5. KARŞILIKLI TÜRKÜLER
Türk şiirinin geleneği içinde karşılıklı şiir söyleme
geleneği çok eskilere dayanır. İlk örneklerini Divanü Lügati't-Türk'te
gördüğümüz kış-yaz tartışması bunlardan biridir.
Karşılıklı türküler, iki
veya daha çok kişinin birbirlerini muhatap alarak söylediği türkülerdir. En
fazla halk hikâyelerinde rastlanılır. Bu durumda konuları hikâyedeki sahneye
göredir. Ekseriya, hikâye kahramanları olan kızla erkek arasında sevginin ön
planda tutulduğu manzum konuşma şeklinde karşımıza çıkar.
Karşılıklı türkülerin bir çeşidi de atma türkü ya da atışma türkü
lerdir. Trabzon’da bir kişinin karşısındaki kişi veya kişilere türkü
söylemesine türkü atma, bunu
söyleyene türkücü, karşılıklı türkü
söylemeye atışma, hitap veya tilmih
şeklinde olup karşılık beklenmeyen türkülere de takma türkü denir.
Doğu Karadeniz Bölgesi’nde
karşımıza çıkan ve yörelere
göre kesme türkü, karşı-beri,
karşılama ve kovalama gibi adlarla da bilinen atma türküler özellikle düğün, yedi
(düğün ertesi), ternek / vartivor (yayla eğlenceleri), bayramlar, şenlikler,
imeceler veya uzun yayla yolculukları sırasında söylenirler.
İki grup veya iki kişi tarafından ortaya konulur. Önce yedi heceli manzum söz
söyler. Bu manzum parça, genellikle iki mısra olmakla beraber, üçlük, dörtlük
hatta bent şeklinde de olabilir. Karşı taraf, ilk şekle uygun tarzda cevap
vermek zorundadır. Şairlerden biri cevapsız kalıncaya kadar türküye devam
edilir. Cevap veremeyen tutulmuş (mat
olmuş) sayılır. Karşılaşma çok uzun sürer ayakta daralma olursa, buna “Türkü çıkmaz yola düştü.” denir.
Bu durumda şairlerden birisi ayağı değiştirir, türküye devam edilir.
Atma türküler yapılarına göre iki, üç, dört ve diyalog
şeklinde olmak üzere dörde ayrılır.
Atma türkülerin bir kısmı, ikiliklerle
başlayıp üçlüklerle, dörtlüklerle başlayıp ikiliklerle devam eder, bir kısmı
da altılıklarda kuruludur.
a. İki mısralık
bentlerden ibaret atma türküler
Kafiye düzenleri: ab,
cb, db, eb, fb... şeklindedir.
Ahmet:
Şükrü:
Denizde buldum bir nar O cennet meyvasidur
Rızık insani arar
Ye
etmez sana zarar
Sağ solda iki melek
Helâl
Haram cem eder
Hayırı şerri yazar
İnsanoğlu ki azar
Ecelin meft ki gelur
Alt tarafı insana
Her bir düzeni bozar
Lazım bir kulaç mezar
Beyitlerle söylenen atma türkülerden
bazısı ardarda
söylenmek suretiyle dörtlük meydana getirir.
Ana : Uy kızım uy kızım kinali kızım
Seni
bir sarraf istiyor vereyim mi
Kiz: Yok
ana yok ana ben ona varmam
Sarrafin
altini çoktur saydirir bana
Ana : Uy kızım uy kızım kinali kızım
Seni
bir bakkal istiyor vereyim mi
Kiz: Yok
ana yok ana ben varmam ona
Bakkalin
yemişi çoktur yedirir bana
Ana : Uy kızım uy kızım kinali kızım
Seni
bir kasap istiyor vereyim mi
Kiz: Yok
ana yok ana ben varmam ona
Kasabin
eti çoktur kiydirir bana
Ana : Uy kızım uy kızım kinali kızım
Seni
bir hallaç istiyor vereyim mi
Kiz: Yok
ana yok ana ben varmam ona
Hallacin
pamugu çoktur attirir bana
Ana : Uy kızım uy kızım kinali kızım
Seni
bir terzi istiyor vereyim ona
Kız: Yok
ana yok ana ben varmam ona
Terzinin
dikişi çoktur diktirir bana
Ana : Uy kızım uy kızım kinali kızım
Seni
bir çoban istiyor vereyim ona
Kız: Yok
ana yok ana ben varmam ona
Çobanın
nahiri çoktur otlatır
bana
........
Ana : Uy kızım uy kızım kinali kızım
Seni
bir kâtip istiyor vereyim ona
Kiz: Yok
ana yok ana ben varmam ona
Kâtibin
yazisi çoktur yazdirir bana
Ana : Uy kızım uy kızım kinali kızım
Seni
bir doktor istiyor vereyim ona
Kiz: Yok
ana yok ana ben varmam ona
Doktorun
ilaci çoktur içirir bana
Ana : Uy kızım uy kızım kinali kızım
Seni
bir sarhoş istiyor vereyim ona
Kiz: He
ana he ana varirim ona
Sarhoş
içer içer sarilir bana
b. Üç mısralık bentlerden ibaret
atma türküler
Kafiye düzenleri: aab,
ccb, ddb, eeb... şeklindedir.
Gelin
Kaynana
Süpürmeden toz eder
Öğle olmadan kalkmaz
İki de bir söz eder
El
alemden utanmaz
Kaynana kari kazuk
Biz
böyle uyumazuk
Ya dilini tutarsın
Pişman
olursun gene
Ya beni birakarsun
Anla
kendu kendune
Bi yere duramazuk
Başuna
vuramazuk
c. Dört
mısralık bentlerden ibaret atma
türküler
Kafiye düzenleri : abcb, defe, ghih..., aaab, cccb, dddb... veya
abbc, deef, ghhi.. şeklindedir.
Erkek:
Kiz:
Atma turki atarum
Deremenun
olugi
Yüreguni yakarum
Tikinedur
tikine
Eski çaruklarumi
Çok
açma aguzuni
Bogazuna takarum
Siçan
düşer içine
Elume çifte kürek
Uşak
senun fesune
Karişturdum furuni
Yama
yaptum tersune
Çok açma aguzuni
Seni
bagliyacagum
Kirarum muncuruni
Ahirun
gerisine
Deremenun üstine
Arkama
sepetika
Taşlara bak taşlara
Gidiyirum
yapraga
Sen türki bilmiyisun
Bi
turki demegilen
Hadi ordan maskara
Soktum
seni topraga
(deremen : degirmen, muncur : dudak, sepetika :
küçük sepet)
Beyitler yahut dörtlükler şeklinde ortaya konulan
karşılıklı türkülerin çoğu bir olaya bağlıdır. Şayet olay bilinirse türkü
güzellik kazanır ve daha çok beğenilir.
d. Diyalog şeklinde atma türküler
DEMİRCİLER DEMİRİ NEYLE DÖĞERLER?
