ana sayfa
türkü sözleri
türkü notaları
türkü hikayeleri
gönül verenler
bağlama-nota
ozanlarımız
halk müziği
konser-tv
kitaplık
yazılar
sözlük
arşiv
linklerimiz
görüşleriniz
site içinde ara
tavsiye edin
muhabbet

Güncellemelerden haberdar olmak için
e-mail listemize üye olunuz. 

İsim: 
E-mail: 
            
 

 

5. KARŞILIKLI TÜRKÜLER

Türk şiirinin geleneği içinde karşılıklı şiir söyleme geleneği çok eskilere dayanır. İlk örneklerini Divanü Lügati't-Türk'te gördüğümüz kış-yaz tartışması bunlardan biridir.[73]

Karşılıklı türküler, iki veya daha çok kişinin birbirlerini muhatap alarak söylediği türkülerdir. En fazla halk hikâyelerinde rastlanılır. Bu durumda konuları hikâyedeki sahneye göredir. Ekseriya, hikâye kahramanları olan kızla erkek arasında sevginin ön planda tutulduğu manzum konuşma şeklinde karşımıza çıkar. 

Karşılıklı türkülerin bir çeşidi de atma türkü ya da atışma türkü lerdir. Trabzon’da bir kişinin karşısındaki kişi veya kişilere türkü söylemesine türkü atma, bunu söyleyene türkücü, karşılıklı türkü söylemeye atışma, hitap veya tilmih şeklinde olup karşılık beklenmeyen türkülere de takma türkü denir.[74]

Doğu Karadeniz Bölgesi’nde karşımıza çıkan ve yörelere göre kesme türkü, karşı-beri, karşılama ve kovalama gibi adlarla da bilinen atma türküler özellikle düğün, yedi (düğün ertesi), ternek / vartivor (yayla eğlenceleri), bayramlar, şenlikler, imeceler veya uzun yayla yolculukları sırasında söylenirler.[75] İki grup veya iki kişi tarafından ortaya konulur. Önce yedi heceli manzum söz söyler. Bu manzum parça, genellikle iki mısra olmakla beraber, üçlük, dörtlük hatta bent şeklinde de olabilir. Karşı taraf, ilk şekle uygun tarzda cevap vermek zorundadır. Şairlerden biri cevapsız kalıncaya kadar türküye devam edilir. Cevap veremeyen tutulmuş (mat olmuş) sayılır. Karşılaşma çok uzun sürer ayakta daralma olursa, buna “Türkü çıkmaz yola düştü.” denir.[76] Bu durumda şairlerden birisi ayağı değiştirir, türküye devam edilir. 

Atma türküler yapılarına göre iki, üç, dört ve diyalog şeklinde olmak üzere dörde ayrılır.

Atma türkülerin bir kısmı, ikiliklerle başlayıp üçlüklerle, dörtlüklerle başlayıp ikiliklerle devam eder, bir kısmı da altılıklarda kuruludur.

a. İki mısralık bentlerden ibaret atma türküler 

Kafiye düzenleri: ab, cb, db, eb, fb... şeklindedir.

Ahmet:                          Şükrü:
Denizde buldum bir nar O cennet meyvasidur
Rızık insani arar           Ye etmez sana zarar

Sağ solda iki melek         Helâl Haram cem eder
Hay
ırı şerri yazar           İnsanoğlu ki azar

Ecelin meft ki gelur            Alt tarafı insana
Her bir düzeni bozar            Lazım bir kulaç mezar  

Beyitlerle söylenen atma türkülerden bazısı ardarda söylenmek suretiyle dörtlük meydana getirir.


Ana : Uy kızım uy kızım kinali kızım

Seni bir sarraf istiyor vereyim mi

Kiz: Yok ana yok ana ben ona varmam

Sarrafin altini çoktur saydirir bana

Ana : Uy kızım  uy kızım  kinali kızım

Seni bir bakkal istiyor vereyim mi

Kiz: Yok ana yok ana ben varmam ona

Bakkalin yemişi çoktur yedirir bana

Ana : Uy kızım  uy kızım kinali kızım

Seni bir kasap istiyor vereyim mi

Kiz: Yok ana yok ana ben varmam ona

Kasabin eti çoktur kiydirir bana

Ana : Uy kızım uy kızım kinali kızım

Seni bir hallaç istiyor vereyim mi

Kiz: Yok ana yok ana ben varmam ona

Hallacin pamugu çoktur attirir bana

Ana : Uy kızım uy kızım kinali kızım

Seni bir terzi istiyor vereyim ona

Kız: Yok ana yok ana ben varmam ona

Terzinin dikişi çoktur diktirir bana

Ana : Uy kızım uy kızım kinali kızım

Seni bir çoban istiyor vereyim ona

Kız: Yok ana yok ana ben varmam ona

Çobanın nahiri çoktur otlatır bana

........

Ana : Uy kızım uy kızım kinali kızım

Seni bir kâtip istiyor vereyim ona

Kiz: Yok ana yok ana ben varmam ona

Kâtibin yazisi çoktur yazdirir bana

Ana : Uy kızım uy kızım kinali kızım

Seni bir doktor istiyor vereyim ona

Kiz: Yok ana yok ana ben varmam ona

Doktorun ilaci çoktur içirir bana

Ana : Uy kızım uy kızım kinali kızım

Seni bir sarhoş istiyor vereyim ona

Kiz: He ana he ana varirim ona

Sarhoş içer içer sarilir bana [77]

 

b. Üç mısralık bentlerden ibaret atma türküler


Kafiye düzenleri: aab, ccb, ddb, eeb... şeklindedir.


Gelin 
                              Kaynana

Süpürmeden toz eder           Öğle olmadan kalkmaz

İki de bir söz eder            El alemden utanmaz

Kaynana kari kazuk            Biz böyle uyumazuk

 

Ya dilini tutarsın            Pişman olursun gene

Ya beni birakarsun            Anla kendu kendune

Bi yere duramazuk           Başuna vuramazuk [78]

 

c. Dört mısralık bentlerden ibaret atma türküler


Kafiye düzenleri : abcb, defe, ghih..., aaab, cccb, dddb... veya abbc, deef, ghhi.. şeklindedir.


