BAHÇEDE
BARIM KALDI
Bahçede barım kaldı Bizim bayram ne zaman
Hayvada narım kaldı Elli gün kaldı heman
Ana bacı el atın Elli gün gelsin geçsin
Hurcunum yarım kaldı Sevinir
uşak çoban
Elli günü say otur Dildökümü bin olsun
Karmala kuzu getir Veren evler şen olsun
Kentin ağa bacısı
Sevindirin bizleri
Bizlere azık getir
Gününüz ağ gün olsun
Veren eller sağ olsun
Damağınız çağ olsun
Sayacıyı sayanın
Oğlu kızı çoğ olsun
(bar : meyve, hurc : heybe, karmalamak : elle kavrayıp kaldırmak, dildökümü : "Kuzu ayı" denilen Mart, damak : keyf, lezzet, huzur, çağ
: sevinç, neş'e)
ç. Oturak
Türküleri
Anadolu’da halk dayanışma, yardımlaşma, kaynaşma ve
dostluk kurup pekiştirmek amacıyla zaman zaman bir araya gelirler. Bu ekseriya
ekim ayından bahara kadar icra edilir. Toplantılara, muhtelif yörelere göre
farklı isimler verilir. Sözgelişi; Çankırı, Gerede’de sohbet, fırıttım, Safranbolu, Bartın, Kütahya, Kastamonu, Bolu ve
Konya’da muhabbet, gezek, sıra, perde, arfane, birikme, oturak,
Van’da oturmak, Ankara’da cümbüş, Antalya ve Isparta’da kef, keyif, Balıkesir Edremit’te oda teşkilatı,
Dursunbey’de barana / sohbet sözleri verilen adlardan bazılarıdır.
Barana /Oturak toplantısına gelecek olanda sağlam kişilik aranır. Söz ve
yaşayışıyla toplumda kendisine yer etmiş kişiler bu toplantıda sık sık bir
araya gelerek sohbet eder, oyunlar oynar, türküler söylerler.
Aşağıya kaydettiğimiz Sohbet Övme Türküsü söylenen
türkülerden biridir. Bu türkü ile sohbete son verilir ve bir sonraki sohbetin
kimin evinde kalacağı tayin edilir.
SOHBET
ÖVME TÜRKÜSÜ
Uzunçarşı baştan
başa Eşeğim gelir odundun
Keklik seker taştan taşa
Yemeğin
yenmez tadından
Geçmiş olsun (...) Paşa Yahnisi
koyun budundan
Sevdiğim bir o sardığım bir o Bağlantı
Olacak sohbet senindir
Senindir gerçek senindir
Papuçların muştası Kızıl üzüm turşusu
Karşısındadır ustası Yüzüne vurmuş ekşisi
Bunlar saraylı hastası (...) Bey’in has komşusu
Bağlantı
Bağlantı
Koyun gelir kuzu ile Uzunçarşı baştan başa
Ayağının tozu ile
Keklik seker taştan taşa
On beş ahbap sözü ile Kadem ola (...) Paşa
Bağlantı
Bağlantı
5. Askerlik Türküleri
Askere yolcu etme,
sıladakilerin gözleri yolda asker beklemeleri, askerlerin tezkereyi iple
çekmeleri, seferberlik türküleri, asere gidip gelmeyen yiğitler için söylenmiş
türküler bu çerçevede ele alınabilir.
ASKER YOLU BEKLERİM
Asker yolu beklerim
Günü
güne eklerim
Sen
git yarim talime de
Ben
burayı beklerim
Mendilimde
gül oya
Gülmedim doya doya
Asker yolu beklerim de
Günleri saya saya
Pilav bişirdim yavan (da) Sucu
sucu suyunan
Üstüne kıydım soğan
Soğan acısıyınan
Yatağına uzanmış (da)
Küsüdüm
de barıştım
Uyan askerim uyan
Yarin bacısıyınan
Bağlantı
Bağlantı
ASKER
UĞURLAMA TÜRKÜSÜ
Asker bayrağını kuma dikmişler
Bizim
bayrağımız kanlı yazılı
Küçücük yarimi
asker etmişler
Üzerinde ay yıldızı dizili
Almışlar
gitmişler bilmem n’etmişler
Askere gidenler körpe kuzulu
Güle güle hasret
benden yar sana Güle güle
hasret benden yar sana
Kapıda
bağlıdır kınalı koçum
Yaptıralım kahveleri hanları
İzine gelirsen
yar senin için Kaldıralım kasaveti gamları
Sinemde
saklıdır verdiğin saçın Dolanır
da yar sılaya gelirse
Güle güle
hasret benden yar sana Kestiririm
çifte kurbanları
BİR
MEKTUP YAZDIM
Bir mektup yazdım da posta almadı Tel
çekmiştim giden ayın üçüne
Cevap
beklemeye sabrım kalmadı Cevap
gelmez korku düştü içime
Firar
edecektim param kalmadı Karıştır
çantayı bir bak içine
Sevdiğimden
mektup var mı postacı Sevdiğimden
mektup var mı postacı