-Demirciler demiri nasil dögerler?
-Kalaycilar
kalayi nasil kalarlar?
-Şöyle
dögerler, böyle dögerler.
-Şöyle
kalaylar, böyle kalaylar.
-Şöyle mi?
-Şöyle mi?
-Şöyle.
-Şöyle.
-Böyle mi?
-Böyle mi?
-Böyle.
-Böyle.
-Var yare
söyle.
-Var yare söyle.
-Oduncular
odunu nasil keserler
-Sobacilar
sobayi nasil yaparlar?
-Şöyle
keserler, böyle keserler.
-Şöyle yaparlar, böyle yaparlar.
-Şöyle mi?
-Şöyle mi?
-Şöyle.
-Şöyle.
-Böyle mi?
-Böyle mi?
-Böyle.
-Böyle.
-Var yare
söyle. -Var yare söyle.
B. KONULARINA GÖRE
TÜRKÜLER
Türküler bir fert tarafından ortaya konulan ve zamanla
asil söyleyeni unutulan, şahsa veya
topluma ait herhangi bir konuyu aksettiren eserlerdir. Bu konu, doğumdan ölüme
kadar insani ilgilendiren ayrılık, aşk, düğün, deprem, kıtlık, sel vs. gibi
felâketler, öldürme, eşkıyalık, savaş ve daha pek çok hadiseyi ve durum ihtiva eder mahiyettedir.
Ali Rıza Yalman (Yalkin)
türküleri konularına göre altı gruba ayırır. 1. Öğüt, 2. Övüt (Bir olay
veya kahramanin hikâyelerinden bahseden övgü parçalari), 3. Agit, 4. Yigit, 5.
Yavuk (Sevgili, güzel), 6. Yagit (Karaçor / düşman) üstüne söylenmiş türküler.
Cahit Öztelli, türküleri doğuş
sebeplerine göre önce vakalı türküler (harp, isyan, kahramanlık, cinayet,
eşkıyalık veya diğer hayat olayları...) ve hisli türküler (aşk, hasret, ölüm...)
olarak ikiye ayırır ve şu şekilde bir gruplandırma yoluna gider:
1. Ninniler ve çocuk türküleri
2.
Tabiat türküleri (Çoban türküleri),
3.
Aşk türküleri,
4.
Merasim / tören türküleri,
5.
Iş türküleri,
6.
Derebeyi, eşkiya ve cinsî türküler,
7.
Kahramanlik türküleri
8.
Ölüm türküleri (agitlar),
9.
Mizahî türküler,
10.
Karşilikli (muhavereli) türküler),
11.
Oyun türküleri.
Pertev Naili Boratav ise, konuya türkülerin
konuları ve
türkülerin kullanıldıkları yer açısından yaklaşır ve şu tasnifi yapar:
Konularına
göre
türküler:
1.
Lirik türküler
a. Ninniler
b. Aşk türküleri
c. Gurbet türküleri, askerlik
türküleri, hapishane türküleri
ç.
Ağıtlar
d. Çeşitli başkaca duyguluk konular
üzerine türküler
2.
Taşlama, yergi ve güldürü türküleri
3.
Anlatı türküleri
a. Efsane konulu türküler
b. Bölgelere ya da bireylere özgü
konuları olan türküler
c. Tarihlik
konuları alan türküler
Kullanıldıkları yere göre türküler
4. İş türküleri
5.
Tören türküleri
a. bayram türküleri
b.
Düğün türküleri
c. Dinlik ve mezheplik törenlere
deggin türküler
ç.
Ağıt töreninde söylenen türküler
6.
Oyun ve dans türküleri
a. Çocuk
oyunlarında söylenenler
b. Büyüklerin
oyunlarında söylenenler
A.Haydar Avcı da türküleri konularına
göre şöyle tasnif
etmiştir:
1.
Aşk, sevda t.
2.
Gurbet, ayrılık, hasret t.
3.
Ağıt t.
4.
Ninni yapısı gösteren t.
5.
Mizahi t.- güldürücü t.
6.
Eleştiri t. ve taşlamalar
7.
İş ve meslek t.
8.
Töre ve tören t. (. düğün t., b. Kına t.)
9.
Olay t.
10.
Tarihi t.
11.
Eşkıya ve başkaldırı t.
12.
Askerlik t.
13.
Evlilik t.
14.
Karşılıklı t.-atışma t.
15.
Çocuk t.
16.
Doğa t.
17.
Hayvan t.
18.
Öğretici ve öğüt verici t.
19.
Oyun t.
20.
Hapishane t.
Bu
tasniflere benzer daha pek çok araştırma yapılmıştır. Biz özellik göstermesi
açısından yukarıdaki tasnifleri kaydetmeyi uygun gördük. Yapılan bütün
tasnifleri göz önünde tutarak ve araştırmalarımıza dayanarak türküleri konularına
göre şu şekilde tasnif ettik:
1. Tabiat Türküleri
2.
Aşk Türküleri
3.
Yiğitlik Türküleri ve Tarihi Olayları Konu Edinen Türküler
4.
Tören Türküleri
a.
Düğün Türküleri
aa. Kına Türküleri
ab.
Baş Öğme / Duvak Türküleri
ac. Gelin Alma Türküleri
aç. Gelin
karşılama türküleri
ad. Güvey Türküleri
ae. Halk
Oyunlarında Türküler
(Halay, Bar, Horon, Zeybek..)
b. Ayin-i cem Türküleri
c.
Sayacı Türküleri
ç. Oturak Türküleri
5.
Askerlik Türküleri
6.
Yiyecekler Üzerine Söylenmiş Türküler
7.
Hayvanlar Üzerine Söylenmiş Türküler
8.
Olay Türküleri
9.
Bitki ve Çiçeklerle İlgili Türküler
10.
Satıcı Türküleri
11.
Ekin Türküleri
12.
Ramazan Davulcusu Türküleri
13.
Kişiler Üzerine Söylenmiş Türküler
14.
Keder, Dert ve Hastalık Türküleri
15.
Gurbet ve Hasret Türküleri
16.
Meslek ve iş Türküleri
17.
Eşkıya Türküleri
18.
Ölüm Türküleri (Ağıtlar)
19.
Ninniler ve Çocuk türküleri
20.
Hapishane Türküleri
21.
Mizahî Türküler
22.
Yergi Türküleri
23.
Öğretici ve Öğüt Verici Türküler
................................................................