Erkek: 
                               Kiz:

Atma turki atarum           Deremenun olugi

Yüreguni yakarum            Tikinedur tikine

Eski çaruklarumi           Çok açma aguzuni

Bogazuna takarum            Siçan düşer içine

 

Elume çifte kürek            Uşak senun fesune

Karişturdum furuni            Yama yaptum tersune

Çok açma aguzuni            Seni bagliyacagum

Kirarum muncuruni            Ahirun gerisine

 

Deremenun üstine            Arkama sepetika

Taşlara bak taşlara            Gidiyirum yapraga

Sen türki bilmiyisun           Bi turki demegilen

Hadi ordan maskara            Soktum seni topraga[79]

(deremen : degirmen, muncur : dudak, sepetika : küçük sepet)

Beyitler yahut dörtlükler şeklinde ortaya konulan karşılıklı türkülerin çoğu bir olaya bağlıdır. Şayet olay bilinirse türkü güzellik kazanır ve daha çok beğenilir.


d. Diyalog şeklinde atma türküler


DEMİRCİLER DEMİRİ NEYLE DÖĞERLER?

-Demirciler demiri nasil dögerler?            -Kalaycilar kalayi nasil kalarlar?

-Şöyle dögerler, böyle dögerler.             -Şöyle kalaylar, böyle kalaylar.

-Şöyle mi?                                    -Şöyle mi?

-Şöyle.                                          -Şöyle.

-Böyle mi?                                    -Böyle mi?

-Böyle.                                          -Böyle.

-Var yare söyle.                              -Var yare söyle.

 

-Oduncular odunu nasil keserler            -Sobacilar sobayi nasil yaparlar?

-Şöyle keserler, böyle keserler.            -Şöyle yaparlar, böyle yaparlar.

-Şöyle mi?                                    -Şöyle mi?

-Şöyle.                                          -Şöyle.

-Böyle mi?                                    -Böyle mi?

-Böyle.                                          -Böyle.

-Var yare söyle.                         -Var yare söyle.[80]  

 

B. KONULARINA GÖRE TÜRKÜLER


Türküler bir fert tarafından ortaya konulan ve zamanla asil söyleyeni unutulan, şahsa veya topluma ait herhangi bir konuyu aksettiren eserlerdir. Bu konu, doğumdan ölüme kadar insani ilgilendiren ayrılık, aşk, düğün, deprem, kıtlık, sel vs. gibi felâketler, öldürme, eşkıyalık, savaş ve daha pek çok hadiseyi ve durum ihtiva eder mahiyettedir.

Ali Rıza Yalman (Yalkin) türküleri konularına göre altı gruba ayırır. 1. Öğüt, 2. Övüt (Bir olay veya kahramanin hikâyelerinden bahseden övgü parçalari), 3. Agit, 4. Yigit, 5. Yavuk (Sevgili, güzel), 6. Yagit (Karaçor / düşman) üstüne söylenmiş türküler.[81]

Cahit Öztelli, türküleri doğuş sebeplerine göre önce vakalı türküler (harp, isyan, kahramanlık, cinayet, eşkıyalık veya diğer hayat olayları...) ve hisli türküler (aşk, hasret, ölüm...) olarak ikiye ayırır ve şu şekilde bir gruplandırma yoluna gider:

1. Ninniler ve çocuk türküleri

2. Tabiat türküleri (Çoban türküleri),

3. Aşk türküleri,

4. Merasim / tören türküleri,

5. Iş türküleri,

6. Derebeyi, eşkiya ve cinsî türküler,

7. Kahramanlik türküleri

8. Ölüm türküleri (agitlar),

9. Mizahî türküler,

10. Karşilikli (muhavereli) türküler),

11. Oyun türküleri.[82]

Pertev Naili Boratav ise, konuya türkülerin konuları ve türkülerin kullanıldıkları yer açısından yaklaşır ve şu tasnifi yapar:


Konularına göre türküler:

1. Lirik türküler

a. Ninniler

b. Aşk türküleri

c. Gurbet türküleri, askerlik türküleri, hapishane türküleri

ç. Ağıtlar

d. Çeşitli başkaca duyguluk konular üzerine türküler

2. Taşlama, yergi ve güldürü türküleri

3. Anlatı türküleri

a. Efsane konulu türküler

b. Bölgelere ya da bireylere özgü konuları olan türküler

c. Tarihlik konuları alan türküler

Kullanıldıkları yere göre türküler


4. İş türküleri

5. Tören türküleri

a. bayram türküleri

b. Düğün türküleri

c. Dinlik ve mezheplik törenlere deggin türküler

ç. Ağıt töreninde söylenen türküler

6. Oyun ve dans türküleri

a. Çocuk oyunlarında söylenenler

b. Büyüklerin oyunlarında söylenenler[83]

A.Haydar Avcı da türküleri konularına göre şöyle tasnif etmiştir:

1. Aşk, sevda t.

2. Gurbet, ayrılık, hasret t.

3. Ağıt t.

4. Ninni yapısı gösteren t.

5. Mizahi t.- güldürücü t.

6. Eleştiri t. ve taşlamalar

7. İş ve meslek t.

8. Töre ve tören t. (. düğün t., b. Kına t.)

9. Olay t.

10. Tarihi t.

11. Eşkıya ve başkaldırı t.

12. Askerlik t.

13. Evlilik t.

14. Karşılıklı t.-atışma t.

15. Çocuk t.

16. Doğa t.

17. Hayvan t.

18. Öğretici ve öğüt verici t.

19. Oyun t.

20. Hapishane t.[84]

 

Bu tasniflere benzer daha pek çok araştırma yapılmıştır. Biz özellik göstermesi açısından yukarıdaki tasnifleri kaydetmeyi uygun gördük. Yapılan bütün tasnifleri göz önünde tutarak ve araştırmalarımıza dayanarak türküleri konularına göre şu şekilde tasnif ettik:

1. Tabiat Türküleri

2. Aşk Türküleri

3. Yiğitlik Türküleri ve Tarihi Olayları Konu Edinen Türküler

4. Tören Türküleri

a. Düğün Türküleri

aa. Kına Türküleri

ab. Baş Öğme / Duvak Türküleri

ac. Gelin Alma Türküleri

aç. Gelin karşılama türküleri

ad. Güvey Türküleri

ae. Halk Oyunlarında Türküler (Halay, Bar, Horon, Zeybek..)

b. Ayin-i cem Türküleri

c. Sayacı Türküleri

ç. Oturak Türküleri

5. Askerlik Türküleri

6. Yiyecekler Üzerine Söylenmiş Türküler

7. Hayvanlar Üzerine Söylenmiş Türküler

8. Olay Türküleri

9. Bitki ve Çiçeklerle İlgili Türküler

10. Satıcı Türküleri

11. Ekin Türküleri

12. Ramazan Davulcusu Türküleri

13. Kişiler Üzerine Söylenmiş Türküler

14. Keder, Dert ve Hastalık Türküleri

15. Gurbet ve Hasret Türküleri

16. Meslek ve iş Türküleri

17. Eşkıya Türküleri

18. Ölüm Türküleri (Ağıtlar)

19. Ninniler ve Çocuk türküleri

20. Hapishane Türküleri

21. Mizahî Türküler

22. Yergi Türküleri

23. Öğretici ve Öğüt Verici Türküler

................................................................