Trenin yolları
demir değil mi Ömrümün kervanı tünele daldı
Askere verilen
emir değil mi Sandım ki gönlümün gülleri soldu
Çileye
katlanmak ömür değil mi En
fazla yarimi göresim geldi
Sevdiğimden
haber var mı pastacı Sevdiğimden
haber var mı postacı
6. Yiyecekler Üzerine Söylenmiş
Türküler
ÇİĞ KÖFTE
Çiğ köfteler ne acı Çiğ köfte dama kaçtı
Ayran bunun ilacı
Ayran peşine düştü
Çok yoğur gelin bacı Çok yedim karnım şişti
İlle canım çigğ köfte İlle
canım çigğ köfte
Çiğ köfteyi yoğuran
Çiğ kögtenin bulguru
Yemez bunu doyuran Boğazdan geçmez kuru
Bol ayran taze soğan Bacım
ayranın duru
İlle canım çigğ köfte İlle
canım çigğ köfte
Servi kavak uzun uzun
Yaprakları düzüm düzüm
Ev sahibi ik gözüm
İlle canım çiğ köfte
7. Hayvanlar Üzerine Söylenmiş
Türküler
HOROZ
Horoz değil katır idi Horoz değil kuzu idi
Dağdan odun getirirdi Mahallenin
kızı idi
Her işleri bitirirdi Bir köylünün sözü idi
Kuşum civcivi cak oldu Bağlantı
Çil horozum yok oldu
Tekkesi var elim gibi Kırk tavuğun kocasıydı
Kanadı var kilim gibi Piliçlerin babasıydı
Ayağı var belim gibi Mahallenin hocasıydı
Bağlantı
Bağlantı
Sabahtan erken kalkardı Horozumu
şaşırdılar
Kuyruğu dala dikerdi Odamdan dama aşırdılar
Yedi köye hükmederdi Suyuna bulgur pişirdiler
Bağlantı
Bağlantı
Horoz değil deve idi Çimenlerde yayılırdı
Ön dişleri geve idi Tilki görünce bayılırdı
Yedi tavuğu sever idi Çok ünlüydü sayılırdı
Bağlantı
Bağlantı
Bu horoz değil de arslan
Çil
horozum yağlı idi
Su içerdi altın tastan Şam
dalında bağlı idi
Yeni ayrıldındı dosttan Çil
horozun oğlu idi
Bağlantı Bağlantı
PİŞİGE
VURDUM TAŞINAN
Pisige vurdum taşınan
Gözleri
doldu yaşınan
Kebabı
yuttu şişinen
Ev
harabın pişiği
Tezharabın pişiği
Pisik de değil kendisi
Ay havar havar havar
Onların kastı bende var
Hastayım vay başım döner
Pisiğin gözleri ala
Pisigin gözleri sarı
Başına yığmış beş bela Kavurmayı etmiş yarı
Beşinden de bir kala Pastırmaya degme bari
Bağlantı
Bağlantı
(pisig / pişig :
kedi)
SIÇAN TÜRKÜSÜ
Bizim sıçan rafta
gezer
Bizim
sıçan takır tukur
Pissiğin bağrını ezer Sanırsın bir nallı katır
Bulgura karanfil dizer
Fakat
bilmez gönül hatır
Hatırl’olmuş bizim sıçan Hatırl’olmuş
bizim sıçan
Bizim
sıçan evlenici
Parası
çok hak verici
Dükkânlardan
un alıcı
Çalgıc’olmuş
bizim sıçan
8. Olay Türküleri
Türkülerin
pekçoğu herhangi bir olay sonrası ortaya çıkmıştır. Gurbet, hasret, ölüm,
öldürme, felâketler, sevinçler vs gibi çeşitli olayların her biri, bir türküye konu olmuştur. Sayısız
örnekleri olan olaya bağlı türküler, şayet hikâyesi biliniyorsa, insanlar
üzerinde daha fazla etki bırakırlar.
YÜKSEK
YÜKSEK TEPELERE
Malkara
köylerinden olan Zeynep, uzak bir köyden olan Ali isminde bir delikanlıya
verilir. Zeynep, yedi yıl baba evine hasret kalır. Yüksek bir tepeye çıkıp
içinin acısıyla derdini dile getirir ve şunları söyler:
Yüksek yüksek tepelere
ev kurmasınlar
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
Annesinin bir tanesini hor
görmesinler
Uçan da kuşlara malum olsun ben
annemi özledim
Hem annemi hem babamı hem köyümü
özledim
Babamın bir atı olsa binse de gelse
Annemin yelkeni olsa açsa da gelse
Kardeşlerim yollarımı bilse de gelse
Uçan da kuşlara malum olsun ben
annemi özledim
Hem annemi hem babamı hem köyümü
özledim
Zeynep
yataklara düşer. Baba evine haber gönderilir. Anası-babası altı günlük
yolculuktan sonra kızlarının yanına ancak gelebilirler. Ne çare ki, kızları
ölüm döşeğindedir. Zeynep, anası babasıyla hasretini giderdikten sonra, son
nefesi verir.