1. Tabiat Türküleri
Türk halk şiirinde işlenen konuların
başında tabiat
gelir. Lale, gül, sümbül, menevşe, çiğdem gibi çiçekler; dağlar, dereler,
ırmaklar, ağaçlar ve kuşlar gibi tabiata ait varlıklar çeşitli vesilelerle sik
sik dile getirilir. Koku ve güzellik yönüyle çiçekler, engelleyici vasfı ile
dağlar, tez elden sevgiliye ulaşacak özellikte olan rüzgârlar veya turnalar,
yanık ötüşüyle insanin duygularına tercüman olan bülbüller türkü söyleyenin
meramını anlatmak için başvurduğu motiflerdir.
DAĞLAR
Senin yazın kışa benzer
Selviye
benzer meşesi
Bir sevdalı başa benzer
Del'olup
aşka düşesi
Çok içmiş sarhoşa benzer
Top
top olmuş menekşesi
Duman eksilmeyen dağlar
Burcu
burcu kokan dağlar
A
dağlar ahulu dağlar Bağlantı
Eşinden
ayrılan dağlar
Ben bu dağdan geldim geçtim
Yükseklerde yurdun mu var
Acı tatlı suyun içtim
Şahinleyin kurdun mu var
Ben yarimden ayrı düştüm
Bencileyin
derdin mi var
Gördünüz mü bakan dağlar
Gözyaşları akan dağlar
Bağlantı
Bağlantı
YAYLA TÜRKÜSÜ
Güz gelende dağlara
Yaylaların başına
Yayla kovanlar kalır
Kar yağar ince ince
Dünyanın kanunu bu
Nedense çok ağlarız
Seven seveni alır
Yayladan ayrılınca
Yayla çimenlerine
Yaylanın çimeninden
Otur güzelim otur
Doymadım ey kız senden
Gönlün kimi severse
Yer yağmurdan doyarsa
Dünya güzeli odur
Ben de doyarım senden
Yaylanın düzlerine
Çiçekler dizi dizi
Seneye gelemezsek
Gelenler ansın bizi
ÖTME BÜLBÜL
Bülbül niçin böyle feryad edersin
Yenilendi
yüreğimin yarası
Ötme bülbül
ötme bağrımı deldin
Ahla dolu yerin göğün
arası
Varıp yad
elere diller dökersin
Kara yerde yatar canlar paresi
Ötme bülbül
ötme bağrımı deldin
Ötme bülbül ötme
bağrımı deldin
Hey bülbül
feryadın tâ arşa çıktı
Öte öte
üstümüzden geçersin
Nice
yanmışların bağrını yaktı
Eski
yeni yaraları açarsın
Senin de
yavrunu şahan mı kaptı
Senin
kanatların vardır uçarsın
Ötme bülbül
ötme bağrımı deldin
Ötme bülbül ötme
bağrımı deldin
TURNALAR
İki turnam gelir aklı karalı
İnme turnam inme sen bu pınara
Birin şahin
vurmuş biri yaralı
Avcı tuzak kurmuş var yolun ara
O yavruya
sorun aslı nereli
Cümlemizin işin Mevlâ'm onara
Katar
katar olmuş gelir turnalar
Bağlantı
Eğrim
eğrimne hoş gelir turnalar
İnme turnam
inme yolda kış olur
İnme turnam inme
haber sorayım
Bastığın
yerler de donar taş olur
Kanadın
altına name sunayım
Böyle kalmaz
elbet sonu hoş olur
Nazlı cananımdan
haber alayım
Bağlantı
Bağlantı
(Eğrim eğrim :
eğri büğrü, yan yan)
2. Aşk Türküleri
Coşkun lirizmle söylenmiş sevgi türküleridir. Daha ziyade
sevgiliye duyulan özlem, kıskançlık, ayrılık, kavuşma gibi konular
işlenir.Samimi lirizmin açıkça kendisini hissettirdiği bu türkülerde,
genellikle sanat seviyesine ulaşılmış örnekler sergilenmiştir.
KALENİN
ARDINDA
Kalenin ardında üç ağaç incir
Kalenin ardında bir taş olaydım
Elimde kelepçe
boynumda zincir
Gelene geçene yoldaş
olaydım
Çekme
zincirleri kollarım incir
Bacısı güzele kardaş olaydım
Atma bu
taşları ben yaralıyam
Bağlantı
Elalem al
giymiş ben karalıyam
Kalenin
ardında ben gördüm onu
Kaleden
kalaye şahin uçurdum
Mavidir
şalvarı beyazdır donu
Ah ile
vah ile ömrüm geçirdim
El ne derse
desin ben sevdim onu
Yar bize
gelende şerbet içirdim
Bağlantı
Bağlantı
(don : elbise)
KÂTİP
Üsküdar'a gider iken
aldı da bir yağmur
Kâtibimin setresi uzun eteği çamur
Kâtip uykudan uyanmış gözleri mahmur
Kâtip benim ben kâtibin el ne
karışır
Kâtibime kolalı (da) gömlek ne güzel
yakışır
Üsküdar'a gider iken bir mendil buldum
Mendilimin içine lokum doldurdum
Ben kâtibi arar iken yanımda buldum
Kâtip benim ben kâtibin el ne
karışır
Kâtibime kolalı (da) gömlek ne güzel
yakışır
3. Yiğitlik Türküleri
ve Tarihi Olayları Konu Edinen Türküler
Tarih boyu Asya, Avrupa ve Afrika'nın pek çok kısmında atıyla koşmadık yer bırakmayan Türk milleti, zaferden zafere
koşarken yahut imkânsızlıklar yüzünden yaşanılan mağlubiyetler sırasında
duygularını, heyecanlarını ve coşkularını da türkülerle dile getirmiştir.
Ordudaki asker şairlerin, şiir ve türküleriyle askeri coşturup onları zafer
için yüreklendirdiği nice türkü tespit edilemediği için maalesef günümüze kadar
gelememiştir. Bu türkülerden bir kısmı adı unutulmuş şairlere aittir, bir
kısmı ise, başta Köroğlu olmak üzere halk hikâyelerinden alınmıştır. Bu
bakımdan teknik yönden biraz daha kuvvetlidirler. İnsanın içinde coşkun
hareketlenmelere yol açan bu türkülerin bazıları oyun havası niteliğindedir.
Yiğitlik edası taşımaları bakımından bu türkülerin marş olarak da söylendiği
vakidir.