1. Tabiat Türküleri

Türk halk şiirinde işlenen konuların başında tabiat gelir. Lale, gül, sümbül, menevşe, çiğdem gibi çiçekler; dağlar, dereler, ırmaklar, ağaçlar ve kuşlar gibi tabiata ait varlıklar çeşitli vesilelerle sik sik dile getirilir. Koku ve güzellik yönüyle çiçekler, engelleyici vasfı ile dağlar, tez elden sevgiliye ulaşacak özellikte olan rüzgârlar veya turnalar, yanık ötüşüyle insanin duygularına tercüman olan bülbüller türkü söyleyenin meramını anlatmak için başvurduğu motiflerdir. 

DAĞLAR


Senin
yazın kışa benzer          
Selviye benzer meşesi

Bir sevdalı başa benzer            Del'olup aşka düşesi

Çok içmiş sarhoşa benzer            Top top olmuş menekşesi

Duman eksilmeyen dağlar            Burcu burcu kokan dağlar

A dağlar ahulu dağlar                       Bağlantı

Eşinden ayrılan dağlar

 

Ben bu dağdan geldim geçtim            Yükseklerde yurdun mu var

Acı tatlı suyun içtim                       Şahinleyin kurdun mu var

Ben yarimden ayrı düştüm            Bencileyin derdin mi var

Gördünüz mü bakan dağlar           Gözyaşları akan dağlar

Bağlantı                                            Bağlantı [85]

 

YAYLA TÜRKÜSÜ

Güz gelende dağlara           Yaylaların başına

Yayla kovanlar kalır            Kar yağar ince ince

Dünyanın kanunu bu            Nedense çok ağlarız

Seven seveni alır            Yayladan ayrılınca

 

Yayla çimenlerine            Yaylanın çimeninden

Otur güzelim otur           Doymadım ey kız senden

Gönlün kimi severse            Yer yağmurdan doyarsa

Dünya güzeli odur            Ben de doyarım senden

 

Yaylanın düzlerine

Çiçekler dizi dizi

Seneye gelemezsek

Gelenler ansın bizi [86]

 

ÖTME BÜLBÜL

Bülbül niçin böyle feryad edersin            Yenilendi yüreğimin yarası

Ötme bülbül ötme bağrımı deldin            Ahla dolu yerin göğün arası

Varıp yad elere diller dökersin            Kara yerde yatar canlar paresi

Ötme bülbül ötme bağrımı deldin            Ötme bülbül ötme bağrımı deldin

 

Hey bülbül feryadın tâ arşa çıktı            Öte öte üstümüzden geçersin

Nice yanmışların bağrını yaktı           Eski yeni yaraları açarsın

Senin de yavrunu şahan mı kaptı           Senin kanatların vardır uçarsın

Ötme bülbül ötme bağrımı deldin           Ötme bülbül ötme bağrımı deldin

TURNALAR

İki turnam gelir aklı karalı            İnme turnam inme sen bu pınara

Birin şahin vurmuş biri yaralı           Avcı tuzak kurmuş var yolun ara

O yavruya sorun aslı nereli            Cümlemizin işin Mevlâ'm onara

Katar katar olmuş gelir turnalar            Bağlantı

Eğrim eğrimne hoş gelir turnalar

İnme turnam inme yolda kış olur            İnme turnam inme haber sorayım

Bastığın yerler de donar taş olur            Kanadın altına name sunayım

Böyle kalmaz elbet sonu hoş olur            Nazlı cananımdan haber alayım

Bağlantı                                            Bağlantı

(Eğrim eğrim : eğri büğrü, yan yan)


 

2. Aşk Türküleri

Coşkun lirizmle söylenmiş sevgi türküleridir. Daha ziyade sevgiliye duyulan özlem, kıskançlık, ayrılık, kavuşma gibi konular işlenir.Samimi lirizmin açıkça kendisini hissettirdiği bu türkülerde, genellikle sanat seviyesine ulaşılmış örnekler sergilenmiştir.

KALENİN ARDINDA


Kalenin ardında üç ağaç incir 
          Kalenin ardında bir taş olaydım

Elimde kelepçe boynumda zincir            Gelene geçene yoldaş olaydım

Çekme zincirleri kollarım incir            Bacısı güzele kardaş olaydım


Atma bu taşları ben yaralıyam                       Bağlantı

Elalem al giymiş ben karalıyam

Kalenin ardında ben gördüm onu            Kaleden kalaye şahin uçurdum

Mavidir şalvarı beyazdır donu            Ah ile vah ile ömrüm geçirdim

El ne derse desin ben sevdim onu            Yar bize gelende şerbet içirdim

Bağlantı                                                        Bağlantı

(don : elbise)

KÂTİP


Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur

Kâtibimin setresi uzun eteği çamur

Kâtip uykudan uyanmış gözleri mahmur


Kâtip benim ben kâtibin el ne karışır

Kâtibime kolalı (da) gömlek ne güzel yakışır

 

Üsküdar'a gider iken bir mendil buldum

Mendilimin içine lokum doldurdum

Ben kâtibi arar iken yanımda buldum


Kâtip benim ben kâtibin el ne karışır

Kâtibime kolalı (da) gömlek ne güzel yakışır

 

3. Yiğitlik Türküleri ve Tarihi Olayları Konu Edinen Türküler


Tarih boyu Asya, Avrupa ve Afrika'nın pek çok kısmında atıyla koşmadık yer bırakmayan Türk milleti, zaferden zafere koşarken yahut imkânsızlıklar yüzünden yaşanılan mağlubiyetler sırasında duygularını, heyecanlarını ve coşkularını da türkülerle dile getirmiştir. Ordudaki asker şairlerin, şiir ve türküleriyle askeri coşturup onları zafer için yüreklendirdiği nice türkü tespit edilemediği için maalesef günümüze kadar gelememiştir. Bu türkülerden bir kısmı adı unutulmuş şairlere aittir, bir kısmı ise, başta Köroğlu olmak üzere halk hikâyelerinden alınmıştır. Bu bakımdan teknik yönden biraz daha kuvvetlidirler. İnsanın içinde coşkun hareketlenmelere yol açan bu türkülerin bazıları oyun havası niteliğindedir. Yiğitlik edası taşımaları bakımından bu türkülerin marş olarak da söylendiği vakidir. 