9. Bitki ve Çiçeklerle İlgili
Türküler
ÇİĞDEM
DER Kİ BEN ELÂYIM
Çiğdem der ki ben
elâyım Nevruz
der ki ben nazlıyım
Yiğit başına
belâyım Sarp kayalarda gizliyim
Hepisinden ben
alâyım Mavi donlu gök gözlüyüm
Benden âlâ
çiçek var mı
Benden âlâ çiçek var mı
Al baharlı mavi dağlar Bağlantı
Yarim gurbet elda ağlar
Lale der ki hey hey
tanrı Sümbül
der ki boynum uzun
Benim boynum neden eğri
Yapraklarım
düzüm düzüm
Yardan ayrı düştüm gayrı Beni
ak gerdana dizin
Benden âlâ çiçek var mı Benden
âlâ çiçek var mı
Al baharlı mavi dağlar Bağlantı
Yarim gurbet elda ağlar
Bu türkünün bir varyantı da şu şekildedir:
Lale der ki ben
laleyim Yasemin der boynum uzun
Kanadım altı karayım Çiçeklere yoktur sözüm
Cümle çiçekten alâyım Kibarlardır
iki gözüm
Hangimiz güzel çiçekler Hangimiz
güzel çiçekler
Nergis der ki ben nazlıyım Çiğdem
der ki ben alâyım
Sarp kayalarda gizliyim Yiğit
başına belâyım
Mavi donlu gök gözlüyüm Hepisinden
ben alâyım
Hangimiz güzel çiçekler Hangimiz
güzel çiçekler
Menevşe der hey hey tanrı Beyaz
gül der ben beyazım
Benim niye boynum eğri Gece
gündüzden ayazım
Yardan ayrı düştüm gayrı Cümle
çiçeklerden azam
Hangimiz güzel çiçekler Hangimiz
güzel çiçekler
Pembe gül der ben güzelim Reyhan
eydür sözüm haktır
Yanakta bade süzerim Cümle çiçekler ahmaktır
Kibar ellerde gezerim Hepimiz de bir topraktır
Hangimiz güzel çiçekler
Hangimiz
güzel çiçekler
MADIMAK
Madımak bitti m’ola Madımağın alları
Yolları tuttu m’ola
Tuttu m’ola yolları
Ela gözlü nazlı yar Hiç aklımdan çıkmıyor
Beni unuttu m’ola
Yarin tatlı dilleri
Ah madımak madımak Bağlanatı
Yar madımak madımak
Dön de bir yol beri bak
Madımak
kurutmadım Madımak biter oldu
Yar seni unutmadım
Yolları tutar oldu
Hatırını saydım da
Kömür gözlü sevdiğim
Üstüne yar tutmadım Gözümde tüter oldu
Bağlantı
Bağlantı
10. Satıcı Türküleri
KİLCİ TÜRKÜSÜ
Saçın
temizliği ve bakımı için kullanılan killer, Anadolu’da yeşil veya kırmızı
renkte kil satılırdı. Kilciler, eşeklerine yükledikleri killeri mahallelerde,
bilhassa kadın hamamları önlerinde, türküler söyleyerek killerini daha kolay
satma imkânı bulurdu.
KİLCİ TÜRKÜSÜ
Hamamın kapısı keçeli
Hamamın
kapısı tahta
Hamamcı yüzü peçeli
Yüzüğümüz kaldı tasta
Kilci oğlan gel içeri Kilcinin eşeği hasta
Kil isteyen hanımlar Bağlantı
Kil alan var mı
Eşeğimin boynu çanlı
Eşeğimin burnu huzzem
Dört ayağı gümüş nallı
Gel
oğlan yanıma uzan
Hamamcı pek fakir hallı (Şimdi)
gelir aramızı bozan
Bağlantı
Bağlantı
Kimi zaman kilci ile kadınlar birbirlerine karşılık
verirler.
Kadınlar:
Kilci:
Kilci emmi gel buraya Eşeğim
varmaz oraya
Bir batmanı kaç liraya Bir
oraya bir buraya
Düşman girmesin araya
Üç
batmanı beş paraya
Bağlantı
Bağlantı
Kilci emmi işte hamam
Ben bir fakir kilci oğlan
Tasım tarağım tamam Hamamcıya
denk olamam
Gitme sensiz duramam Sonra
ne der annen baban
Bağlantı Bağlantı
11. Ekin Türküleri
Divriği’de Ekin yolan / biçen kişilerin daha iyi
çalişmasi için güzel sesli olanlar tarafindan söylenen türkülerdir. Karşilik
olarak söylenen bu türkülere “çifte” denir.