BUDİN
Budin dedikleri Aksu'yun başı
Cephane
tutuştu aklımız şaştı
Kan ile
yoğrulmuş
toprağı taşı
Selatin camisi havaya uçtu
Çerkes
bayraktardır şehitler başı
Askerin
yarısı hep şehit düştü
Geldi küffar aldı kale-i Budin'i
Geldi küffar aldı kale-i Budin'i
Aldı budin kalesini geçti bedeni
Aldı budin kalesini geçti bedeni
Budin'in
üstüne doğdu bir yıldız
Budin
dedikleri çepçevre meşe
Aldı hain
küffar on iki bin kız
Kurdunu kuşunu doyurduk leşe
Kimi kadı kimi
müftü müderris
Hüngür hüngür
ağlar Genç Ali Paşa
Aman padişahım imdat umarız
Geldi küffar aldı kale-i Budin'i
İmdatsız kaleye imdat bekleriz
Aldı budin kalesini geçti bedeni
Budin'in
içinde biz üç kız idik
Altun
kafes içre besli kuzuyduk
Küffarın
eline lâyık değildik
Geldi küffar aldı kale-i Budin'i
Aldı budin kalesini geçti bedeni
HAVADA
BULUT YOK
Havada bulut ok bu ne dumandır
Kışlanın
önünde redif sesi var
Mahlede ölüm
yok bu ne şivandır
Varın bakın
çantasında nesi var
Şu Yemen
elleri ne de yamandır
Bir çift
kundurayla bir de fesi var
Adı
Yemen'dir gülü çemendir
Bağlantı
Giden
gelmiyor acep nedendir
Burası
Muş'tur yolu yokuştur
Giden
gelmiyor acep ne iştir
Kışlanın
önünde üç ağaç incir
Kışlanın önünde sıra söğütler
Kolumda
kelepçe boynumda zincir
Yüzbaşı binbaşı
asker öğütler
Zincirin
yerleri ne yaman sancır
Yemen’e
gidenler baba yiğitler
Bağlantı
Bağlantı
Kışlanın
önünde bir sürü kazlar
Mardin
kapısı’nda kelek bağlanmış
Ayağım
yalnayak yüreğim sızlar
Yemen’e
gidenler yürek dağlamış
Yemen’e gidene
ağlıyor kızlar
Analar babalar kara bağlamış
Bağlantı
Bağlantı
(redif :
Yedekte bekletilen orta yaş sınıfından ihtiyat kuvveti)
ESTERGON
KALASI
Estergon kalası su başı durak
Kemirir
gönlümü bir sinsi firak
Gönül
yar peşinde yar ondan ırak
Akma Tuna akma ben bir dertliyim
Yar peşinde koşar kara bahtlıyım
Estergon
kalesi su başı kaya
Estergon kalesi su başı hisar
Kemirir
gönlümü aşk denen belâ
Kâfir
bayrağını burcuna asar
Çektiğimi hoş
gör gel etme cefa
Baykuşlar
çığrışır bülbüller susar
Bağlantı Bağlantı
Estergon
kalesi su başı kale
Estergon kalesi papazla doldu
Göklere ser
çekmiş burçları hele
Ay tutuldu
güneş bulta girdi
Biz böyle
kaleyi vermezdik ele
Neneler karadan yaslar bağladı
Bağlantı
Bağlantı
PLEVNE
Tuna nehri akmam diyor
Düşman
Tuna’yı atladı
Etrafımı yıkmam diyor
Karakolları
yokladı
Şanı büyük Osman Paşa
Osman
Paşa’nın kolunda
Plevne’den çıkmam
diyor
Beş
bin top birden patladı
Tuna nehri akar gider
Kılıcımı çaldım taşa
Etrafını yıkar fider
Taş yarıldı baştan başa
Şanlı Gazi Osman Paşa
Şanı
büyük Osman Paşa
Moskofları kırar gider
Askerinle binler yaşa
Kahpe Moskof kesti yolu
Bakın
hele Balkanlara
Almak ister İstanbul’u
Boyanmış
hep al kanlara
Plevne bir toprak kala
Benziyor Türk askerleri
Düşman sarmış sağı solu
Ateş
saçan volkanlara
Kapandı plevne yolu
Irmak gibi aksın kanı
Düşman sardı sağı solu
Bu
uğurda verir canı
Askerim yok cephanem yok
Plevne’den
çıkmam diyor
Yetiş Süleyman Paşa kolu
Türk’ün yüce kahramanı
Türk’e pusu kurdu Moskof
Ağustosta
açtı cengi
Bunca yiğit vurdu Moskof
Görülmemiş
daha dengi
Osman Paşa karşı durur
Tuna’ya
çok kan döküldü
Almak ister yurdu Moskof
Kıpkırmızı
oldu rengi
SARI ZEYBEK
Sarı Zeybek şu dağlara
yaslanır
Yağmur yağar silahları ıslanır
Deli gönül birgün olur uslanır
Yazık olsun telli doru şanına
Eğil bir bak mor cepkenin kanına
Şu dağları kara duman bürüdü
Üç yüz atlı beş yüz yaya yürüdü
Sarı Zeybek bu dünyada bir idi
Yazık olsun telli doru şanına
Eğil bir bak mor cepkenin kanına
4. Tören Türküleri
Türk milleti köklü geleneklerine bağlı bir mellettir.
Tarihin her devrinde, mevsim ve şartlara göre sıksık bir araya gelip eğlence
düzenleyen halk, bu arada türküler söyleyip, oyunlar oynar. Çoğu yörelerde oyun
ve türkü içiçedir. Oyunlar herhangi bir saz eşliğinde olabileceği gibi, sazsız
da olabilir.
Toplu yapılan törenler sırasında söylenen türküler, kendi
aralarında çeşitlilik gösterir. Bunları şöyle gruplandırabiliriz:
a. Düğün Türküleri
aa. Kına Türküleri
ab. Baş Öğme Türküleri
ac. Gelin Alma Türküleri
ad. Güvey Türküleri
ae. Oyun Türküleri
b.
Ayin-i cem Türküleri
c.
Sayacı Türküleri
ç.
Oturak Türküleri
a. Düğün Türküleri
Düğünler daha ziyade insanların boş zamanlarına denk
getirilerek yapılır. Bu da yaz tatiline veya kırsal kesimlerde iş bitimi
mevsimi olan sonbahara rastlar. Düğün, folklorumuzda önemli bir yere sahiptir.
Çünkü sünnet, askerlik ve evlenme hayatın önemli dönüm noktalarıdır. Bu yüzden
halkımız düğünlere ayrı bir değer verir.