BUDİN*


Budin dedikleri Aksu'yun başı 
          Cephane tutuştu aklımız şaştı

Kan ile yoğrulmuş toprağı taşı           Selatin camisi havaya uçtu

Çerkes bayraktardır şehitler başı           Askerin yarısı hep şehit düştü

Geldi küffar aldı kale-i Budin'i            Geldi küffar aldı kale-i Budin'i

Aldı budin kalesini geçti bedeni            Aldı budin kalesini geçti bedeni

 

Budin'in üstüne doğdu bir yıldız            Budin dedikleri çepçevre meşe

Aldı hain küffar on iki bin kız            Kurdunu kuşunu doyurduk leşe

Kimi kadı kimi müftü müderris            Hüngür hüngür ağlar Genç Ali Paşa

Aman padişahım imdat umarız            Geldi küffar aldı kale-i Budin'i

İmdatsız kaleye imdat bekleriz            Aldı budin kalesini geçti bedeni

 

Budin'in içinde biz üç kız idik

Altun kafes içre besli kuzuyduk

Küffarın eline lâyık değildik

Geldi küffar aldı kale-i Budin'i

Aldı budin kalesini geçti bedeni[87]

 

HAVADA BULUT YOK

Havada bulut ok bu ne dumandır            Kışlanın önünde redif sesi var

Mahlede ölüm yok bu ne şivandır            Varın bakın çantasında nesi var

Şu Yemen elleri ne de yamandır            Bir çift kundurayla bir de fesi var

Adı Yemen'dir gülü çemendir                       Bağlantı

Giden gelmiyor acep nedendir

Burası Muş'tur yolu yokuştur

Giden gelmiyor acep ne iştir

 

Kışlanın önünde üç ağaç incir            Kışlanın önünde sıra söğütler

Kolumda kelepçe boynumda zincir            Yüzbaşı binbaşı asker öğütler

Zincirin yerleri ne yaman sancır            Yemen’e gidenler baba yiğitler

Bağlantı                                             Bağlantı

 

Kışlanın önünde bir sürü kazlar            Mardin kapısı’nda kelek bağlanmış

Ayağım yalnayak yüreğim sızlar            Yemen’e gidenler yürek dağlamış

Yemen’e gidene ağlıyor kızlar            Analar babalar kara bağlamış

Bağlantı                                             Bağlantı[88]

(redif : Yedekte bekletilen orta yaş sınıfından ihtiyat kuvveti)

 

ESTERGON KALASI


Estergon kalası su başı durak

Kemirir gönlümü bir sinsi firak

Gönül yar peşinde yar ondan ırak


Akma Tuna akma ben bir dertliyim

Yar peşinde koşar kara bahtlıyım

 

Estergon kalesi su başı kaya            Estergon kalesi su başı hisar

Kemirir gönlümü aşk denen belâ           Kâfir bayrağını burcuna asar

Çektiğimi hoş gör gel etme cefa            Baykuşlar çığrışır bülbüller susar

Bağlantı                                             Bağlantı

Estergon kalesi su başı kale            Estergon kalesi papazla doldu

Göklere ser çekmiş burçları hele            Ay tutuldu güneş bulta girdi

Biz böyle kaleyi vermezdik ele            Neneler karadan yaslar bağladı

Bağlantı                                            Bağlantı [89]

 

PLEVNE 

Tuna nehri akmam diyor            Düşman Tuna’yı atladı

Etrafımı yıkmam diyor            Karakolları yokladı

Şanı büyük Osman Paşa            Osman Paşa’nın kolunda

Plevne’den çıkmam diyor            Beş bin top birden patladı

 

Tuna nehri akar gider            Kılıcımı çaldım taşa

Etrafını yıkar fider            Taş yarıldı baştan başa

Şanlı Gazi Osman Paşa            Şanı büyük Osman Paşa

Moskofları kırar gider            Askerinle binler yaşa

 

Kahpe Moskof kesti yolu            Bakın hele Balkanlara

Almak ister İstanbul’u            Boyanmış hep al kanlara

Plevne bir toprak kala            Benziyor Türk askerleri

Düşman sarmış sağı solu            Ateş saçan volkanlara

 

Kapandı plevne yolu            Irmak gibi aksın kanı

Düşman sardı sağı solu            Bu uğurda verir canı

Askerim yok cephanem yok           Plevne’den çıkmam diyor

Yetiş Süleyman Paşa kolu            Türk’ün yüce kahramanı

 

Türk’e pusu kurdu Moskof            Ağustosta açtı cengi

Bunca yiğit vurdu Moskof            Görülmemiş daha dengi

Osman Paşa karşı durur           Tuna’ya çok kan döküldü

Almak ister yurdu Moskof            Kıpkırmızı oldu rengi [90]

 

SARI ZEYBEK

Sarı Zeybek şu dağlara yaslanır

Yağmur yağar silahları ıslanır

Deli gönül birgün olur uslanır

Yazık olsun telli doru şanına

Eğil bir bak mor cepkenin kanına

 

Şu dağları kara duman bürüdü

Üç yüz atlı beş yüz yaya yürüdü

Sarı Zeybek bu dünyada bir idi

Yazık olsun telli doru şanına

Eğil bir bak mor cepkenin kanına[91]

 

4. Tören Türküleri

Türk milleti köklü geleneklerine bağlı bir mellettir. Tarihin her devrinde, mevsim ve şartlara göre sıksık bir araya gelip eğlence düzenleyen halk, bu arada türküler söyleyip, oyunlar oynar. Çoğu yörelerde oyun ve türkü içiçedir. Oyunlar herhangi bir saz eşliğinde olabileceği gibi, sazsız da olabilir. 

Toplu yapılan törenler sırasında söylenen türküler, kendi aralarında çeşitlilik gösterir. Bunları şöyle gruplandırabiliriz:

a. Düğün Türküleri

aa. Kına Türküleri

ab. Baş Öğme Türküleri

ac. Gelin Alma Türküleri

ad. Güvey Türküleri

ae. Oyun Türküleri

b. Ayin-i cem Türküleri

c. Sayacı Türküleri

ç. Oturak Türküleri

a. Düğün Türküleri


Düğünler daha ziyade insanların boş zamanlarına denk getirilerek yapılır. Bu da yaz tatiline veya kırsal kesimlerde iş bitimi mevsimi olan sonbahara rastlar. Düğün, folklorumuzda önemli bir yere sahiptir. Çünkü sünnet, askerlik ve evlenme hayatın önemli dönüm noktalarıdır. Bu yüzden halkımız düğünlere ayrı bir değer verir.