Ağarmış arpası fiği
kurumuş
Benim yarim dere dere yorulmuş
Ey yar benim gönlüm sana vurulmuş
Gel otur yanıma yar n’olur n’olur
Akşam olup gölge köye dönünce
Saçinin ucuna belik örünce
Ekin bitip irgat köye dönünce
Biraz da dertleşek yar n’olur n’olur
Su yolunda ben o yare kavuştum
Yar aşagi ben yukari savuştum
Kaç gündür küsülüyüm o yar ile
Öptüm yanagindan yine bariştim
12. Ramazan Davulcusu Türküleri
BESMELEYLE
ÇIKTIM YOLA
Besmeleyle çiktim
yola Yagmur
yagar dolu dolu
Selâm verdim saga sola Uzaktir
Kabe’nin yolu
İki gözüm Hasan Efendi Bu
aylarda oruç tutan
Ramazan şerifleriniz mübarek ola Allah’ın sevgili kulu
Evlerinin önü iğde
Davuluma vurdum turayı
İğdenin dalları yerde Dolandım geldim burayı
Ratip Efendi’yi sorarsan İki
gözüm Tahir Efendi
mavi boyalı yeni evde Bugün
bırakmam bu sırayı
13. Kişiler Üzerine Söylenmiş Türküler
HEKİMOĞLU
Hekimoğlu derler benim
aslıma
Aynalı martin yaptırdım kendi
neslime
Hekimoğlu derler ufak bir uşak
Bir omuzdan bir omuza on arma fişek
Konaklar yaptırdım mermer direkli
Hekimoğlu dediğin de aslan yürekli
Konaklar yaptırdım döşedemedim
Ünye Fatsa bir oldu da baş edemedim
Ünye Fatsa arası Ordu da kuruldu
Hekimoğlu dediğin o da vuruldu
14.
Keder, Dert ve Hastalık Türküleri
BİR OF ÇEKSEM
Bir of çeksem
karşıki dağlar yıkılır
Bugün posta günü canım sıkılır
Ellerin mektubu gelmiş okunur
Benim yüreğime hançer sokulur
Bir of çeksem karşıki dağlar iniler
İflah etmez bu dert beni yeniler
BURÇAK TARLASI
Sabahınan kalktım südü
pişirdim
Südün köpüğünü yar yar yere taşırdım
Kaynanamdan korktum aklım şaşırdım
Ah ne yaman da zorumuş burçak
tarlası
Burçak tarlasında yar yar gelin
olması
Sabahınan kalktım ezan da sesi var
Ezan sesi değil burçak yası var
Sorun şu adamın kaç tarlası var
Bağlantı
Elimi
salladım değdi dikene
İlahi
kayınbaba ömrün tükene
İntizar
ekerim burçak ekene
Bağlantı
Elimin kınasın ezdirmediler
Gözümün sürmesin süzdürmediler
Burçak tarlasında gezdirmediler
Bağlantı
HASTANE ÖNÜNDE İNCİR AĞACI
Hastane önünde
incir ağacı annem ağacı
Doktor bulamadı bana ilacı annem ilacı
Baştabib geliyor zehirden acı annem vay acı
Garip kaldım yüreğime derdoldu annem derdoldu
Ellerin vatanı bana yurdoldu annem yurdoldu
Mezarımı kazın bayıra düze annem vay düze
Yönünü çevirin sıladan yüze annem vay yüze
Benden selâm söylen sevdiğimize sevdiğimize
Bağlantı
15. Gurbet ve Hasret
Türküleri
KIŞLANIN
ÖNÜNDE
Kışlanın önünde bir yeşil direk Çarşıdan
aldım da el kadar astar
Çalınır
çalgılar dayanmaz yürek
Nerde güzel
görsem kocası asker
Sılaya varmaya
çok ömür gerek Beşikte yavrular
babasın ister
Sılaya
gel nazlı yarim sılaya Bağlantı
Sabahtan
sabaha okunur ezan
Okumak
bilemem okuyam yazam
Yaz
mektup sevdiğim postaya bırak
Bağlantı
HASRET
TÜRKÜSÜ
Her zaman ağladım ben de burada İndiğin
yere de dikersin direk
Ben ölürsem
sen erersin murada Hey zalim
gurbetlik koymadı yürek
Yavrular
babasın ister sılada Türkiye değil ki yolunu bilek
Durma
yarim durma gel sılamıza Bağlantı
Sarardı
benzim de kalmadı kanım
Kalkmıyor
gönlümden kederim gamım
Gurbet
elde gezer o nazlı yarim
Bağlantı
16. Meslek ve İş Türküleri
BERBER
VER AYNAYI BAKAYIM
Berber ver aynaya
bakayım Berber dükkânı kilidi
Üstüme güller takayım Akşamdan
gelen kim idi
Güzel isen gel bakayım
Vallahi
berber değildi
Aman berber Bağlantı
Göğsü mermer
Yanağı aller
Dudağı baller of
Berber bayıldı Leylâ’m
Berber dükkânı bucakta Berber
dükkânına vardım
Rakısı kaynar ocakta Sol kolumdan bir kan aldım
Berber güzeli sıcakta Neşteri gördüm bayıldım
Bağlantı
Bağlantı
ÇULHA TÜRKÜSÜ
Ayağımın altı çukur Donluğumun yüzü aktır
Makarası Kur’an okur
Dokumanın
kalbi paktır
Çulhalar Fatiha okur Çulhalara Fatiha haktır
Ne helâldir bu çulhalık Ne
helâldir bu çulhalık
Masaramda ip uzanır Çıkrığımın iği demir
Bilmeyen canlar özenir Eğirelim
gınır gınır
Çulhalar altun kazanır Bu
iş bize Hak’tan emir
Ne helâldir bu çulhalık Ne
helâldir bu çulhalık
Çıkrığımın alt direği
Üstüne yağar kırağı
Gözümün nazlı çırağı
Ne helâldir bu çulhalık
17. Eşkıya Türküleri
ALİ EFE
Al’efe’nin evleri
konağa yakın
Yağla martinini de Al’efem koluna
takın
Kamalı geliyor kendini sakın
Al atı var kır atı var yol mu da dayanır
Kama yarasına da Al’efem can mı da
dayanır
Kuyalanın altından eğildim geçtim
Sağ yanımdan vuruldum Al’efem sol
yana düştüm
Ben bu eşkiyaliktan dünden aman vazgeçtim
Baglanti
Kuyalanin altinda inden aman evim var
Aliverin martinimi Al’efem benim
kimim var
Soma kazasında aman benim
yarim var
Bağlantı
18. Ölüm Türküleri (Ağıtlar)
Bkz. Kitabımızın Ağıt bölümünün Ağıt-Türkü bahsi.