Düğünlerde eğlenme ve oyun başta gelir. Bu ortamı ise,
genellikle bu işi meslek edinmiş mahalli sanatçılar sağlar. Hareketli
türkülerle davetliler eğlendirilirken yerine göre uzun hava ve yanık ezgili
türkülerle "of çektir"ilir, hatta gözyaşı döktürülür. Hüzünlü havalar
içinde de en başta kına, baş öğme ve gelin alma türküleri gelir.
aa. Kına Türküleri
Türklerde düğün geleneğinin en fazla önem verildiği
safhalardan birisi kına gecesidir. Kız evinde kına yakılacağı zaman geceye
iştirak edenlerin duyguları doruğa ulaşır. Zira, bu sırada yanık ezgi ile kına
ağıdı söylenir. Yöre neresi olursa olsun, kına türkülerinin / ağıtlarının ortak
özelliği hepsinin de lirizm yüklü olması ve yanık ezgi ile söylenmesidir. Kına
türkülerinin, insanın duygulanmasına sebep olan bir başka yönü de türkü
metnindeki sözlerin orijinalliğidir. Bu türkülerde, kader ve baht konusu ön
planda tutularak, geçmiş ve gelecekle ilgili düşünceler ve duygular ele alınır.
Ülkemizde, muhtelif yörelerde bu türkülere ve bu
türküleri söylemeye; kına ağıtı, gelin
ağıtı, ağıt havası, gelin ağlatma havası, gelin savusu, savu sağmak, gelin
türküsü, gelin yası ve okşama Ülkenin her yerinde kısmen farklı
gelenekler içerisinde yapılan kına gecelerinde, farklı sözlerle söylenen kına
türkülerinin ortak yönü, hepsinin de yanık ezgili olmasıdır. Bunun sebebi ise,
ayrılık ve yukarıda söylediğimiz hususlardır.
SİVAS
KINA GECESİ TÜRKÜSÜ
Çaktılar çaktılar çakmak taşını
Kurdular kurdular düğün aşını
Sesleyin gelinin bey kardaşını
Şen anam şen anam evin şen olsun
İşte
ben gidiyom evin gen olsun
Ocağa koydular yufka
sacını
Ocakta
kaynıyor helva tavası
Başıma koydular
yufka tacını
Dışarda çalıyor
düğün havası
Çağırın çağırın kız
kardaşını
İçerde ağlıyor kızın anası
Bağlantı
Bağlantı
Hepisi hepisi birden
geldiler
Baban
Bursa’ya vardı mı
Dolu gibi dolu eve
doldular
Bursa kumaşı aldı mı
Anamı ağlatıp beni
aldılar
Gelin oluyor duydun mu
Bağlantı
Bağlantı
Tuz kabını kardaş
tuzsuz koyarlar
Elek içinde
valası
Koc’evi koc’evi
ıssız koyarlar
Kâğıt içinde kınası
Anayı babayı ıssız
koyarlar
Hani bu kızın anası
Bağlantı
Bağlantı
Güveyi güveyi
bahçede gezer
Biner atın
iyisine
Fesine fesine
püsküller dizer
Çıkar yolun kıyısına
Güveyi güveyi
gelinden güzel
Söyleyin bey dayısını
Bağlantı
Bağlantı
Güveyi güveyi
giydiği atlas
Ana hamama vardın mı
Atlasa atlasa
iğneler batmaz
Yunduğu yeri gördün mü
Güveyi güveyi
Allah’tan korkmaz
Gelin olduğum bildin mi
Bağlantı
Bağlantı
Baba çarşıya vardın
mı
Gelinciler geldiler
Gezdiğim yerleri
gördün mü
Atlarına bindiler
Bana bir şey aldın
mı
Gelini alıp gittiler
Bağlantı
Bağlantı
Sırtımı verdiğim duvarlar
Elimi yuduğum pınarlar
Sallanıp gezdiğim odalar
Bağlantı
Genellikle bentler halinde
olan kına gecesi türkülerinin dörtlüklerle hatta beyitlerle söylenmiş şekilleri
de vardır. Aşağıda kaydettiğimiz iki örnek bu şekilde vücuda getirilmişlerdir.
Yapısı dörtlük olan ağıtlar ekseriya mani tipindedir. Beyitlerle söylenen
ağıtlarda her beyit kendi arasında kafiyelidir.
KINA TÜRKÜSÜ
Bu kıza gerek bir
ana Bu kıza gerek bir baba
Ağlayalım yana yana Ağlayalım
kaba kaba
İki gözüm hatun ana İki
gözüm aslan baba
Gelin oldum
gidiyorum Dayanamam kötü dile
Bu kıza gerek bir
bacı Ana kızın çok mu idi
Ağlayalım acı acı Bir kız sana yük mü idi
İki gözüm hatun bacı Kırılası
emmilerim
Vermen beni gurbet
ele Hiç oğlunuz yok mu idi
Baba kadanı alayım Atladım geçtim Tuna’yı
Sakalına tel olayım Ağ ele yaktım kınayı
Kapında köle olayım Ağlatman
hatun anayı
Verme beni gurbet
ele Gider de geri gelirim
Atladım geçtim eşiği Gidiyorum
elinizden
Sofrada buldum
kaşığı Kurtulayım dilinizden
Evimizin yakışığı Yeşil başlı ördek olsam
İşte bindim
gidiyorum Sular içmem gölünüzden
Elimi yuduğum arklar Kara
koyun meler gelir
Belimi verdiğim
dutlar Dağı taşı deler gelir
Silip süpürdüğüm
yurtlar Kız
anadan ayrılınca
İşte koyup gidiyorum Gör
başına neler gelir
Evimizin önü kavak Kuru yere kazık çaktın
Dalın kırdım ufak
ufak Batar gider demedin mi
Elim kına yüzüm
duvak Gurbet
ele bir kız verdin
İşte koydum
gidiyorum Yiter gider demedin mi
Evimizin önü kazlar Emmimoğlunun inadı
Yel estikçe dalın
düzler Keklik
kafese tünedi
İzin verin eşi
kızlar Kurban olam hatun teyzem
Kıza kına yakıcıyık Duyanlar bizi kınadı
KINA TÜRKÜSÜ
Kız kına yakmaya geldik yakmaya
Sabah
seni göçürürler yurdundan
Yüzüğün takmaya geldik takmaya
Anan
baban deli olur derdinden
Dünürlerim geldi kondu tarlaya
Ağla
kızım ağla bugün günündür
Kılıçları yıldız gibi parlaya
Sağ yanından tutan ağa kaynındır
Altın tas içinde kınan ezerler
Dola dola buyük eve doldular
Ak gerdana inci mercan dizerler
Büyük
evin küçük kızın aldılar
Ağla kızım ağla metin olasın
Atladı geçti eşiği eşiği
Yüksektir soyları hatun olasın
Sofrada kaldı kaşığı kaşığı
Tuzun küleğini tuzsuz koyan kız
Çamura
taş atma batar da gider
Anayı babayı ıssız koyan kız
Irağa kız verme iter de gider
.....................