Düğünlerde eğlenme ve oyun başta gelir. Bu ortamı ise, genellikle bu işi meslek edinmiş mahalli sanatçılar sağlar. Hareketli türkülerle davetliler eğlendirilirken yerine göre uzun hava ve yanık ezgili türkülerle "of çektir"ilir, hatta gözyaşı döktürülür. Hüzünlü havalar içinde de en başta kına, baş öğme ve gelin alma türküleri gelir.

aa. Kına Türküleri


Türklerde düğün geleneğinin en fazla önem verildiği safhalardan birisi kına gecesidir. Kız evinde kına yakılacağı zaman geceye iştirak edenlerin duyguları doruğa ulaşır. Zira, bu sırada yanık ezgi ile kına ağıdı söylenir. Yöre neresi olursa olsun, kına türkülerinin / ağıtlarının ortak özelliği hepsinin de lirizm yüklü olması ve yanık ezgi ile söylenmesidir. Kına türkülerinin, insanın duygulanmasına sebep olan bir başka yönü de türkü metnindeki sözlerin orijinalliğidir. Bu türkülerde, kader ve baht konusu ön planda tutularak, geçmiş ve gelecekle ilgili düşünceler ve duygular ele alınır. 

Ülkemizde, muhtelif yörelerde bu türkülere ve bu türküleri söylemeye; kına ağıtı, gelin ağıtı, ağıt havası, gelin ağlatma havası, gelin savusu, savu sağmak, gelin türküsü, gelin yası ve okşama[92] Ülkenin her yerinde kısmen farklı gelenekler içerisinde yapılan kına gecelerinde, farklı sözlerle söylenen kına türkülerinin ortak yönü, hepsinin de yanık ezgili olmasıdır. Bunun sebebi ise, ayrılık ve yukarıda söylediğimiz hususlardır. 

SİVAS KINA GECESİ TÜRKÜSÜ

Çaktılar çaktılar çakmak taşını

Kurdular kurdular düğün aşını

Sesleyin gelinin bey kardaşını


Şen anam şen anam evin şen olsun

İşte ben gidiyom evin gen olsun

 

Ocağa koydular yufka sacını            Ocakta kaynıyor helva tavası

Başıma koydular yufka tacını           Dışarda çalıyor düğün havası

Çağırın çağırın kız kardaşını              İçerde ağlıyor kızın anası


Bağlantı                                    Bağlantı

 

Hepisi hepisi birden geldiler             Baban Bursa’ya vardı mı

Dolu gibi dolu eve doldular              Bursa kumaşı aldı mı

Anamı ağlatıp beni aldılar               Gelin oluyor duydun mu

Bağlantı                                  Bağlantı

 

Tuz kabını kardaş tuzsuz koyarlar      Elek içinde valası

Koc’evi koc’evi ıssız koyarlar             Kâğıt içinde kınası

Anayı babayı ıssız koyarlar               Hani bu kızın anası

Bağlantı                                  Bağlantı

 

Güveyi güveyi bahçede gezer            Biner atın iyisine

Fesine fesine püsküller dizer             Çıkar yolun kıyısına

Güveyi güveyi gelinden güzel             Söyleyin bey dayısını

Bağlantı                                   Bağlantı

 

Güveyi güveyi giydiği atlas            Ana hamama vardın mı

Atlasa atlasa iğneler batmaz         Yunduğu yeri gördün mü

Güveyi güveyi Allah’tan korkmaz    Gelin olduğum bildin mi

Bağlantı                                  Bağlantı

 

Baba çarşıya vardın mı                Gelinciler geldiler

Gezdiğim yerleri gördün mü         Atlarına bindiler

Bana bir şey aldın mı                  Gelini alıp gittiler

Bağlantı                                  Bağlantı

 

Sırtımı verdiğim duvarlar

Elimi yuduğum pınarlar

Sallanıp gezdiğim odalar

Bağlantı


Genellikle bentler halinde olan kına gecesi türkülerinin dörtlüklerle hatta beyitlerle söylenmiş şekilleri de vardır. Aşağıda kaydettiğimiz iki örnek bu şekilde vücuda getirilmişlerdir. Yapısı dörtlük olan ağıtlar ekseriya mani tipindedir. Beyitlerle söylenen ağıtlarda her beyit kendi arasında kafiyelidir.

KINA TÜRKÜSÜ


Bu kıza gerek bir ana     Bu kıza gerek bir baba

Ağlayalım yana yana     Ağlayalım kaba kaba

İki gözüm hatun ana     İki gözüm aslan baba

Gelin oldum gidiyorum     Dayanamam kötü dile

 

Bu kıza gerek bir bacı     Ana kızın çok mu idi

Ağlayalım acı acı         Bir kız sana yük mü idi

İki gözüm hatun bacı     Kırılası emmilerim

Vermen beni gurbet ele     Hiç oğlunuz yok mu idi

 

Baba kadanı alayım     Atladım geçtim Tuna’yı

Sakalına tel olayım     Ağ ele yaktım kınayı

Kapında köle olayım     Ağlatman hatun anayı

Verme beni gurbet ele     Gider de geri gelirim

 

Atladım geçtim eşiği     Gidiyorum elinizden

Sofrada buldum kaşığı     Kurtulayım dilinizden

Evimizin yakışığı         Yeşil başlı ördek olsam

İşte bindim gidiyorum     Sular içmem gölünüzden

 

Elimi yuduğum arklar     Kara koyun meler gelir

Belimi verdiğim dutlar     Dağı taşı deler gelir

Silip süpürdüğüm yurtlar     Kız anadan ayrılınca

İşte koyup gidiyorum     Gör başına neler gelir

 

Evimizin önü kavak     Kuru yere kazık çaktın

Dalın kırdım ufak ufak     Batar gider demedin mi

Elim kına yüzüm duvak     Gurbet ele bir kız verdin

İşte koydum gidiyorum     Yiter gider demedin mi

 

Evimizin önü kazlar     Emmimoğlunun inadı

Yel estikçe dalın düzler     Keklik kafese tünedi

İzin verin eşi kızlar     Kurban olam hatun teyzem

Kıza kına yakıcıyık     Duyanlar bizi kınadı[93]

 

KINA TÜRKÜSÜ


Kız kına yakmaya geldik yakmaya 
          Sabah seni göçürürler yurdundan

Yüzüğün takmaya geldik takmaya            Anan baban deli olur derdinden

 

Dünürlerim geldi kondu tarlaya            Ağla kızım ağla bugün günündür

Kılıçları yıldız gibi parlaya                   Sağ yanından tutan ağa kaynındır

 

Altın tas içinde kınan ezerler            Dola dola buyük eve doldular

Ak gerdana inci mercan dizerler            Büyük evin küçük kızın aldılar

 

Ağla kızım ağla metin olasın            Atladı geçti eşiği eşiği

Yüksektir soyları hatun olasın            Sofrada kaldı kaşığı kaşığı

 

Tuzun küleğini tuzsuz koyan kız           Çamura taş atma batar da gider

Anayı babayı ıssız koyan kız            Irağa kız verme iter de gider

.....................

