlet Konservatuarlarında Nasıl Bir 
            Yapılanma Olmalıdır”, 21.yy başında Türkiye’de Müzik Sempozyumu, 
            Sevda Cenap And Müzik Vakfı, 2002.Ankara.
 EROĞLU, Yrd. Doç. Dr. Türker, “Arabesk Müzik, Özgün Müzik, Çağdaş 
            Halk Müziği ve Türkiye’de Sanatın Ucuzluğu”, Milli Folklor Dergisi, 
            C.1,S.6, Ankara.1990.
 ÖZARSLAN, Metin “Türk Halk Müziğinin Meseleleri Üzerine Dr. Turgut 
            GÜNAY’ın Nida TÜFEKÇİ ile Yaptığı Bir Sohbet”, Millî Folklor, 
            S.39,s.53, Ankara,1998.
 KAÇAR GİTMEZ, Songül, “Küreselleşen Dünyamızda Medya ve Kültür” 
            Folklor Edebiyat Dergisi,1999/3, C.3,S.15, Ankara.
 KARTARI, Doç. Dr. Asker, “Anadolu Aşık Geleneği’nin Medya’da Temsili 
            ve İşlevselliği”, Folklor Edebiyat Dergisi,2000/1, C.6,S.21, Ankara.
 UĞUZMAN ER, Doç. Dr. Tülay, “Dördüncü Uluslararası Dörtdivan Yayla 
            Şenlikleri’nin Düşündürdükleri Halk Kültürünü Etkisi Altına Alan 
            Popüler Kültür”, Folklor/Edebiyat 2000/4,C.6,S.24,s.285,Ankara.
 YILMAZ, Niyazi, Türk Halk Müziğinin Kurucu Hocası Muzaffer 
            Sarısözen, Ocak Yayınları, Ankara,1996.
 
 
 
 
 |