19. Ninniler ve Çocuk
türküleri
Bkz. Kitabımızın Ninni bölümünün Ninni-Türkü bahsi.
20. Hapishane Türküleri
MUHPUSHANE HAVASI
Ne zalımdır mahpushane
havası
Çocuklar ağlıyor ister babası
Adımıza verdiler idam cezası
Mahpushane seni yapan kör olsun
Kör olsun da ik’elleri kırılısın
Akşam olur firengiler vurulur
Gardiyanlar önümüze kurulur
Anama beni ziyaretten yorulur
Bağlantı
HAPİSHANE İÇİNDE
Hapishane içinde
yayılır kazlar
Bayramdan bayrama çalınır sazlar
Çok kışlar geçirdim gelmiyor yazlar
Düştüm ben bir zindana yanar döner
ağlarım
Demir parmaklıklardan boyun büker
ağlarım
Hapishane içinde bir mermer direk
Kimimiz yüzbirli kimimiz kürek
İdam cezasına dayanmaz yürek
Bağlantı
Hapishane içinde ötüşen kuşlar
Hayırdır inşallah gördüğüm düşler
Herkes sevdiğine canlar bağışlar
Bağlantı
Hapishane suyu içinden akar
Arkadaşlar gelmiş kapıdan bakar
Gardiyan darılır canımı yakar
Bağlantı
21. Mizahî Türküler
İSTANBUL’DAN
GELİRKENE
İstanbul’dan gelirkene Sıçanın evleri var
Iras geldim sürüsüne Yer altında yolları var
Öldürdüm ben birisini Çıplak
çıplak dölleri var
Davul çektim derisine Müflis olmuş fındık sıçan
Eline almış hızarı
Sıçanımın alnı sarı
Beline sokmuş keseri Kavurmamı etti yarı
Çıkmış ambarın yukarı Pastımadan
umma barı
Usta olmuş fındık sıçan Onu
da umdun fındık sıçan
Duvara soktum parayı Sıçan
kazan ağzı açar
Usandım arayı arayı İçinden yağlısın seçer
Çaldırdım yedi lirayı Karanfil biberi saçar
Kumar oynar bizim sıçan Aşçı
m’oldun fındık sıçan
ÇEKİRGEM
UÇAR GELİR
Çekirgem uçar gelir Çekirgemin kanadı
Kanadın açar gelir Kanı yere damladı
Dümbek de boylu çekirgem Dümbek
de boylu çekirgem
Dalgalı yeşilim
Dalgalı
yeşilim
Ekini biçer gelir
Arpa buğday komadı
Çekirgem geldi taşa
Yazılan gelir başa
Dümbek de boylu çekirgem
Dalgalı yeşilim
Düğünüm kaldı kışa
22. Yergi Türküleri
Anonim nitelikteki mizahi türkülerin sayısı çok azdır.
yaygın olarak bilinen pekçok türküler Gevherî, Dertli, Ruhsatî ve Seyranî gibi
âşıklara aittir. Örnek olması bakımından biz bunlardan bir tanesini
kaydediyoruz.
ŞEYTAN
BUNUN NERESİNDE
Telli sazdır bunun adı Venedik’ten gelir teli
Ne ayet dinler ne kadı Ardıç ağacından kolu
Bunu çalan anlar kendi Be
Allah’ın sersem kulu
Şeytan bunun neresinde Şeytan
bunun neresinde
Abdest alsan aldın demez İçinde
mi dışında mı
Namaz kılsan kıldın demez Burgusunun
başında mı
Kadı gibi haram yemez Göğsünün
nakışında mı
Şeytan bunun neresinde Şeytan
bunun neresinde
Dut ağacından teknesi DERTLİ
gibi sarıksızdır
Kirişten bağlı perdesi Ayağı da çarıksızdır
Behey insanın teresi Boynuzu yok kuyruksuzdur
Şeytan bunun neresinde Şeytan
bunun neresinde
23. Öğretici ve Öğüt Verici Türküler
Muhteva itibariyle tecrübe ve öğüdü yansıtan özellikte
olduğu için yaşname, nefes, ilahi gibi dini nitelikli türkülerle yaşname ve
feleğe sitem tarzında söylenmiş türküleri bu alana dahil edebiliriz. Yergi
türkülerinde olduğu gibi pekçoğunun sahibi bellidir. Bir örnekle yetinelim.