Ağır yayığını yaydığım ana




Yaldız tereğini dizdiğim ana [94]

ab. Baş Öğme / Duvak Türküleri

Gelin türkülerinin bir başka çeşidi de baş öğme türküleridir. Bunlar, kına türkülerinden farklı ortamlarda dile getirilirler. Çeşitli yörelerde gelin öğme, kız öğme, duvak türküleri olarak da bilinen bu türküler, gelin evden ayrılmadan birkaç saat önce, giydirilirken ve süslenirken birkaç kadın tarafından söylenen türkülerdir. Yapı ve muhteva olarak kına gecesi türküleri / ağıtları ile benzerlik gösterirler. Genellikle bentler halindedirler.

Sivas İlbeyli yöresinde tespit ettiğimiz gelenek ve baş öğme türkü şu şekildedir:

Gelin evden ayrılacağı zaman iki kadın tarafından başı bağlanır. Kadınlardan birisi gelini giydirir, başını bağlar, diğeri de alını-yeşilini verir. Bu sırada içeri kimse alınmaz. Gelini giyindirip süsleyen kadınlar bir yandan da ağlaya ağlaya baş öğme türküsünü söylerler. Nihayet baş bağlanır. Kadınlar geline sarılıp tekrar ağlarlar. Bu arada gelinin başını bozmamaya dikkat ederler.

BAŞÖĞME TÜRKÜSÜ

Duvak alın köşk a(ğa)cına ulaştı
Kavim kardeş kuzu gibi meleşti
Bu ayrılık hep kızlara bulaştı

Ben gidem ben gidem evin şen olsun (Bağlantı)

Yaranım yoldaşım ağzım tatl’olsun

Babam kıratını çaya bağlasın
Kırat kişnedikçe anam ağlasın
Anamın kızı var beni neylesin

Hayvah hayvah ben anamdan ayrıldım (Bağlantı)

Eşim kızlar ben sizlerden yad oldum

Sel önünden devşirirler odunu     Gelinciler salınarak geldiler
Yiyen bilir leblebinin tadını 
         Dolu gibi avlumuza doldular
Bilemedik gelin kızın adını           Anamın elinden beni aldılar

Bağlantı                                       Bağlantı

Anamı anamı benim anamı          Anam kirmenini alsın eline
Sancı tutsun nikâh kıyan imemı
   Babam dağarcığın sarsın beline
Çarşamba gecesi yaktım kınamı   Çıksın baksın gurbet elin yoluna

Bağlantı                                        Bağlantı

Yıldız Dağı derler bir dağ ışılar           Atlar vurdular yaldızlı gemler
Geyik kuzusunu almış moşular 
          Anamın gününde sürdüğüm demler
Ben’anamdan ayırdılar komşular 
       Sabah olur götürürler zalimler

Bağlantı                                         Bağlantı

Atlar eğerlendi bineğin ister             Dolu geldi dereleri coşurdu
Kuşlar havalandı döneğin ister
         Kâdir Mevlâ’m tebdilimi şaşırdı
Anası babası konağın ister
              Kara yazı gurbet ele düşürdü

Bağlantı                                          Bağlantı

Görünüyor bizim elin taşları           Görünmüyor bizim elin söğüdü
Yaslı yaslı ötüşüyor kuşları
           Ben gelirken ekipleri yog idi
Anamın babamın ihmal işleri
         Kirildi mi bizim elin yiğidi 

Bağlantı
                                        Bağlantı

Kapları yuyamam elim yağ olur          Tuz küleklerini tuzsuz koyan kız
Irafa koyamam elim yorulur
             Anayı babayı issiz koyan kız
Dışarı çıkamam kaynım darılır
           Evini barkını sessiz koyan kız

Bağlantı                                             Bağlantı

Gurbete gidenin bağrı taş gerek
Altı arap atlı beş kardaş gerek
Her zaman her daim gönlü hoş gerek

Bağlantı[95]


ac. Gelin Alma Türküleri

Düğün günü gelin kızın evden ayrılması ani, gerek kız gerekse orada bulunanlar için oldukça acili bir andır. Bu sırada hayaller, hatıralar, beklentiler, ayrılık ve ümit gibi duyguları hep birbirine karışır. Bir yandan zurnanın yanık yanık çalan gelin alma havası, bir yandan da söylenen türküler herkesi hüzünlü bir havaya sokar.

Gelin alma türkülerinde, her ne kadar lirizm hakim ise de öğüt niteliğinde mesajlar da bulunur.

DÜNÜRCÜLER GELDİ

Dünürcüler geldi sıra sıra dizildi
Altın tas içinde kınam ezildi
Alnımıza böyle yazı yazıldı

İşte ben giderim şen olsun eviz

Ben gittikten sonra gen olsun eviz

Çegile taş atma batar da gider
Uzağa kız verme (anam) iter de gider
Anayı babayı (anam) atar da gider

Bağlantı

Elimi attım asma terekler
Belim
yasladığım asma direkler
Ahırda iniler çifte medekler

Bağlantı (Özbek, 412-413)

(gen : geniş, çegil : tahil yigini, terek : raf, medek : manda, manda yavrusu)

 

aç. Gelin Karşılama Türküleri

Trabzon’da, perşembe günü gelin evden alınır, oğlan evine getirilir. Bu sırada yörede “gelin karşılama” havası olarak bilinen türkü okunur. 

GELİN KARŞILAMASI


Hoş geldin âdem ilen 
      Hoş geldin hoş oturdun
Uğurlar kadem ilen          Dolu bade getirdin
Yar seni beslemeli 
         Bu aftos meclisidir
Cevizli badem ilen 
         Ne getirdin oturdun


Hoş geldin hanemize
Dert saldın yaremize
Senin gibi bir güzel
Girmiştir aremize
[96]

ad. Güvey Türküleri

Her ne kadar gelinle ilgili türkülerimiz çoğunlukta ise de yurdun muhtelif yörelerinde güveyiler / damatlar için de söylenen türkülerimiz vardır. Gelin türküleri gibi yanık ezgi ile söylenmezler. 