Ağır
yayığını yaydığım ana
Yaldız
tereğini dizdiğim ana
ab. Baş Öğme /
Duvak Türküleri
Gelin türkülerinin bir başka
çeşidi de baş öğme türküleridir. Bunlar, kına türkülerinden farklı ortamlarda
dile getirilirler. Çeşitli yörelerde gelin
öğme, kız öğme, duvak türküleri olarak da bilinen bu türküler, gelin evden
ayrılmadan birkaç saat önce, giydirilirken ve süslenirken birkaç kadın
tarafından söylenen türkülerdir. Yapı ve muhteva olarak kına gecesi türküleri /
ağıtları ile benzerlik gösterirler. Genellikle bentler halindedirler.
Sivas İlbeyli yöresinde tespit ettiğimiz gelenek ve baş
öğme türkü şu şekildedir:
Gelin evden ayrılacağı zaman iki kadın tarafından başı
bağlanır. Kadınlardan birisi gelini giydirir, başını bağlar, diğeri de
alını-yeşilini verir. Bu sırada içeri kimse alınmaz. Gelini giyindirip süsleyen
kadınlar bir yandan da ağlaya ağlaya baş öğme türküsünü söylerler. Nihayet baş
bağlanır. Kadınlar geline sarılıp tekrar ağlarlar. Bu arada gelinin başını
bozmamaya dikkat ederler.
BAŞÖĞME TÜRKÜSÜ
Duvak alın köşk
a(ğa)cına ulaştı
Kavim kardeş kuzu gibi
meleşti
Bu ayrılık hep kızlara
bulaştı
Ben
gidem ben gidem evin şen olsun (Bağlantı)
Yaranım
yoldaşım ağzım tatl’olsun
Babam kıratını çaya
bağlasın
Kırat kişnedikçe anam
ağlasın
Anamın kızı var beni
neylesin
Hayvah
hayvah ben anamdan ayrıldım (Bağlantı)
Eşim kızlar
ben sizlerden yad oldum
Sel önünden devşirirler odunu
Gelinciler salınarak geldiler
Yiyen bilir leblebinin tadını
Dolu gibi avlumuza doldular
Bilemedik gelin kızın adını
Anamın elinden beni aldılar
Bağlantı
Bağlantı
Anamı anamı benim anamı
Anam
kirmenini alsın eline
Sancı tutsun nikâh kıyan imemı
Babam
dağarcığın sarsın beline
Çarşamba gecesi yaktım kınamı Çıksın
baksın gurbet elin yoluna
Bağlantı
Bağlantı
Yıldız Dağı derler bir dağ ışılar
Atlar
vurdular yaldızlı gemler
Geyik kuzusunu almış moşular
Anamın
gününde sürdüğüm demler
Ben’anamdan ayırdılar komşular
Sabah
olur götürürler zalimler
Bağlantı
Bağlantı
Atlar
eğerlendi bineğin ister
Dolu geldi dereleri coşurdu
Kuşlar havalandı döneğin ister
Kâdir
Mevlâ’m tebdilimi şaşırdı
Anası babası konağın ister
Kara yazı gurbet ele düşürdü
Bağlantı
Bağlantı
Görünüyor bizim elin taşları
Görünmüyor bizim elin söğüdü
Yaslı yaslı ötüşüyor kuşları
Ben gelirken ekipleri yog idi
Anamın babamın ihmal işleri
Kirildi mi bizim elin yiğidi
Bağlantı
Bağlantı
Kapları yuyamam elim yağ olur
Tuz
küleklerini tuzsuz koyan kız
Irafa koyamam elim yorulur
Anayı babayı issiz koyan kız
Dışarı çıkamam kaynım darılır
Evini barkını sessiz koyan kız
Bağlantı
Bağlantı
Gurbete gidenin bağrı taş gerek
Altı arap atlı beş kardaş gerek
Her zaman her daim gönlü hoş gerek
Bağlantı
ac. Gelin Alma
Türküleri
Düğün günü gelin kızın evden
ayrılması ani, gerek kız gerekse orada bulunanlar için oldukça acili bir andır.
Bu sırada hayaller, hatıralar, beklentiler, ayrılık ve ümit gibi duyguları
hep
birbirine karışır. Bir yandan zurnanın yanık yanık çalan gelin alma havası, bir
yandan da söylenen türküler herkesi hüzünlü bir havaya sokar.
Gelin alma türkülerinde, her ne kadar lirizm hakim ise de
öğüt niteliğinde mesajlar da bulunur.
DÜNÜRCÜLER GELDİ
Dünürcüler geldi sıra sıra dizildi
Altın tas içinde kınam ezildi
Alnımıza böyle yazı yazıldı
İşte
ben giderim şen olsun eviz
Ben gittikten sonra gen olsun eviz
Çegile taş atma batar da gider
Uzağa kız verme (anam) iter de gider
Anayı babayı (anam) atar da gider
Bağlantı
Elimi attım asma terekler
Belim yasladığım asma direkler
Ahırda iniler çifte medekler
Bağlantı
(Özbek, 412-413)
(gen : geniş, çegil : tahil yigini, terek : raf, medek : manda, manda yavrusu)
aç. Gelin Karşılama Türküleri
Trabzon’da,
perşembe günü gelin evden alınır, oğlan evine getirilir. Bu sırada yörede “gelin
karşılama” havası olarak bilinen türkü okunur.
GELİN
KARŞILAMASI
Hoş geldin âdem ilen Hoş geldin hoş oturdun
Uğurlar kadem ilen
Dolu bade getirdin
Yar seni beslemeli
Bu aftos meclisidir
Cevizli badem ilen
Ne getirdin oturdun
Hoş geldin hanemize
Dert saldın yaremize
Senin gibi bir güzel
Girmiştir aremize
ad. Güvey Türküleri
Her ne kadar gelinle ilgili türkülerimiz çoğunlukta ise
de yurdun muhtelif yörelerinde güveyiler / damatlar için de söylenen
türkülerimiz vardır. Gelin türküleri gibi yanık ezgi ile söylenmezler.