YAŞ TÜRKÜSÜ
Mevlâ’m bir adama çocuk verince İkisinde
sarhoş gibi dolaşır
Bahçede bitmiş
bir fidana benzer Üç yaşında her nesneye
uluşarı
Büyüyüp de bir
yaşına girince Dört yaşında
gördüğüne sataşır
Sanki kokulu
güldana benzer
Beş yaşında kaşlar kemana benzer
Altısında
kendi söyler düşünü On yaşında gonca güldür açılır
Yedisinde
değiştirir dişini
On birinde ab-ı hayat saçılır
Sekizinde
bahta koyar işini On ikide boyu beli seçilir
Dokuzunda taze
bostana benzer On üçünde gözler mestana
benzer
On dördünde
güzelliğin bağıdır On sekizde
belli eder ârını
On beşinde
gören aklın dağıdır On dokuzda
gözetir şikârını
On altıda
yiğitliğin çağıdır Yirmisinde kendi bulur yarini
On yedide
sanki ceylana benzer Zincirin koparmış
aslana benzer
Yirmi beşte
bıyıkları burulur
Kırk yaşında gazel dökülür bağlar
Otuzunda akan
sular durulur
Kırk beşinde günahlarına ağlar
Otuz beşte
günahları sorulur
Ellisinde oğullara bel bağlar
Ateşe atılmış
pervan a benzer Dağ başına çökmüş dumana benzer
Elli beşte
sızı iner dizine Yetmişinde gördükleri düş olur
Altmışında
duman çöker gözüne
Yetmiş beşte artık
çöker kış olur
Altmış beşte
hiç bakılmaz yüzüne Sekseninde
badem gözler yaş olur
Ahreti gözetir
süphana benzer Yolunu yitirmiş kervana benzer
Seksen beşte
artık beli bükülür
Doksan beş yaşına girip aşınca
Biter ömrü
takatı gücü sökülür Ölüm
korkusu gelip yaklaşınca
Doksanında hep
dişleri dökülür İnsanoğlu yüz
yaşına varınca
Geldi geçti
şimdi yalana benzer Sanki savrulmuş
harmana benzer
C. EZGİLERİNE GÖRE
TÜRKÜLER
Ezgi ile türkü sözleri
birbirini tamamlayan iki öğedir. Türkünün daha kalıcı olması ezginin varlığıyla
mümkündür. Ezgiye güzellik sağlayan türkü sözleri, müzikte gaye değil araçtır.
Melodinin daha rahat anlaşılmasına yardımcı olur. Bu bakımdan sözler ile melodi
arasında bir uyumluluğun olması esastır. (Türk halk müziğinin en bariz
özelliklerinden birisi; yapısında prozodinin yok denecek kadar az olmasıdır. Bu
bakımdan prozodi, bir ezginin otantik değer kazanması gibi belirleyici bir özelliğe sahiptir.) Nitekim
aynı ezgiye sahip olup ayrı bölgelerde değişik sözlerle söylenen şu türkü bunun
en bariz örneğidir.
Cide:
Fatıma'm nnerden
geliyon Bartın'dan
Ben de seni bilemiyom yandım şeker
Fatıma
yanındaki kumandan
Tokat:
Ayşe'm nerden gelin Alan'dan
Ben de seni bilemedim yandım da ala
gözlüm
yanındaki kocandan
Uşak:
Ayşe'm nerden geliyon Uşak'tan
Ben de seni bilemedim yandım çakır
Ayşe'm
belindeki kuşaktan
Ezgisi aynı, sözleri kısmen
farklı olan bu türkülerin yanında TRT Repertuarında, sözleri aynı fakat
ezgileri farklı pekçok örneğin bulunduğunu da hatırdan çıkarmamak gerekir.
Türküler, melodi ile ilişkisi bakımından beş gruba
ayrılır.
1. Meledik ritmle metin ritmi arasında tam bir uygunluk
bulunan türküler. (Melodiyi meydana getiren her sesin altına bir tek hece
düşer.)
2. Melodik ritmle metin ritmi arasında beraberlik
bulunmayan türküler. (Kelimenin bazı heceleri, melodinin birden fazla sesine
dağılır.)
3. Metnin aslında olmadığı halde melodinin bünyesi icabı,
bilhassa ortalara eklenen metin dışı sözler taşıyan türküler.
4. Türkünün edebî formunu bozacak kadar geniş eklemeli
türküler.
5. Tekrarlanan kelime veya cümle parçalarından meydana
gelen türküler.