GÜVEYİ TÜRKÜSÜ

Yatsıya varmadan güveyi koyarlar
Zengini zengine arar da bulurlar
Öksüzün nikâhın yolda kıyarlar
Yatsıya varmadan güveyi koyarlar

Yar yardan ayrıldı
Yar bana darıldı
Vah vah küstü darıldı

Dereden dereye urgan gererler
Urganın üstüne yorgan sererler
Güzeli candan severler
Çirkini baştan savarlar

Haydi boylu güzelim
Nereleri gezelim
Vah vah dağlara gidelim (Özbek, 416)


ae. Oyun Türküleri

Kültürümüzde oyun ve müzik içiçedir. Oyunlar, yörelere göre çeşitli adlar alırlar. Halay, bar, horon, zeybek bunlardan bazılarıdır. Oyunlar genellikle davul-zurna, bağlama, kemençe, cümbüş, keman, ud, kanun, tef, darbuka, klarnet gibi sazlar eşliğinde oynanır. Bu arada türküler söylenir. Kimi yörelerde ise (Yozgat gibi...) sazsız oyunlar vardır. Oyuncular yan yana yahut karşı karşıya geçerek türkü söyleyip, müziğin yapısına göre çeşitli figürlerle oyunlarını sergilerler. Bunların çoğu mani katarlarıyla vücuda getirilmiştir. Ayrıca bir olay sonrası ortaya çıkmış oyun ve türkü sözlerinin de var olduğunu da unutmamak gerekir. TRT Repertuarındaki türküler içinde oyun türküleri bir hayli yekün tutar.

MİSKET (Ankara)

Güvercin uçuverdi 
Kanadın açıverdi (ben yandım aman)
Elin oğlu değil mi (aman aman)
Sevdi de kaçıverdi

A benim aslan yarim
Dağlara yaslan yarim
Dağlar cefa götürmez
Sineme yaslan yarim

Güvercinim uyur mu
Çağırsam uyanır mı
(ben yandım aman)
Misket orda ben burda (aman aman)
Buna can dayanır mı

A benim hacı yarim 
Başımın tacı yarim
Eller bana acımaz
Sen bari acı yarim [97]

ŞEKER OĞLAN

Kayada gezen oğlan            Kayadan bakan oğlan
Edası güzel oğlan                Kâkülü sarkan oğlan

Beni sana vermezler           Gece gelme gündüz gel

Sar'altın kazan oğlan           Horozdan korkan oğlan

Aman şeker oğlan                  Bağlantı
Yandım şeker oğlan
Anasına küsmüş
Damda yatar oğlan

Kayaya koydum kutu
Herkes yarine mutu
Gelinler tatlı yesin
Kaynana semizotu

Bağlantı[98]  

İĞDELİ GELİN
Kız pınar başında testi doldurur          Kız pınar başında yatmış uyumuş 
Testinin kulpuna şahin kondurur          Elâ gözlerini uyku bürümüş

Kız senin bakışın beni öldürür             Evvel küçük imiş şimdi büyümüş 

Derdimin dermanı iğdeli gelin           Bağlantı

İğdesin aldırmış sevdalı gelin

 

Evlerinin önü bulgur sokusu             Evlerinin önü iğde değil mi

Sokudan geliyor yarin kokusu          İğdenin dalları yerde değil mi

Kendi küçük ama cilve kutusu          Benim sevdiceğim burda değil mi

Bağlantı                                              Bağlantı[99]

 

BİRİNİ DE YAVRUM BİRİNİ

Birini de yavrum birini             Çiftini de yavrum çiftini

Harmana serdim kilimi            Geliver de çifteli çifteli

Takıver de zillerin birini          Takıver de zillerin çiftini


Dönüver de maydan senindir
         Bağlantı

 

Üçünü de yavrum üçünü          Merdini de yavrum merdini

Yaylada gördüm göçünü          Kim bilir kimin derdini

Takıver de zillerin üçünü          Takıver de zillerin dördünü

Bağlantı                               Bağlantı[100]

 

ÇÖKERTME (Muğla)

Çökertme’den çıktım (Hallil’im aman) başım selamet

Bitez de yalısına varamadan (Halil’im aman) koptu kıyamet

Arkadaşım İbram Çavuş Allah’ına emanet

Burası da asbat deyil (Halil’im aman) Bitez yaylası

Ciğerime ateş saldı aman kurşun yarası

 

Güverteden gezerken (Halil’im aman) kunduram kaydı

İpekli de mendilimi (Halil’im aman) ürüzgâr aldı

Çakır da gözlü Gülsüm’ü kolcular aldı

Bağlantı

 

Gidelim Halil’im (Halil’im aman) Çökertme”ye varalım

Kolcular görürse (Halil’im aman) nere kaçalım

Teslim olmayalım Halil’im ateş açalim

Bağlantı[101]

 

ÇAYDA ÇIRA YANIYOR


Çayda-
çıra yanıyor
          Çayda-çıra yüz çıra

Ay tutulmuş sanıyor          Yandılar sıra sıra

Yavaş oyna güzelim          Gelin keklik ben avcı

Herkes seni tanıyor           Giderim ardı sıra

 

Ay tutulmuş kararmış         Hayda-çıra yanıyor

Gelin hanim sararmış          Humar göz uyanıyor

Nine mumları getir             Fitil çifte yara bir

Oğlun hulku daralmış          Yürek mi dayanıyor

 

Çayda-çıra yakarım          Yanar çayda-çıralar

Yar yoluna bakarım          Kızlar oyun sıralar

Bir yüz görümlüğüne        Gelin hanim gelince

Beşi-birlik takarım            Tefçi alır paralar [102]

(hulk : bogaz)

 

b. Ayin-i cem Türküleri

Ayin-i Cem, galat olup asli Aynü'l-Cem' dir[103]. Ayin-i Cem yahut Aynü'l Cem Toplanti Töresi demektir.

Alevî-Bektaşî toplantılarında yapılan bu törenler, tarikate birinin yeni girmesi veya bir ulu kişinin anılması vesilesi ile düzenlenir. Cemlerde kurbanlar kesilir, içki içilir, sazla deyişler, nefesler söylenir ve sema (semah) yapılır[104]. Töreni, “yol, sürek, töre” denilen kaideler çerçevesinde, pir veya mürşid diye bilinen “Dede” ler yürütür.

Cemin belli bir yerinde okunan deyiş, buyruk ve nefesleri “sazandar” lar söylerler. Bazı köylerde cemler, dedenin saz çalması suretiyle başlar. Cemlerde Bektaşî şairlerinin şiirleri icra edilir. Bu şiirler, tarikatin düşünce, inanç ve dünya görüşünü yansıtan nutuk, devriye, nefes.. gibi şiirlerdir. Bektaşi şiirlerinde konulardan şunlar ağırlıktadır: Hz. Ali, On İki İmam ve menkıbeleri, Bektaşî Velileri ve menkıbeleri, Bektaşîliğe ait inançlar, Bektaşî erkan ve âdetleri, dünyaya bağlılık şiirleri[105].