GÜVEYİ TÜRKÜSÜ
Yatsıya varmadan güveyi
koyarlar
Zengini zengine arar da bulurlar
Öksüzün nikâhın yolda kıyarlar
Yatsıya varmadan güveyi koyarlar
Yar yardan ayrıldı
Yar bana darıldı
Vah vah küstü darıldı
Dereden dereye urgan gererler
Urganın üstüne yorgan sererler
Güzeli candan severler
Çirkini baştan savarlar
Haydi boylu güzelim
Nereleri gezelim
Vah vah dağlara gidelim (Özbek, 416)
ae. Oyun Türküleri
Kültürümüzde oyun ve müzik
içiçedir. Oyunlar, yörelere göre çeşitli adlar alırlar. Halay, bar, horon, zeybek bunlardan bazılarıdır. Oyunlar genellikle
davul-zurna, bağlama, kemençe, cümbüş, keman, ud, kanun, tef, darbuka, klarnet
gibi sazlar eşliğinde oynanır. Bu arada türküler söylenir. Kimi yörelerde ise
(Yozgat gibi...) sazsız oyunlar vardır. Oyuncular yan yana yahut karşı karşıya geçerek
türkü söyleyip, müziğin yapısına göre çeşitli figürlerle oyunlarını
sergilerler. Bunların çoğu mani katarlarıyla vücuda getirilmiştir. Ayrıca bir
olay sonrası ortaya çıkmış oyun ve türkü sözlerinin de var olduğunu da
unutmamak gerekir. TRT Repertuarındaki türküler içinde oyun türküleri bir
hayli yekün tutar.
MİSKET (Ankara)
Güvercin uçuverdi
Kanadın açıverdi (ben yandım aman)
Elin oğlu değil mi (aman aman)
Sevdi de kaçıverdi
A benim aslan yarim
Dağlara yaslan yarim
Dağlar cefa götürmez
Sineme yaslan yarim
Güvercinim uyur mu
Çağırsam uyanır mı (ben yandım aman)
Misket orda ben burda (aman aman)
Buna can dayanır mı
A benim hacı yarim
Başımın tacı yarim
Eller bana acımaz
Sen bari acı yarim
ŞEKER OĞLAN
Kayada gezen oğlan
Kayadan bakan oğlan
Edası güzel oğlan
Kâkülü sarkan oğlan
Beni sana vermezler
Gece gelme gündüz gel
Sar'altın kazan oğlan
Horozdan korkan oğlan
Aman şeker oğlan
Bağlantı
Yandım şeker oğlan
Anasına küsmüş
Damda yatar oğlan
Kayaya koydum kutu
Herkes
yarine mutu
Gelinler tatlı yesin
Kaynana semizotu
Bağlantı
İĞDELİ GELİN
Kız pınar başında testi doldurur
Kız
pınar başında yatmış uyumuş
Testinin
kulpuna şahin kondurur
Elâ
gözlerini uyku bürümüş
Kız senin
bakışın beni öldürür
Evvel
küçük imiş şimdi büyümüş
Derdimin
dermanı iğdeli gelin
Bağlantı
İğdesin
aldırmış sevdalı gelin
Evlerinin önü
bulgur sokusu
Evlerinin önü iğde değil mi
Sokudan
geliyor yarin kokusu
İğdenin
dalları yerde değil mi
Kendi küçük
ama cilve kutusu
Benim
sevdiceğim burda değil mi
Bağlantı
Bağlantı
BİRİNİ DE YAVRUM BİRİNİ
Birini de yavrum
birini
Çiftini
de yavrum çiftini
Harmana serdim kilimi
Geliver
de çifteli çifteli
Takıver de zillerin birini
Takıver
de zillerin çiftini
Dönüver de maydan senindir
Bağlantı
Üçünü de yavrum üçünü
Merdini
de yavrum merdini
Yaylada gördüm göçünü
Kim
bilir kimin derdini
Takıver de zillerin üçünü
Takıver
de zillerin dördünü
Bağlantı
Bağlantı
ÇÖKERTME (Muğla)
Çökertme’den
çıktım (Hallil’im aman) başım selamet
Bitez de yalısına varamadan (Halil’im aman) koptu kıyamet
Arkadaşım İbram Çavuş Allah’ına emanet
Burası da asbat deyil (Halil’im aman) Bitez yaylası
Ciğerime ateş saldı aman kurşun
yarası
Güverteden gezerken (Halil’im aman) kunduram kaydı
İpekli de mendilimi (Halil’im aman) ürüzgâr aldı
Çakır da gözlü Gülsüm’ü kolcular aldı
Bağlantı
Gidelim Halil’im
(Halil’im aman) Çökertme”ye
varalım
Kolcular görürse (Halil’im aman) nere kaçalım
Teslim olmayalım Halil’im ateş açalim
Bağlantı
ÇAYDA ÇIRA YANIYOR
Çayda-çıra
yanıyor
Çayda-çıra yüz
çıra
Ay tutulmuş sanıyor
Yandılar sıra sıra
Yavaş oyna güzelim
Gelin keklik ben avcı
Herkes seni tanıyor
Giderim ardı sıra
Ay tutulmuş kararmış Hayda-çıra yanıyor
Gelin hanim sararmış
Humar göz uyanıyor
Nine mumları getir
Fitil çifte yara bir
Oğlun hulku daralmış
Yürek
mi dayanıyor
Çayda-çıra yakarım
Yanar çayda-çıralar
Yar yoluna bakarım
Kızlar oyun sıralar
Bir yüz görümlüğüne
Gelin hanim gelince
Beşi-birlik takarım
Tefçi alır paralar
(hulk : bogaz)
b. Ayin-i cem
Türküleri
Ayin-i Cem,
galat olup asli Aynü'l-Cem' dir.
Ayin-i Cem yahut Aynü'l Cem Toplanti
Töresi demektir.
Alevî-Bektaşî toplantılarında
yapılan bu törenler,
tarikate birinin yeni girmesi veya bir ulu kişinin anılması vesilesi ile
düzenlenir. Cemlerde kurbanlar
kesilir, içki içilir, sazla deyişler, nefesler söylenir ve sema (semah) yapılır.
Töreni, “yol, sürek, töre” denilen
kaideler çerçevesinde, pir veya mürşid diye bilinen “Dede” ler yürütür.
Cemin belli bir yerinde okunan deyiş, buyruk ve nefesleri
“sazandar” lar söylerler. Bazı
köylerde cemler, dedenin saz çalması suretiyle başlar. Cemlerde Bektaşî
şairlerinin şiirleri icra edilir. Bu şiirler, tarikatin düşünce, inanç ve dünya
görüşünü yansıtan nutuk, devriye, nefes.. gibi şiirlerdir. Bektaşi şiirlerinde
konulardan şunlar ağırlıktadır: Hz. Ali, On İki İmam ve menkıbeleri, Bektaşî
Velileri ve menkıbeleri, Bektaşîliğe ait inançlar, Bektaşî erkan ve âdetleri,
dünyaya bağlılık şiirleri.