Folklor değerlerimiz içinde türküler ayrı bir yere
sahiptir. Çünkü insanımız inancını, duygusunu, içinde bulunduğu durumu,
düşüncesini sanatlı bir yolla değerlendirirken, bunu en güzel şekilde türkü
çerçevesinde gerçekleştirir.
Ruhi Su, türkülerin özelliklerine göre lied, arya ve
resitatif karekter taşıdığı fikrindedir.. Felâketleri, gurbeti, askerliği,
ölümü,seferberliği, aşkı, kahramanlığı, tabiatı hülasa insanın içiçe olduğu
bütün hadise, durum ve ortamları kendisine konu edinen türkünün bu özellikleri
taşımasını tabii karşılamak gerekir.
Türküler ezgileri bakımından
uzun havalar ve kırık havalar olmak üzere iki
büyük kısımda değerlendirilmiştir.
A. Uzunhavalar : Usulsüz ezgilerdir. Bu ezgiler ölçü
ve ritm bakımından serbest olmakla beraber, dizisi ve dizi içindeki seyri belli
kalıplara bağlıdır. Yani söyleyen kişi belirli uslup ve avaz çerçevesinde zevk
ve isteğine göre nağmeyi uzatıp kısaltabilir.
Avaz, Aydos,
Beşiri, Bozlak, Çukuova, Dağbaşı, Divan, Eğin, Elezber, Garib, Gerali, Gurbet
havası, Hoyrat, Hoyrat, İbrahimî, Kalenderî, Kayabaşı, Kerem, Maya, Müstezad, Nevruzi, Tatyan, Türkmanî, Yol havası ve Yüksek
hava diye adlandırılan parçalar ve
bir kısım ağıt lar, kısmen yahut
tamamiyle bu grupta mütalaa edilir. Uzunhavalar yörelere göre farklı usluplarda
icra edilirler ve Avşar, ağzı, Azeri ağzı, Eğin ağzı, Erzurum ağzı, Harput
ağzı, Kerkük ağzı gibi isimlerle anılırlar.
Uzunhavalar hakkında Muzaffer Sarısözen, Mahmut Ragıp
Gazimihal, Halil Bedi Yönetken, Sadi Yaver Ataman, Ahmet Adnan Saygun, Nida
Tüfekçi ve Mehmet A. Özbek gibi araştırmacılar çeşitli görüşler ileri
sürmüşlerdir. Bütün bunları değerlendiren Süleyman Şenel, ileri sürülen görüşler
çerçevesinde uzunhavaların esaslarını şöyle belirlemiştir:
1. Serbest ritmlidir (ölçüsüz, usulsüz, serbest ölçülü,
serbest ağız, serbest tartımlı tabirleri yerine...)
2. Dizisi ve dizi içindeki seyri belli kalıplara
bağlıdır.
3. Kelime ritmine uyan veya bir heceye bir not isabet
eden Resitatif (Parlando reçitetivo) veya Parlando rubato tarzındadır.
4. Ritmli ezgilerle iç içe görülebilir.
a. Aralarında, baş ve sonlarında ölçülü saz kısımları,
pasajlar olabilir.
Esasta kırık, fakat başta, arada usulsüz pasajlar
olabilir.
5. Kuruluşu 2. maddeye uymakla birlikte sondaki müzik
cümlesini asılı bırakan ve tekrarlanan (of, vah, oy oy) gibi terennüm katmalı
olabilir vs.
B. Kırık havalar :
Ezgi yönünden usullü, yani ölçü ve ritmleri belli olan parçalardır. Kırık havalar, yörelere göre şu
isimlerle karşılanır: Ege bölgesi- zeybek, Marmara-Trakya Bölgesi, Giresun, Ordu- karşılama, Harput- şıkıltım, Isparta- datdiri,
Konya- oturak, Trabzon, Rize, Hopa- horon, Urfa- kırık hava..
Yapılan önceki çalışmaların
hemen hemen tamamını gözden geçiren Söleyman Şenel bu konuya daha geniş
perpektiften bakar. Şenel musikimizi önce üç ana gruba ayırır:
1. Enstrümantal musiki (saz musikisi)
2. Vokal musikisi (sözlü musiki)
3. Vokal-enstrümantal musiki
Şenel, Türk Halk Musikisini, müzikal form açısından da teknik olarak yine üç grupta
değerlendirir. Böylece daha önceki çalışmalarda gördüğümüz, uzun hava, kırık
hava yaklaşımlarından farklı bir tutum sergiler.
1. Ritmli (usullü)
Ezgiler : Kırık hava olarak bilinen ezgilerdir.
2. Serbest Ritmli
Ezgiler : İster vokal, ister enstrümantal ve isterse vokal enstrümantal
ezgiler olsun, müzikal biçim tamamen serbest bir ritmdedir.
3. Karışık (karma)
Ritmli Ezgiler : Yine ister vokal, ister enstrümantal ve isterse
vokal-enstrümantal ezgiler olsun, müzikal biçimde ritmli ve serbest ritmli
muhtelif bölümler vardır ve bu iki ritmik yapı ezgilerin muhtelif kısımlarında
görülebilir.
1
2 3
4 5
.