Cem sırasında okunen ezgili parçaların hemen hemen hepsinin sahibi bellidir. Bu parçalar daha ziyade, Şah Hatayi, Nesimi, Seyyid Seyfullah Nizamoğlu, Kul Himmet ve Pir Sultan'a ait eserler olduğundan yani anonim olmadıklarından buraya örnek almıyoruz.

c. Sayacı Türküleri


Saya (Gezme-Günü-Bayramı) koyunların kuzulamasından elli gün kadar önce, İç Anadolu'da ve bilhassa Doğu Anadolu'da yaşatılan geleneklerdendir. Saya töreni sırasında çocuklar grup halinde toplanır. İçlerinden birini çoban seçip elini yüzünü siyaha boyarlar. Başına keçeden yapılmış uzun külah örterler. Göğsüne omuzuna irili ufaklı çanlar takarlar. çoban salınarak, sağa sola yatarak yürür. Grup olan çocuklar, ev ev dolaşır. Çoban, uğradıkları evin kapısı önüne yatar; un, bulgur, yağ, pekmez, şeker, bal, üzüm, incir, peynir veya para alıncaya kadar kalkmaz. Toplanan malzemelerden pilav, yemek ve helva yapılır ve bunlar topluca yenilir. Saya dolaşırken, uğranılan evlerde aşağıdaki türkü okunur.


SAYA TÜRKÜSÜ

Hey hayadan hayadan          Aman karabaş koyun

Yılan çıktı kayadan               Karlı dağlar aş koyun

Acımızdan gelmedik              Ay karanlık gecede

Töremiz var sayadan           Çobana yoldaş koyun

 

Elli günü sayasın

Gümbür gümbür yayasın

Foşur foşur sağasın

Şu oğluma (Şu kızıma) diyesin [106]

1  2  3  4  5       






[73]. Prof. Dr. Talat TEKİN, XI. Yüzyıl Türk Şiiri- Divanü Lügati't-Türk'teki Manzum Parçalar, Ank., 1989, s.104-105.
[74]. Süleyman ŞENEL, Trabzon Bölgesi Halk Musikisine Giriş, İst., 1994, s. 157-158.
[75]. Turgut GÜNAY, Doğu Karadeniz Bölgesinde Atma Türkü Geleneği, I. UTFKB, C. II, Ank., 1976, s. 73.
[76]. Süleyman KAZMAZ, Rize Halk Şairleri, Ank., 1976, s. 17.
[77]. Şevket BEYSANOĞULU, a. g. e., s. 149-150.
[78]. Ali ÇELİK, Doğu Karadeniz Bölgesi Atma Türküleri, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’na Armağan, Kayseri, 1994, s.184-204.
[79]. Turgut GÜNAY, a. g. b., s. 75-76.
[80]. TRT Repertuvarı, THM No. 759.
[81]. Ali Rıza Yalman (Yalkın), Cenupta Türkmen Oymakları II, Ank., 1977, s. 234-235.
[82]. Cahit ÖZTELLİ, a. g. e., s. 9.
[83]. Pertev Naili BORATAV, 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, Ank., 1992, s. 150-151.
[84]. A. Haydar AVCI, Halkbilim Konuları ve Araştırma Yöntemleri, Ank., 1992, s. 16-17.
[85]. Cahit ÖZTELLİ, Halk Türküleri, s. 19.
[86]. Azat KAYA, Rize’de Yaylacılcılık, THKD-1991, Ank., 1991, s. 75-76.
*. 2 Eylül 1686'da, Kendisinden kat kat fazla kuvvete karşı, bütün imkânsızlıklara rağmen iki buçuk ay kahramanca Budin kalesini koruyan Abdurrahman Paşa ve askerlerinin sonunda daha fazla dayanamayıp şehit olmaları üzerine söylenen türküdür.
[87]. Cahit ÖZTELLİ, a. g. e., s. 86.
[88]. TRT Repertuvarı, THM No. 341, Şevket BEYSANOĞLU, Diyarbakır Folkloru, Diyarbakır, 1943, s. 108, / Cahit ÖZTELLİ, a. g. e., s. 90.
[89]. Mehmet ÖZBEK, a. g. e., s. 381-382.
[90]
. M. Şakir ÜLKÜTAŞIR, Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa ve Şanlı Savunma Savaşları Üzerine Yakılmış Türkü, Yapılmış Marş ve Yazılmış Destanları, THAY-1977, Ank., 1979, s. 317-321.
[91]. Cahit ÖZTELLİ, Halk Türküleri, s. 84.
[92]Süleyman ŞENEL, Türk Edebiyatında Ağıt, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. I, İst., 1988, s. 472.
[93]. Esma ŞİMŞEK, a.g.e., s. 268-270.
[94]. Ruhi KARA, Erzincan Düünlerinde Gelin-Güvey Motifi, Erciyes, XIX (218), 2.1996, s. 20.
[95]. Doğan KAYA, İlbeyli Köylerinde Baş Öğme Türküsü, Sivas Kültür-Sanat, I (1), 5. 1987, s. 21-23.
[96]. Süleyman ŞENEL, a. g. e., İst., 1994, s. 141.
[97]. TRT Repertuvarı, THM No. 395.
[98]. TRT Repertuvarı, THM No. 3828.
[99]. Cemil DEMİRSİPAHİ, Türk Halk Oyunları, Ank., 1975, s. 244.
[100]. Ata ERDOĞDU, Kastamonu Folkloru 2, Kastamonu, 1993, s. 183.
[101]. Cemil DEMİRSİPAHİ, a. g. e., s. 370.
[102]. İshak SUNGUROĞGLU, Çayda Çıra Oyunu ve Orijini, TFA, XII (239), 6. 1969, s. 5319.
[103]. Bedri NOYAN, Bektaşîlik-Alevîlik Nedir?, Yeni Gazete, 16.7.1966.
[104]. Mehmet ERÖZ, Türkiye'de Alevîlik-Bektaşîlik, İst., 1977, s. 96-146.
[105]. Abdurrahman GÜZEL, Bektaşîlik ve Bektaşî Şiiri, Şükrü Elçin Armağanı, Ank., 1983, s. 53.
[106]. M. Fahrettin KIRZIOĞLU, Koyuncu Türklerde Saya Şenliği ve Kars'ta Derlenen "Sayacı Türküleri" II, TFA, V(117), 4.1959, s. 1881.
[107]. M. Fahrettin KIRZIOĞLU, a.g.m. s. 1884.
[108]. Azat KAYA, Balıkesir Dursunbey Yöresi Barana Sohbetlerinin İşlevsel Açıdan İncelenmesi, I. HBŞB, Ank., 1977, s. 128.

 

 

 

 



anasayfa l notalar l sözler l bağlama l hikayeler l gönül verenler
halk müziği l ozanlar l yazılar l kitaplık l konser-tv l linklerimiz l görüşleriniz

Herhangi bir konuda yazışmak için: turkuler@turkuler.com