Cem sırasında okunen ezgili parçaların hemen hemen
hepsinin sahibi bellidir. Bu parçalar daha ziyade, Şah Hatayi, Nesimi, Seyyid
Seyfullah Nizamoğlu, Kul Himmet ve Pir Sultan'a ait eserler olduğundan yani
anonim olmadıklarından buraya örnek almıyoruz.
c. Sayacı Türküleri
Saya (Gezme-Günü-Bayramı)
koyunların kuzulamasından elli gün kadar önce, İç Anadolu'da ve bilhassa Doğu
Anadolu'da yaşatılan geleneklerdendir. Saya töreni sırasında çocuklar grup halinde
toplanır. İçlerinden birini çoban seçip elini yüzünü siyaha boyarlar. Başına
keçeden yapılmış uzun külah örterler. Göğsüne omuzuna irili ufaklı çanlar
takarlar. çoban salınarak, sağa sola
yatarak yürür. Grup olan çocuklar, ev ev dolaşır. Çoban, uğradıkları evin
kapısı önüne yatar; un, bulgur, yağ, pekmez, şeker, bal, üzüm, incir, peynir
veya para alıncaya kadar kalkmaz.
Toplanan malzemelerden pilav, yemek ve helva yapılır ve bunlar topluca yenilir.
Saya dolaşırken, uğranılan evlerde aşağıdaki türkü okunur.
SAYA TÜRKÜSÜ
Hey hayadan hayadan
Aman
karabaş koyun
Yılan çıktı kayadan
Karlı dağlar aş koyun
Acımızdan gelmedik
Ay karanlık gecede
Töremiz var sayadan
Çobana yoldaş koyun
Elli günü sayasın
Gümbür gümbür yayasın
Foşur foşur sağasın
Şu oğluma (Şu kızıma) diyesin
1
2 3
4 5
.
Prof. Dr. Talat TEKİN, XI. Yüzyıl Türk
Şiiri- Divanü Lügati't-Türk'teki Manzum Parçalar, Ank., 1989,
s.104-105.
.
Süleyman ŞENEL, Trabzon Bölgesi
Halk Musikisine Giriş, İst., 1994, s. 157-158.
.
Turgut GÜNAY, Doğu Karadeniz Bölgesinde
Atma Türkü Geleneği, I. UTFKB,
C. II, Ank., 1976, s. 73.
.
Süleyman KAZMAZ, Rize Halk
Şairleri, Ank., 1976, s. 17.
.
Şevket BEYSANOĞULU, a. g. e., s. 149-150.
.
Ali ÇELİK, Doğu Karadeniz Bölgesi Atma
Türküleri, Prof. Dr. Saim
Sakaoğlu’na Armağan, Kayseri, 1994, s.184-204.
.
Turgut GÜNAY, a. g. b., s. 75-76.
.
TRT Repertuvarı, THM No. 759.
.
Ali Rıza Yalman (Yalkın), Cenupta
Türkmen Oymakları II, Ank., 1977, s. 234-235.
.
Cahit ÖZTELLİ, a. g. e., s. 9.
.
Pertev Naili BORATAV, 100 Soruda Türk
Halk Edebiyatı, Ank., 1992, s. 150-151.
.
A. Haydar AVCI, Halkbilim Konuları ve
Araştırma Yöntemleri, Ank., 1992, s. 16-17.
.
Cahit ÖZTELLİ, Halk Türküleri, s.
19.
.
Azat KAYA, Rize’de Yaylacılcılık, THKD-1991,
Ank., 1991, s. 75-76.
. 2 Eylül 1686'da,
Kendisinden kat kat fazla kuvvete karşı, bütün imkânsızlıklara rağmen
iki buçuk ay kahramanca Budin kalesini koruyan Abdurrahman Paşa ve
askerlerinin sonunda daha fazla dayanamayıp şehit olmaları üzerine
söylenen türküdür.
.
Cahit ÖZTELLİ, a. g. e., s. 86.
.
TRT Repertuvarı, THM No. 341, Şevket BEYSANOĞLU, Diyarbakır Folkloru, Diyarbakır, 1943,
s. 108, / Cahit ÖZTELLİ, a. g. e.,
s. 90.
.
Mehmet ÖZBEK, a. g. e., s. 381-382..
M. Şakir ÜLKÜTAŞIR, Plevne
Kahramanı Gazi Osman Paşa ve Şanlı Savunma Savaşları
Üzerine Yakılmış Türkü, Yapılmış Marş ve Yazılmış
Destanları, THAY-1977, Ank.,
1979, s. 317-321.
.
Cahit ÖZTELLİ, Halk Türküleri, s.
84.
Süleyman
ŞENEL, Türk Edebiyatında Ağıt,
Türkiye Diyanet Vakfı İslâm
Ansiklopedisi, C. I, İst., 1988, s. 472.
.
Esma ŞİMŞEK, a.g.e., s. 268-270.
.
Ruhi KARA, Erzincan Düünlerinde
Gelin-Güvey Motifi, Erciyes, XIX
(218), 2.1996, s. 20.
.
Doğan KAYA, İlbeyli Köylerinde Baş
Öğme Türküsü, Sivas Kültür-Sanat,
I (1), 5. 1987, s. 21-23.
.
Süleyman ŞENEL, a. g. e., İst., 1994, s. 141.
.
TRT Repertuvarı, THM No. 395.
.
TRT Repertuvarı, THM No. 3828.
.
Cemil DEMİRSİPAHİ, Türk Halk Oyunları,
Ank., 1975, s. 244.
.
Ata ERDOĞDU, Kastamonu Folkloru 2,
Kastamonu, 1993, s. 183.
.
Cemil DEMİRSİPAHİ, a. g. e., s. 370.
.
İshak SUNGUROĞGLU, Çayda Çıra Oyunu
ve Orijini, TFA, XII (239), 6.
1969, s. 5319.
.
Bedri NOYAN, Bektaşîlik-Alevîlik
Nedir?, Yeni Gazete, 16.7.1966.
.
Mehmet ERÖZ, Türkiye'de
Alevîlik-Bektaşîlik, İst., 1977, s. 96-146.
.
Abdurrahman GÜZEL, Bektaşîlik ve
Bektaşî Şiiri, Şükrü
Elçin Armağanı, Ank., 1983, s. 53.
.
M. Fahrettin KIRZIOĞLU, Koyuncu
Türklerde Saya Şenliği ve Kars'ta Derlenen "Sayacı Türküleri"
II, TFA, V(117), 4.1959, s.
1881.
.
M. Fahrettin KIRZIOĞLU, a.g.m. s. 1884.
.
Azat KAYA, Balıkesir Dursunbey Yöresi
Barana Sohbetlerinin İşlevsel Açıdan İncelenmesi, I. HBŞB, Ank., 1977, s. 128.
|