M. Fahrettin KIRZIOĞLU, a.g.m. s. 1884.
.
Azat KAYA, Balıkesir Dursunbey Yöresi
Barana Sohbetlerinin İşlevsel Açıdan İncelenmesi, I. HBŞB, Ank., 1977, s. 128.
.
Azat KAYA, a. g. b. , s. 139-141.
. Mustafa USLU, Yozgat Türküleri Üzeine Bir Tasnif Denemesi, Folklor, IV (39), 1.1990, s. 54.
.
Emin KUZUCULAR,
Şarkışla’nın Ağcakışla Bucağında Askere Hazırlama ve
Uğurlama, SF, II (20), 9. 1974,
s. 18.
.
Doğan KAYA, Askerlik Üzerine Derlemeler 2,
TFA, XVIII-XIX (347) 6.1978, s.
8361-8362.
.
Muzaffer SARISÖZEN, Köy..., s. 33. / TRT Repertuvarı No. 469, 22.11.1973
.
Sait UĞUR, ‹çel Folkloru, C.
III, Ank., 1947, s. 45-46.
.
Mustafa TURAN, Kars’ta Yöresel Halk
Oyunları, TF, III (32), 3.1982,
s. 26.
.
Mehmet TEKİN-Bülent NAKİP, Dr. Edip
Kızıldağlı’nın Derlediği Hatay Masalları, Antakya, 1994, s. 75.
.
Haşim Şekip IŞIK, Yüksek
Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar, TFA,
C. XIX (362), 9. 1979, s.8762.
.
TRT Repertuvarı, THM No. 297.
.
Şevket BEYSANOĞLU, Diyarbakır
Folkloru, Diyarbakır, 1943, s. 108.
.
Lütfi SEZEN, Madımak ve Tokat
Folklorundaki Yeri, TF, IV (37),
8.1982, s. 28.
.
Mehmet TEKİN-Bülent NAKİP, a. g. e., s. 72-73, 81-84.
.
Kutlu ÖZEN, Divriği Köylerinde “Ekin
Salavatlama” ve “Kaba Yele Karşı Gitme” Törenleri, III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi
Bildirileri, C. IV, Ank., 1987, s. 279.
.
TRT Repertuvarı, THM No. 134.
.
TRT Repertuvarı, THM No. 110.
.
TRT Repertuvarı, THM No. 208.
.
TRT Repertuvarı, THM No. 792.
.
TRT Repertuvarı, THM No. 20.
.
M. Güner DEMİRAY, Gemerek Türküleri, TFA, XIV (284), 3. 1973, s. 6593-6594.
.
M. Güner DEMİRAY, a. g. m., s. 6594.
.
Mehmet ÖZBEK, a. g. e., s. 199.
.
Ali Ulvi DARIVERENLİ, Sanatkârların
Pirleri, İnanç- Aylık Dergi,
Denizli Halkevi Dergisi, S. 32-33, 1. Teşrin-2. Teşrin 1939, s.
21-22.
.
TRT Repertuvarı, THM No. 904.
.
Mehmet ÖZBEK, a. g. e., s. 316-317.
.
TRT Repertuvarı, THM No. 1001.
.
Şemseddin KUTLU, Şair
Dertli, C. II, İst., 1979, s. 246.
.
Şevket BEYSANOĞLU, Diyarbakır.Folkloru,Diyarbakır,
1943, s. 137-139.
.
Veysel ARSEVEN, Halk Müziğinde Otantizm,
TFA, VI ( 140), 3.1961, s. 2348.
.
Veysel ARSEVEN, TFA, VI (138),
1.1961, s. 2301.
.
Ruhi SU, Ezgili YÜREK, İst., 1985,
s. 191.
. Türk Halk Müziğinde otuz
kadar Kerem havası tespit edilmiştir : Tatyan Kerem, Nuri Kerem, Dik Kerem, Kesik Kerem, Yanık Kerem, Kara
Kerem, Keremî, Kerem Atüstü, Cığalı Kerem, Kerem Divanisi, Kerem Divanisi,
Kerem Zarıncısı, Guba Kerem, Yahyalı Kerem, Düz Kerem, Kalpaklı Kerem, Kandilli
Kerem, Âşık Kerem, Zincirli Kerem, Kerem Güzellemesi, Kerem Göçtü, Kerem
Gurbeti, Sallama vi, Döğme Keremi, Yüğrük Kerem, Kerem Şikese vs.
Dizi, seyir, tema, edebî ve
müzikal biçim bakımından Kerem havaları arasında farklılırlar vardır. Hatta
bölgelere göre aynı adla anılan havalrda bile bu farklılık görülür.
Süleyman ŞENEL, Türk Halk Musikisinde “Uzun Hava” Tanımı ve
Bu Tanım Etrafında Ortaya Çıkan Problemler, IV. MTHKK Bildirileri, Ank., 1992, s. 292-293.
.
Süleyman ŞENEL, a. g. b., s. 290.
.
Muzaffer SARISÖZEN, Türk Halk..., s.
4.
.
Süleyman ŞENEL, a. g. b. , s. 295.
|